Halk Edebiyatı nazım şekilleri sunumu. Mani, türkü, koşma, semai, varsağı gibi başlıkları ele alıp özelliklerini örneklerle birlikte veren bir slayt çalışması.
Yazının sonundaki renkli bağlantıdan slaytı indirebilirsiniz.
BAHAR GÖRDÜM YAZ GÖRDÜM
GÜZEL GÖRDÜM NAZ GÖRDÜM
HER TARAFI DOLAŞTIM
SENİN GİBİ AZ GÖRDÜM
DANDİNİ DANDİNİ DASTANA
DANALAR GİRMİŞ BOSTANA
KOV BOSTANCI DANAYI
YEMESİN LAHANAYI
LAHANAYI YEMEZ KÖKÜNÜ YER
BENİM OĞLUM LOKUM ŞEKERİ YER
UYUSUN DA BÜYÜSÜN
NİNNİ TIPIŞ TIPIŞ YÜRÜSÜN NİNNİ
VARSAĞI
Yürü behey Bulgar dağı
Senden yüce dağ olma mı?
Sende yaylayan güzelin
Yanakları ağ olma mı?
Bulgar dağı iki çatal
Arasında güller biter
Bir yiğide bir yar yeter
İki seven del’olma mı?
Bulgar dağı pare pare
Kim’al giyer kimi kare
Selam eylen nazlı yare
Ayrılanlar bir olma mı?
Yol üstünde iki hanlar
Hani sana konan canlar
Sevip sevip ayrılanlar
Yanıp yanıp kül olma mı?
Karac’oğlan seni gördüm
Düşümü hayra yordum
Bugün güzellere sordum
Bencileyin kul olma mı?
KARACAOĞLAN
SEMAİ
Bir yiğit gurbete çıksa
Gör başına neler gelir
Merdin sılayı andıkça
Yaş gözüne dolar gelir.
Bağrıma basarım taşlar
Akıttım gözümden yaşlar
Yavrusın aldıran kuşlar
Yuvasına dner gelir
Kocadım çekemem nazı
Bağrıma dökemem közü
Yarin bana kötü sözü
Kara bağrım deler gelir
Evlerinin önü söğüt
Atalardan kalmış öğüt
Yarinden ayrılan yiğit
Sılasına döner gelir
Yaşa Karac’oğlan yaşa
Ben söylerim coşa coşa
İş düşünce garip başa
Düşünerek gider gelir.
KARACAOĞLAN
Koşmaların konularına göre türleri şunlardır:
-Güzelleme: Aşk,sevgi,tabiat güzellikleri karşısında duygulanmaları işleyen koşma türüdür.
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok ( Nesimi)
-Koçaklama: Yiğitlik,savaş,kahramanlık konularını işleyen koşma türüdür.
Benden selam olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir (Köroğlu)
-Taşlama: Herhangi bir kişiyi yeren eleştiren ya da toplumun aksayan yönlerini konu edinen koşma türüdür.
19. Yüzyıl şairlerinden Dertli’ye Beypazarı kadısı bir haber göndermiş. “O sazı kırsın atsın. Saz çalmak haramdır, onda şeytan vardır!” uyarısında bulunmuş.Buna çok kızan Dertli, aşağıdaki taşlamayı söylemiş:
Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde
Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi harâm yemez
Şeytan bunun neresinde (Dertli)
-Ağıt: Ölen bir kişinin ardından duyulan üzüntüyü anlatan koşma
türüdür.Kurtuluş Savaşı esnasında şehit olan Bayatlı Aliosman için
bacısı Şerife Aydın’ın yaktığı ağıt:
Şafak söktü tan yerleri atıyor
Tren gelmiş acı acı ötüyor
Kardeşim şehit olmuş yerde yatıyor
Ak elleri kızıl kana batıyor. (Şerife Aydın)
Şiirlerini ellerinde sazlarıyla kasaba kasaba,köy köy dolaşarak söyleyen aşıklar, geniş kitlelere seslerini duyurmuşlardır.Çoğu okuma yazma bilmeyen saz şairleri usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişler ve geleneği günümüze değin getirmişlerdir.Şiirlerini köy meydanlarında,kahvehanelerde,köy odalarında söylemişler,yarışmalar, atışmalar yaparak halka şiir zevkini aşılamışlardır.Doğaçlama şiir söylemek bu aşık tarzı halk edebiyatının özelliklerindendir.
