15. yüzyılda Türk Edebiyatı daha kurumsallaşmış, sanatçılarımız divan edebiyatı geleneğinde epey mesafe katetmişler ve artık Arap Fars edebiyatlarıyla boy ölçüşülmeye başlanmıştır.Ali Şir Nevai’nin Muhakemetü’l-Lugateyn’i böyle bir iddiayla ortaya çıkmış bir eserdir.Ahmet Paşa,Necati,Şeyhi gibi sanatkarlar sanki Fuzulilerin, Bakilerin müjdecisi olarak 15. yüzyılı doldurmaktaydılar.
1.ŞEYHİ (1375-1431):
15.yılın önde gelen şairlerindendir. Asıl adı Yusuf Sinanüddin olup Kütahya’da Germiyanoğlu beyliğinde yetişmiştir. İran’da şiir, felsefe, tıp tahsili gördüğü bilinir. Anadolu’ya dönünce Hekim Sinan olarak anılır ve ünlenir. Şeyhi’nin tedavi ettiği hastalar içinde Sultan Mehmed Çelebi de vardır. Başarılı tedavi üzerine Sultan Çelebi Mehmed Şeyhi’ye Kütahya yakınlarındaki Tokuzlu köyünü hediye eder. Fakat, Şeyhi köyün eski tımar sahiplerince dövülür.Bunun üzerine Harnâme isimli mesneviyi yazar. Sultana olan bitenleri fabl diliyle anlatır.
ESERLERİ:Divan,Harname,Hüsrev ü Şîrin
Harname, Şeyhi’nin 126 beyitlik satirik-mizahi mesnevisidir .Fabl türündeki bu mesnevisinde Şeyhi, kaderi yük taşımak olan bir eşeği anlatır.Eşeğin öküzlere özenmesi üzerine başına gelenler mizahi ve alegorik bir dil ile anlatılmaktadır.Şeyhi bu mesnevisinde açgözlülüğün ve hırsın insanı zarara uğrattığını anlatır.
Hüsrev ü Şîrin : İran şairi Nizami’nin Hüsrev ü Şirin adlı mesnevisini Türkçeye çevirmiştir. Bu çeviri Türkçedeki en iyi Hüsrev ü Şirin hikayesi olarak bilinir.
2.AHMET PAŞA ( 1426 – 1497)
Fatih Sultan Mehmet’in öğretmenliğini yapmış büyük bir devlet adamıdır. Kazaskerlik,muhasiplik,vezirlik görevlerinde bulunmuştur.Her başarılı insan gibi kıskanılmış ve iftiraya uğrayarak Fatih tarafından hapse attırılmıştır.Bir iddiaya göre Fatih’in cariyelerinden birine aşık olduğu için bu cezaya layık görülmüş ve hatta öldürülmesi çok olasılık kazanmıştır. Ahmed Paşa zindanda boş durmayıp “Kerem” redifli 35 beyitlik ünlü kasidesini padişaha göndermiş ve bu nedenle affedilmiştir.
Edebî Kişiliği :Ahmed Paşa gaze, kaside gibi türlerde eserler verse de; asıl ününü şarkı ve murabbada kazanmıştır. Dizeleri divan şiirine özgü söz ve anlam özellikleriyle doludur.Genellikle din dışı konuları işler,dinî-tasavvufî konulara ilgi göstermez. Şiirleri ahenklidir, aruzu ustaca kullanır. Yaşadığı dönemde “şairlerin sultanı” diye anıldığı bilinmektedir. Bütün tezkereciler Ahmed Paşa’nin şiirlerinden takdirle bahsederler. Sonra gelen nesil şairlerden Ahi, Lamii, Necati, Zati ve Baki ona nazireler yazmışlardır. XIX. yüzyılda Ziya Paşa, üç şairi, Ahmed Paşa, Necati ve Zati’yi, “Türki suhana temel komuşlar” olarak tarif etmiş ve Ahmet Paşa’nın “Şeyhi ile Necati arasında yetişen sairlerden en büyüğü” olduğunu ifade etmiştir. Şairin ünü Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını aşmıştır. Onun Türkçe divan şiirini yeni bir merhaleye ulaştırdığı ve onun için bir büyük şair sayılması gereği inkar edilemez.
