HİÇ EL SÜRMEMİŞ
Koca Ragıp Paşa, kütüphanesini milletine vakfeder ve bu işle ilgilenmesi için bir memur tayin eder. Bir gün ansızın kütüphanesini kontrol etmek maksadıyla içeriyi perişan halde bulur. Kitaplar toz toprak içindedir. Canı pek sıkılır ve memura şöyle der:
-Seni tebrik ederim evladım, Çok güvenilir bir adammışsın, teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, aferin.
KADER NE DER
Fatih Sultan Mehmet çocukluğunda ara sıra yaramazlıklar yaptıkça babası Sultan Murat:
-Ne kadar yaramazsın, senden adam olmaz, diye çıkışırdı. Bir defasında bu duruma şahit olan Akşemsettin tebessüm ederek şöyle demişti:
-Peder ne der, kader ne der!
İLHAMIN KAYNAĞI
Hisar şairlerinden Mehmet Çınarlı’ya sormuşlar
-Efendim, hanımlar mı daha iyi şiir yazar, erkekler mi?
-Erkekler!
-Nasıl olur, Bu kadar zarif bu kadar narin varlıklar şiir yazamasın da erkekler yazsın?
-Mesele ilhamdan kaynaklanıyor.Biz erkekler, o ince,güzel,kibar mahluklardan ilham alarak gayet güzel şiirler yazıyoruz.Halbuki onların karşısında ise bizim gibi kaba, çirkin yaratıklar var.Nereden ilham alıp da şiir yazsınlar???
Sıla burcu burcu ille ocağım
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım
Otur başucuma sor yavaş yavaş
Güç bela bir bilet aldım gişeden
Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan
Hancı n’olur elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş
Ben o gece hem ağladım hem içtim
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde’yi geçtim
Uzaktan göründü bor yavaş yavaş
Garibim herşey bana yabancı
Dertliyim çekinme doldur hancı
İlk önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş
Bende bir resmi var yarısı yırtık
On yıldır evimin kapısı örtük
Garip bir de sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş
İşte hancı ben her zaman böyleyim
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim
Kaldır artık boş kadehi neyleyim
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş
BEKİR SITKI ERDOĞAN
Ya bir yaprak ya bir kuştum
Kimim,neyim unutmuştum
Seni sımsıkı tutmuştum
Senden başkası yalandı
O ne çılgın heyecandı
Kış ortasında nisandı
Ellerin birer büyücü
Dilin bir başka lisandı
Bir hoş sıtma mıydı bilmem
Kara sevda mıydı bilmem
Bütün dünya mıydı bilmem
Sözlüklere sığmayandı
Kızgın çöller gülistandı
“Olmayacak”lar “olan”dı
Baş eğdiğimiz tek buyruk
Gönülden gelen fermandı
Mehmet ÇINARLI