İlme, sanata, alimlere ve sanatkarlara çok değer veren Fatih Sultan Mehmed, devlet adamlığı ve komutanlığının yanısıra aynı zamanda iyi bir şair ve alimdi. “Avnî” mahlasıyla şiirler söylemiş olup Osmanlılar’da divan sahibi ilk padişahtır. Şiirlerinde bazı aruz kusurları olmakla birlikte kafiyede kuvvetli bir tasarrufu vardır. İfadeleri açık ve üslubu akıcı olan Fatih Sultan Mehmed şiirlerinde Arapça ve Farsça tamlamalar yerine Türkçe ifadeler kullanmayı tercih etmiştir.
Bizümle saltanat lafın idermiş ol Karamanî
Hüda fırsat virür ise kara yire karam anı
bazı beyitlerinde mütevazi ve dünyayı önemsemeyen bir tavır sergilemiş;
Virseler mülk ü cihanun tâc u taht u devletin
Avnî kûyun terk itmez başına sultan olup
bazı beyitlerinde de sevgiliye olan ince duygularını hisli bir şekilde yazmıştır;
Sevdün ol dilberi söz eslemedün vay gönül
Eyledün kendüzüni âleme rüsvay gönül
Sana cevr eylemede kılmaz o pervây gönül
Cevre sabr eyleyimezsin n’ideyin hay gönül
Gönül ey vay gönül vay gönül eyvay gönül
Ahmed Paşa:
Fatih devrinin önde gelen şairlerinden olan Ahmed Paşa, II. Murad’ın kazaskerlerinden Veliyüddin Efendi’nin oğludur. Edirne’de doğmuş, Bursa’da vefat etmiştir. Tahsilini tamamladıktan sonra Bursa Muradiye medresesinde ilk vazifesine başladı. Ardından 1451 yılında Edirne’ye tayin edildi. Edirne kadılığı sırasında Fatih’in dikkatini çekerek onun nedimi ve hocası oldu. Ardından kazasker ve vezirlik rütbeleri elde etti. Bu görevlere yükselmesinde padişahı medhettiği şiirlerinin yanısıra devlet adamı olarak gösterdiği başarının da payı vardır. Şair ayrıca İstanbul’un fethine de katılmıştır. (Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.)
Adnî (Mahmud Paşa):
Fatih devrinin meşhur şairlerinden olan Mahmud Paşa’nın kökeni Sırp’tır, aynı zamanda devlet adamıdır (Fatih’in sadrazamı). Padişahla seferlere katılmış, Belgrad kuşatmasında faydalı işler yapmıştır. Bildiği yabancı diller Arapça, Farsça, Sırpça ve Rumca’dır.
“Adnî” mahlasıyla yazdığı şiirlerinin bulunduğu bir Divanı vardır. Sanat yönü yüksek,
orjinal ve hikmetli sözlerden müteşekkil şiirler söylemiş, ayrıca Arapça ve Farsça şiirler de yazmıştır. Devlet görevinde bulunduğu sırada döneminin şairlerinden Sarıca Kemal, Hayalî ve Enverî’yi himaye etmiştir.
Nişanî (Karamanlı Mehmed Paşa):
Dönemin bir diğer vezir şairi olan Karamanlı Mehmed Paşa, Mevlana Celaleddin Rumî’nin neslindendir. Mahmud Paşa medresesinde hoca iken Fatih’in takdirini kazandı. Nişancılık görevine yükseldi. 1477’de sadrazam oldu ve devleti en iyi şekilde idare etmeye çalıştı. Fatih Sultan Mehmed’in 1481’de vefatından sonra Yeniçeriler tarafından şehit edildi.
Şiirlerinde “Nişanî” mahlasını kullanan Mehmed Paşa, şiirlerinde anlaşılır ve akıcı bir dil kullanmış, Fatih Kanunnameleri’nin düzenlenmesinde görev almış, ayrıca Fatih’in Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a gönderdiği edebî değeri yüksek mektubu da yazmıştır. Bu yönüyle resmî kitabete şekil vermiş bir şairdir.
Cemalî:
Fatih devri şairlerinden olan Cemalî, Şeyhî’nin yeğenidir. 1410 veya 1412 yıllarında doğmuş, uzun bir hayat sürdükten sonra II. Bayezid’in saltanatının (1481-1512) son yıllarında vefat etmiş, böylece üç padişah döneminde eserler vermiştir. (Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.)