ESERLERİ: Divan
3. AVNİ (Fatih Sultan Mehmet)
Fatih, çocukluğundan itibaren bilimle, şiirle ve sanat zevkiyle yetişmiştir. Fatih Sultan Mehmed, Avnî mahlasıyla şiirler yazmış olup divan sahibi olan ilk Osmanlı padişahıdır. O, hassas ruhlu, alim ve sanatkarları himaye eden, musikiye ve şiire düşkün bir insandır. Alim ve şairleri toplayarak sohbet etme adeti II. Mehmed döneminde gelenekleşerek haftada en az iki gün yapılmıştır.
Fatih’in divanı, bir divandan çok içerisinde sadece gazellerin bulunduğu bir divançe niteliğindedir. Onun devrine göre iyi bir şair olduğunu bu divançedeki şiirler açıkça ortaya koymaktadır.
Avnî’nin altı dil bildiği rivayet edilmekle beraber Arapçayı ve Farsçayı eserleri aslından okuyacak kadar iyi bilmektedir. Dili diğer Osmanlı şairlerinden farklılık göstermeyen Avnî, zaman zaman devrine göre sade ve duru bir üslûp kullanmıştır. Kimi beyitlerinde konuşma dili rahatlığı içindedir. Devlet adamlığı, komutanlığı, zaferden zafere, ülkeden ülkeye koşmakla geçen hayatının izleri şiirlerine pek yansımamıştır. O, maddî zevk ve safaya kayıtsız kalan, yaptığı işleri manevî görev bilen bir padişahtır.
Avnî’nin şiirlerinde rindâne ve âşıkane söyleyişlerin yanında hükümdarlığını yansıtan beyitler de vardır.
Avnî, Şeyhî ve Ahmed Paşa’nın etkisinde kalmıştır.
ESERLERİ: Divan
4. Zeynep Hatun
15. yüzyılda Amasya’da yaşamış bir kadı kızı ve bir kadı eşidir. Çağdaşı olan Mihri Hatun ile aralarında latifeler ve karşılıklı şiir söyleşmeleri vardır. Divanı, Sultan Mehmet adına düzenlenmiştir. Zeynep Hatun, şiirlerinde kadınının aşağılık konumundan sıyrılma isteğini sık sık dile getirir. Zeynep Hatun, kabul görebilmek için,şiirlerini bir kadın gözüyle değil de erkek bakış açısından yazmıştır.
5.Mihri Hatun
15. yüzyılda Amasya’da yaşadı. Asıl adı Mihrünnisa’dır. Mihri mahlasını şair olan babası (Belâyî) verdi. Hiç evlenmeyen Mihri Hatun Sultan II. Bayezid ve oğlu Şehzade Ahmed’in Amasya Valiliği sırasında kentte toplanan bilgin ve sanatkarların meclislerine katıldı. Güzelliğiyle ün salan Mihrî Hatun, kaside ve gazellerinde sade bir dil kullanır. Şiiri yazan kadınlardan farkı aşk konusunu çekinmeden dile getirmesidir. Necati Bey adlı şairi örnek aldığı, şiirlerini Necati Bey’le değerlendirdiği bilinir. Söylentilere göre Necati Bey ile aralarında duygusal yakınlaşma vardı. Ayrıca şiirlerinde, Müeyyedzâde Abdurrahman Çelebi ve Sinan Paşazâde İskender Çelebi’ye duyduğu aşka dair ipuçlarına da rastlanır. Mihrî Hanım Divanı 1967’de Moskova’da basılmıştır.
6.Adli 2. Bayezid (1447-1512)
Şair padişahlardandır. Fatih Sultan Mehmed’in oğlu olup Amasya sancağında doğup büyümüş ve Amasya valiliği yapmıştır. Şehzadeliği sırasında iyi bir eğitim gören Beyazıd alim, şâir ve sanatkârlar arasında yetişti. Sultanlığı zamanında da pek çok sanatkâr ve bilgini himaye etmiş, onlara saraydan maaş bağlatmıştır. Dimetoka’da ölmüştür. Türbesi İstanbul’da kendi adıyla anılan camiin bahçesindedir.