16. yüzyıla kadar sözlü gelenekle gelen aşık tarzı halk şiiri bu yüzyıldan itibaren yazıya aktarılmaya başlamıştır.Aşık edebiyatı ürünlerinin yazıldığı el yazması defterlere “cönk” denir. Çoğunu kimin yazıya geçirdiği belli değildir.Fakat bu defterleri yazanlar hem aşık edebiyatı ürünlerini hem de anonim eserleri derledikleri için Türk edebiyatı adına çok büyük hizmetler etmişlerdir.
AŞIK TARZI TÜRK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
-Nazım birimi dörtlüktür.
-Ölçü hecenin 7’li, 8’li, 11’li kalıplarıdır.Ancak bazı şairler divan edebiyatının etkisiyle aruzu da kullanmışlardır.
-Şiirlerde daha çok yarım kafiye kullanılır.
-Aşk,ayrılık,gurbet,ölüm,güzellik,tabiat,kahramanlık,toplumsal olaylar ve zamandan şikayet gibi temalar ele alınmıştır.
-Aşıklar şiirlerin son dörtlüğünde “tabşırma” geleneğine uyarak adlarını yada takma adlarını söylerler.Bu gelenek şiirlerin sahibini ortaya koyması ve birbirine karıştırılmaması bakımından önemlidir.
-Aşık tarzı Türk halk şiirinde saz şairleri halkın konuşma dilini kullanmışlardır.Halk söyleyişlerine,deyimlere,mecazlara yer vermişlerdir.
NAZIM ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ
Aşık tarzı Türk şiirinde kullanılan nazım şekilleri “koşma,semai,varsağı ve destan“dır.İşlediği konuya göre koşma türleri ise şunlardır:
-Güzelleme:Bir insanın,atın,beldenin,silahın ya da sevdiği kızın niteliklerinin övülmesidir.
-Koçaklama:Savaş ve kahramanlık üzerine söylenen koşmalardır.
-Taşlama: Toplumun aksayan yönlerinin ya da bir kişinin yanlış tutum ve davranışlarının yerildiği koşmalardır.
-Ağıt: Bir kişinin ölümü ile ilgili olarak söylenen acıklı koşma türüdür.
12. yüzyılda yaşayan Ahmet Yesevi, hikmet adını verdiği şiirleriyle tasavvufun öncüsü olmuştur.Daha sonra Anadolu’da Yunus Emre, Mevlana, Celaleddin-i Rumi,Kaygusuz Abdal,Pir Sultan Abdal, ve daha pek çok mutasavvıf şair ile sürmüştür.
Tasavvuf şairleri şiirlerinde inançlarını, düşüncelerini dile getirirler. Şiirlerinde Allah aşkı,dünyanın faniliği,ahlak,nefisterbiyesi gibi konular göze çarpar.Şiirleri aracılığıyla sevgi ve hoşgörüye dayalı bir yaşantı dile getirilir.
Tasavvuf düşünürlerine mutasavvıf denir.Mutasavvıflara göre Allah’ı bilmeden ona ulaşılmaz.Allah’ı bilmek ise önce kendini bilmekle başlar: Yunus Emre bir ilahisinde bunu şöyle dile getirir:
İlim ilim bilmektir.
ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır.
Hoşgörü düşüncesine örnek olarak yine Yunus’un şu dörtlüğüne bakalım:
Elif okuduk ötürü
pazar eyledik götürü
Yaradılanı hoşgördük
Yaratandan ötürü
DİNİ-TASAVVUFİ HALK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ:
a) Nazım şekli olarak hem divan edebiyatının hem de halk edebiyatının nazım şekilleri kullanılmıştır.
b) Ölçü ağırlıklı olarak hece ölçüsüdür.Ancak aruz da kullanılmıştır.
c) Nazım şekilleri ve türleri; ilahi,nefes,nutuk,devriye,şathiyedir.
d) Genellikle yarım uyak kullanılmıştır.
e) Nazım birimi dörtlük veya beyittir.
e) Dil, halkın anlayabileceği sade bir dildir.Fakat Arapça-Farsça kelimelere ve tasavvuf kavramlarına yer verilir.Bu edebiyatın ürünlerini anlayabilmek için tasavvufi terimleri bilmek gerekir.
f) Anlatım coşkulu, içten ve samimidir.
Yüzyıllara göre Tekke Edebiyatını en önemli temsilcileri şunlardır:
12.yy: Hoca Ahmet Yesevi
13.yy:Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli
14.yy:Kaygusuz Abdal
15.yy: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi
16.yy: Pir Sultan Abdal
17.yy: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi
18.yy: Sezai
19.yy: Kuddusi, Turâbi
Lâ mekân ilinde bir nokta iken
İsmi var, cismi yok yerden gelirim
Daha hiçbir nesne yaratılmadan
Kandilin içinde Nûr’dan gelirim.