Aşkî:
Fatih Sultan Mehmed’e yakınlığıyla tanınan şairlerden biridir. Ancak bazı şuara tezkirelerinde şiirinin kötü olduğu, sadece padişaha yakın olduğu için şöhret kazandığı belirtilir. “Camiün Nezair (1512-Eğirdirli Hacı Kemal-)”de yirmiden fazla şiirinin olması, onun Türk şiirinde önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Gazel ve kasidelerinden başka Nizamî’den yaptığı “Heft peyker” tercümesi bulunmaktadır.
Melihî:
Hayatı: Fatih dönemi şairlerinden olan Melihî, aslen Tokatlıdır. Fatih Sultan Mehmed’in himaye ettiği şairlerdendir. İyi bir öğrenim görmek için genç yaşta gittiği İran’da Arapça, Farsça ve belagat öğrenmiş, ayrıca Molla Camî ile sınıf arkadaşlığı yapmıştır.
Fetihten kısa bir süre sonra İstanbul’a gelen Melihî, burada Ahmed Paşa ile tanıştı ve şiirde ona hocalık yaptı. Ahmed Paşa’nın vesilesiyle Fatih’e tanıtıldı. Padişahın sohbet meclislerine katılmaya başlayan Melihî, sohbetleriyle Fatih’in ilgisini çekti. Hatta Melihî’nin bulunmadığı sohbetlerden Fatih’in zevk almadığı bir çok şuara tezkiresinde kaydedilmiştir. Ancak şaraba olan aşırı düşkünlüğü, bu sohbetlerden çabuk uzaklaşmasına neden oldu. Bir ara Fatih şarab içmeme konusunda ondan söz aldıysa da sözünü tutmadı. Fatih’in vefatından sonra bağımlılığı bir kat daha artan Melihî, II. Bayezid döneminin başlarında ölmüştür.
Edebî yönü: Nüktedan bir şair olan Melihî, rindâne yaşayışından dolayı samimi ve oldukça sade şiirler yazmıştır. Anlaşılır ve açık bir Türkçe ile yazdığı az sayıdaki şiirleri halk arasında şöhret bulmuş, hatta birçok şair tarafından bunlara nazireler yazılmıştır. Döneminde çok beğenilen meşhur “Gönül” redifli murabba da bunlardan biridir.
Dil elinden nice bir kendümi avare kılam
Tîg-i hasretle demidür cigeri pâre kılam
Akl u dil oldı revân derdine ne çare kılam
Gönül ey vay gönül vay gönül ey vay gönül
Karamanlı Nizamî:
Hayatı: Fatih devri şairlerinden olan Karamanlı Nizamî, 1435-1440 yılları arasında, o zamanlar Karaman Beyliği sınırları içinde yer alan Konya’da doğdu. İlk eğitimini babası Molla Veliyyüddin Efendi’den aldı. Sonra eğitim için İran’a gitti. Orada Farsça ve edebiyat öğrendi. İbrahim Bey Karaman Beyi olunca Konya’ya döndü. İbrahim, Pîr Ahmed ve Kasım Beylere kasideler sundu. Karaman Beyliği ortadan kalkınca Sadrazam Mahmud Paşa ile tanıştı. Mahmud Paşa onu çok beğendi ve Fatih’e tanıttı. Padişah onu İstanbul’a çağırdı. İstanbul’a gitmek için yola çıkan şair, 35 yaşlarında iken yolda vefat etti.
Edebî yönü: Yaşı çok genç olmasına rağmen iyi yetişmiş ve kültürlü bir şair olduğu şiirlerinden anlaşılan Nizamî, nazire söylemekle tanınmış bir şairdir. Şiirlerinin üçte biri naziredir. II. Bayezid’in vezirlerinden Cezerî Kasım Paşa, Safî ve Ahmed Paşa’ya nazireler söylemiş, ayrıca Ahmedî, Şeyhî, Adnî, Ataî, Kadı Burhaneddin ve Nesimî gibi şairlere nazireler yazmıştır. İran şairlerinden Hafız-ı Şirazi’ye de nazire ve tahmisler yazmıştır. Bunların yanında Nizamî’nin şiirlerine de nazire yazılmıştır. (Zatî, Bakî, Cem Sultan, Necatî Bey…) Nizamî’nin Fatih devrinde başlayan nazirecilik akımında önemli bir yeri vardır.