Açık, anlaşılır bir dille yazılmış, samimi duygular ifâde eden şiirleri vardır. Eserlerinde şâirin bilgi ve kültürü açıkça görülür. Şiirlerinde din ve tasavvuf duyguları etkilidir.
7.Necati
15. yüzyılın Ahmet Paşa kadar ünlü diğer şairidir.Şiire meraklı olan Necati Kaside-i Şitaiyye adlı şiiriyle Fatih’in dikkatini çekerek onun meclisine davet edilir.Daha sonra padişahın divan katipliğine yükselir.
Zengin hayallerle süslü şiirlerinde rindane bir üslup ve nükteli anlatımı göze çarpar.Eşsiz cinasları ve dillerde dolaşan atasözü gibi beyitleri vardır.Anlatımı atasözü kıvamındadır;yani az ve özdür.Medhiye türündeki kasideleri çoğunluktadır. Kasidelerinde tegazzül yapar.Mahallileşme akımının öncülerindendir.
ESERLERİ: Divan,Münazara-i Gül ü Hüsrev (Bu mesnevisi elimize geçmemiştir.)
8. Cem Sultan
(1459 – 1495)
Fatih Sultan Mehmet’in oğullarından biridir. Babasının yerine geçebilmek için kardeşi II. Bayezid’la savaşmış ve sonra da Rodos şövalyeleri tarafından kandırılarak esir edilmiştir. Fransa’da esaret çekerken ölmüştür.
Cem Sultan, iyi bir divan şairidir. Divan’ı ve Hüsrev ü Şirin adlı mesnevisi vardır. Divan’ı baştan sona neredeyse hüzünle doludur.
ESERLERİ:Divan, Hüsrev ü Şirin
9.Süleyman Çelebi (1351-1422)
Mevlid adlı mesnevisiyle ünlüdür.Bursa Ulu Cami imamlarından olan Süleyman Çelebi bir gün bir İranlı din adamının bütün peygamberlerin derece olarak birbirine eşit olduğunu ileri sürmesine pek içerleyerek Hz. Muhammed’in peygamberlerin en ulusu olduğunu anlatmak amacıyla mevlidini yazmaya karar verir.Mevlid olarak tanıdığımız ünlü eserinin gerçek adıo “Vesiletü’n Necat“tır.”Kurtuluş vesilesi” anlamına gelen Vesiletü’n Necat peygamberimize bağlılığın ve onu sevmenin bir neticesi olarak kaleme alınmış bir eserdir.
Vesiletü’n Necat’ın bölümleri:
a. Münacaat: Allah’a yakarma
b. Veladet: Peygamberimizin doğumu
c. Risalet: Peygamberlik görevinin verilmesi
d. Mirac: Göğe yükselme
e. Rıhlet: Peygamberimizin ölümü
f. Dua
10. Ali Şir Nevai
Çağatay lehçesiyle divan şiirimize katkıda bulunan bir Doğu Türk’üdür.Anadolu dışında divan şiirine dahil olan ilk şairimizdir.Ortaasya hükümdarlarından Hüseyin Baykara’nın yakın arkadaşı olup onun sarayında bulunmuştur.Türkçenin Farsçadan üstün olduğu tezini dile getirdiği “Muhakemetü’l Lugateyn” adlı eserle tanınmıştır.Hamse sahibi şairlerdendir.
ESERLERİ: Muhakemetü’l Lugateyn (İki dilin karşılaştırılması), Mecalisü’n Nefais(İlk biyografi eserimiz),Hamse(Beş mesnevi=Hayretü’l Ebrar, Ferhat ile Şirin,Leyla ile Mecnun,Seba-i Seyyar,Sedd-i İskenderi),Çağatayca 5 adet divan,Farsça 5 adet divan,Çihil Hadis (Kırk Hadis), Bedaiü’l Bidaye(şiirler), Nevadirü’n Nihaye(şiirler), Garaibü’s Sıgar(şiirler), Nevadirü’ş Şebab(şiirler), Bedaie’l Vasat(şiirler), Fevaidü’l Kibar(şiirler), Mizanü’l Evzan(aruz ölçüsüne dair kuramlar), Tarih-i Mülukü’l Acem(İran tarihi), Münşeat(Nesirleri ve mektupları), Tuhfetü’l Müluk, Nazmu’l Cevahir,Lisanü’t Tayr
11. Sinan Paşa(1437 Bursa – 1485 İstanbul)
İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’in oğludur.Tazarruname” ile tanındı. Tasavvuf alanında yazılmış “Risalei Ahlak”, İranlı şair Attar’dan eklemelerle çevrilen “Tezkiret-ül Evliya” adlı basılmamış yapıtları da biliniyor.