Dört nesneden yoğrulup da yapıldım
Şekillendim, fırınlara atıldım
Mevla’m ruh verince ayağa kalktım
Adem denen bir beşer’den gelirim.
Kabil, Hâbil olup dünyaya geldim
Öldüren ben idim, ölen ben oldum
İdris ile bile cennete girdim
Nâciye’den pâk mâder’den gelirim.
Nûh Peygamber ile bir gemi yaptım
Her mahluktan bir çift içine attım
Tûfanda münkîri suya gark ettim
Mü’minlerle bir sefer’den gelirim.
Hûd Peygamber ile gezdim bir zaman
Zalimler elinden dedim el’aman
Salih ile taştan çıkardım bir can
Mucize gösterdim Bir’den gelirim.
İbrahim’le bile putları kırdım
Nemrûd’un emrine ben karşı durdum
Elim kolum bağlı ateşe girdim
Nârı nûr eyledim kor’dan gelirim.
İsmâil, Hâcer’le çöle atıldım
Yâkup ile figanlara katıldım
Yusuf ile kul oluban satıldım
Mısır ülkesinden var’dan gelirim.
Eyyüb ile derde düştüm, küsmedim
Kurt yedi vücudum, şükrüm kesmedim
Şuâyb ile doğruluktan geçmedim
Lâl ü mercan satan şâr’dan gelirim.
Tûvâ vadisinde Allah’ı gördüm
Tûr dağına çıktım, Tevrat’ı aldım
Âsâm canlı idi ben onu bildim
Küntü kenz sırr-ı esrâr’dan gelirim.
Hızır ile âb-ı hayâtı içtim
İlyas ile bile göklere uçtum
Yûnus Peygamberle ummana düştüm
Balığın karnından gâr’dan gelirim.
Lokman oldum, ölüme çâre buldum
Danyal ile rahmet suyunda yundum
Üzeyr’e yeniden bir Tevrat sundum
Zülkarneyn’le bile sır’dan gelirim.
Dâvud oldum sapanımla taş attım
Calût’u öldüren kahraman zâttım
Süleymân’la inse cine hükmettim
Kuş dilini bilen Pîr’den gelirim.
Zekeriyyâ ile beni biçtiler
Yahyâ ile bile başım kestiler
İsâ ile çarmıhlara astılar
Bedenim bıraktım, dâr’dan gelirim.
Bilmeceler, her yaşa uygun eğlence ve hoşça vakit geçirme aracı olarak söylenegelen manzum ve mensur bir türdür.Bilmecelerin söyleyeni belli değildir.
Dili kullanma becerisine dayalı bir zihin jimnastiği diyebileceğimiz bilmeceler, bir zeka ve yaratıcılık örneğidir.
Yurdumuzun değişik yörelerine ait bir çok bilmece araştırmacılar tarafından derlenmiştir.Edebiyatımızda ilk bilmece örneği Kaşgarlı Mahmut’un 1072 yılında yazdığı Divan-ı Lügati’t Türk adlı eserde görülmektedir.Bilmecelerde insan-tabiat, insan-eşya arasındaki ilişkiler dile getirilir.Böylece özellikle çocukların öğrenme istekleri geliştirilmektedir.Bir tür bilgi ve dikkat yarışması şeklinde gerçekleşen bilmece geleneği daha iyi düşünmeye ve anlamaya yardımcı olmaktadır.
Bilmeceler şekil olarak ikiye ayrılır:Manzum bilmeceler, mensur bilmeceler.
1.Manzum Bilmeceler:
Hece ölçüsü, uyak ve redif kullanılarak oluşturulur.
Gelişi aslan gibi
Duruşu sultan gibi
Yayılır hasır gibi
Sürünür esir gibi ( kedi)
Çınçınlı hamam,
Kubbesi tamam,
Bir gelin aldım,
Babası imam. ( saat)
Fini fini fincan,
İçi dolu mercan. (nar)
Mavi atlas,
Arşın yetmez,
Makas kesmez,
Terzi biçmez. (gökyüzü)
Ufacık mermer tası,
İçinde beyler aşı,
Pişirirsen aş olur,
Pişirmezsen kuş olur. (yumurta)
2.Mensur Bilmeceler:
İki ya da üç cümleden oluşurlar.Seci denilen iç kafiye ve ses tekrarları ile ahenk sağlanır.Ahengi sağlamak amacıyla ünlü seslerin tekrarlanmasına asonans, ünsüz seslerin tekrarlanmasına aliterasyon denir.
Yer altında yağlı kayış (yılan)
Yerin altında kırmızı minare (havuç)
Ninniler, edebiyatımızda kökeni en eski ve en zengin ürünler arasındadır.Yurdumuzun değişik yörelerine ait binlerce ninni derlenerek yazıya aktarılmıştır.