Karamanlı nizamî İran şairlerinden, özellikle Hafız-ı Şirazî’den etkilenmiş, Türk şairlerden de Ahmed Paşa ile Şeyhî’yi kendisine örnek almıştır.
15. ve 16. yüzyıl şiir mecmualarında bir hayli şiirine rastlanan Nizamî, döneminde çok sevilen ve tanınan şairlerdendir. Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde şiirler söylemiştir. Arapça söylediği şiirleri ise günümüze ulaşamamıştır.
Şiirlerinde halkın yaşayışını işlemiş, yer yer hiciv de yapmıştır. Ahenkli ve sanatlı (özellikle cinas, tevriye, hece tekrarı) yazdığı manzumelerinde kelime oyunlarıyla şiirindeki kusurları örtmüştür. Tasavvufî konuları çok az işlemiş, tarihi şahsiyetler olarak ise genelde İran edebiyatında yer alan kişileri ele almıştır.
Eseri:
Elde bulunan tek eseri divanıdır.Türkçe mürettep divanında on bir kaside, 124 gazel ve toplam on dört adet murabba, muhammes, kıta ve müfred yer almaktadır. Ayrıca tahmîs ve rubâîleriyle on altı Farsça gazeli vardır.
Sarıca Kemal (Kemal-i Zerd):
Fatih devrinin bir diğer şairi olan Sarıca Kemal, Saruhan vilayetinin Bergama kasabasındandır. Sadrazam Mahmud Paşa tarafından himaye edilmiş, aynı zamanda Paşa’nın hocalığını ve müsahipliğini yapmıştır.
Eserleri:
1- Divan: Elde bulunan divanının iki nüshasında sadece gazeller vardır.
2- Belâgat-name: Fazlullah bin Abdullah’ın hicrî 7. yüzyılda yazdığı Tarihül Mu’cem fî âsâr-i Mülûkul Acem isimli eserinin Türkçe çevirisi.
Zeynep Hanım:
Fatih devrinin kadın şairlerindendir. Amasya’da yetişti. Babasından Arapça, Farsça ve devrinin ilimlerini tahsil etti. Aynı zamanda musikî bilgisine de sahiptir. Şuara tezkirelerinde belirtildiğine göre Fatih Sultan Mehmed adına divan yazmış, ancak ele geçmemiştir. Şeyhî’ye nazireler yazmıştır. Musikîye yönelen akıcı, neşeli bir dili vardır, şiirleri samimidir.
Şehâ bu suret-i zibâ sana Hak’dan hidayetdür
Sanasın sure-i Yusuf cemalünden bir ayetdür
Senün hüsnün benüm ışkum senün cevrün benüm sabrum
Bular her dem-be-dem artar dükenmez bî-nihayetdür
Hufî:
Fatih devrinin esnaf şairlerinden olan Hufî’nin asıl mesleği kunduracılıktır. Güçlü bir hafızaya sahip olan Hufî hakkında Latifî “kitap ve deftersiz müftî ve müderris olmuş idi.” demiştir. Bu tür şairler ilim ve sohbet meclislerinde yetişmişlerdir. Hufî de bunlardan biridir. Fatih Sultan Mehmed onun şöhretinin duymuş, saraya çağırmış, şiirlerini dinlemiş ve kendisine çok ihsanda bulunmuştur. Şairin sevgiliyi konu edinen, sade, akıcı ve cinaslı gazelleri vardır. Nazire mecmualarında pek çok şiiri bulunan şairin bir de divanının olduğu söylenir.
15. YÜZYILDA ŞEHZADE CEM SULTAN’IN ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ HAYAT
Cem şairleri
Cem Sultan
Türabî
Sirozlu Sa’dî
Haydar
Şahidî
Karamanlı Aynî-i Tirmizî
15. YÜZYILDA ŞEHZADE BAYEZİD’İN ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ HAYAT
II. Bayezid (Adlî)
Mihri Hatun
Necatî Bey
Hamdullah Hamdî
Baba Yusuf-ı Sivrihisarî