Tüm dünya edebiyatlarında örneği bulunan ninniler, anne ile çocuk arasında sıcak bir bağ kurmaya yarar.Ninniler annelerin çocuklarını uyutmak için bir ezgi eşliğinde söyledikleri manzum eserlerdir.Anne, ses tonunu bebeğin ruhsal durumuna (ağlamasına,gülmesine) göre ayarlar.Ninnilerde “e,e,e ninni dedim, ninni diyeyim,uyu yavrum ninni” gibi kalıplaşmış ifadeler kullanılır.Anne sevdiği sözlerle çocuğuna olan ilgisini ve sevgisini yansıtır.Ninnilerde çocuğun sağlıklı büyümesi, iyi yetişmesi, temennileri yer alır.Ninnilerin dili saf ve temiz bir Türkçedir.Ninniler hece ölçüsünün çeşitli kalıpları ile söylenir.
Eee..esine |
||
Eee..esine yavrum gitti teyzesine teyzesi çok güzel hanımmış altın koymuş çevresine uyusunda büyüsün ninni tıpış tıpış yürüsün ninni…
|
Türkülerin belirli bir nazım şekli yoktur.Çoğunlukla üçer ya da dörder dizeli bentler ve her bendin sonunda tekrarlanan “bağlama” ya da “kavuştak” denilen nakarat dizelerinden oluşurlar.Ölçüleri 7’li, 8’li veya 11’li hece ölçüsüdür.Uyak düzeni çeşitlilik gösterir.
Türküler ezgilerine, konularına ve bentlerindeki dize sayılarına göre gruplandırılabilir:
Ezgilerine göre türküler: bozlak, kayabaşı,türkmani
Bentlerdeki dize sayılarına göre: üçleme, dörtleme,beşleme
Konularına göre türküler: aşk,ayrılık,doğa,düğün,ölüm,askerlik türküleri ve oyun havaları gibi isimler alırlar.
Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi onyediye
Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi onyediye
Giderim ilinizden (elinizden)
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi onyediye
Tokat
A) Manzum Eserler:
– Mani
– Türkü
– Ninni
– Tekerleme
– Bilmece
– Destan
– Ağıt
B) Mensur Eserler:
– Masal
– Atasözü
– Deyim
– Fıkra
– Halk hikayeleri
– Geleneksel Türk tiyatrosu (Karagöz,ortaoyunu,meddah)
II. AŞIK TARZI HALK EDEBİYATI:
– Koşma ( Güzelleme, Koçaklama, taşlama, Ağıt)
– Semai
– Varsağı
– Destan
III. DİNİ- TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI:
A) Manzum Eserler:
– İlahi
– Nefes
– Nutuk
– Deme
– Devriye
– Şathiye
B) Mensur Eserler:
-Fütuvvetname
-Gazavatname
-Menakıbname
-Battalname
Öt benim sarı tanburam.
Senin aslın ağaçtandur.
Ağaç dersem gönüllenme,
Kırmızı gül ağaçtandur.
Ali, Fatıma’nın yâri,
Ali çaldı Zülfikârı,
Düldül atının eğeri,
O da yine ağaçtandur.
Ali gitti Hakka yetdi,
Zülfikârı derya yuttu,
Sad-i Vakkas bir ok attı,
O da yine ağaçtandur.
Nurdandur Kıble eşiği,
Cihanı tuttu ışığı,
Hasan Hüseynin beşiği,
O da yine ağaçtandur.
Yeter Pîr Sultanım yeter,
Derdlülere derman katar,
Türlü türlü meyva biter,
O da yine ağaçtandur.
PİR SULTAN ABDAL
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Bu dervişlik bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi
Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakkın katında kutlolur
Muhabbet baldan tatlolur
Yiyemezsin demedim mi
Pir Sultan Abdal Şahımız
Hakka ulaşır rahımız
On İkİmam katarımız
Uyamazsın demedim mi
PİR SULTAN ABDAL
Yavrular
Hey oynayan yavrular
Ağaçta kuş yavrular
Ellerin derdi biter
Benim derdim yavrular
Ayna güzel
Yüz güzel ayna güzel
Güzel yari görenler
Dediler ay ne güzel
Oturmuş zülfün tarar
Dizinde ayna güzel
Bağ bana
Bahçe sana bağ bana
Değme zincir kr etmez
Zülfün teli bağ bana
Gül pembe
Karanfilim gülpembe
Gerdanın billur gibi
Yanakların gül Pembe
Bir güldün aklımı aldın
Gel bir daha gül, Pembe