ESERLERİ: Tazarruname ( yazarın Allah’a yalvarışlarını, Hz. Muhammedi ve diğer din büyüklerini övüşlerini kapsar. Manzum ve mensur karışık olarak yazılmıştır. Bütünüyle bir münacat niteliğinde olup gerektikçe kıssalara, öğütlere yer verilmiştir. Eserde tasavvufî görüş hakimdir. Tazarruname, dîvan edebiyatında sanatlı nesrin ilk örneği sayılır. Sinan Paşa seciler ve rediflerle örülmüş cümlelerle akıcı ve şiirsel bir anlatım sağlamıştır.)
12.Mercimek Ahmet
15. yüzyıl nesir yazarlarından Mercimek Ahmet, Sultan II. Murad devrinde yaşamıştır. Aslı Farsça olan Kabusnâme’yi padişahın isteği üzerine Türkçe’ye çevirmiştir. Kabusnâme, Kûhistan hanlarından Keykâvus adındaki birinin oğlu Giylanşah’a nasihattarını ihtiva eder. Eser mercimek Ahmed tarafından sade bir Türkçe ile tercüme edilmiştir. İçinde ahlâk, görgü, sağlık, ticaret, astronomi, musiki, av, şiirler vb. konularında bilgi ve öğütler vardır.
Ölçü, uyak düzeni olmayan ve düzyazı biçiminde yazılmış yazılardır.Bu yazılar paragraflar halinde tertip edilir.Nesir yazılarında uzun veya kısa cümleler kullanılabilir.Divan edebiyatında üç farklı nesir kullanılmıştır:
a) Basit Nesir:
Halkın anlayacağı dille yazılmış, halk seviyesinde anlatımı olan ve duru anlaşılır bir dili olan nesirlerdir.halkı bilgilendirme amacı taşıdığı için basit nesirde ağırkelimeler kullanılmaz ve edebi sanatlar bakımından süslü değildir.Örnek olarak Mercimek Ahmet‘in farsça’dan tercüme ettiği Kabusname adlı eseri verebiliriz.
b) Orta Nesir:
Günlük konuşma dilinden daha ağır, daha bilimsel ve bazen süslü bir dile sahip olan nesirdir.kısacası basit nesirle süslü nesir arasında bir üsluba sahiptir.Genellikle ilmi ve kültürel eserlerde kullanılan nesir türüdür.Örnek olarak Katip Çelebi‘nin Fezleke ve Cihannüma adlı eserleri, Evliya Çelebi‘nin “Seyahatname“si, Seydi Ali Reis‘in “Mir’atü’l Memalik“i orta nesirin canlı örnekleridir.
c) Süslü Nesir:
Düz yazıda hüner ve marifet göstermek amacıyla yazılan süslü ağdalı edebi sanatlarla dolu nesir türüne denir.Osmanlıcayı iyi bilen yazarlar süslü nesri, söz oyunları seci ve aliterasyonlu uzun cümleler kurarak yazarlar.Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar sıkça kullanılır.Bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nigari vermiştir.Sinan Paşa‘nın “Tazarruname“si süslü nesrin en güzel örneklerindendir.Klasik edebiyatımızda süslü nesre “inşa”, süslü nesir yazarlarına “münşi“, süslü nesirle yazılan eserlere de “münşeat” denir.
Ey gözlerin nûru, gönüllerin sürûru, başımızın tâcı, dil ehlinin mirâcı!
Gönül tahtının hânı, sîne serîrinin sultânı, şaşkınlık denizine düşenin elin alıcı, dalâlet vâdîsinde kalanı kaldırıcı.
Azmışlara yol gösterici, az isteyene bol gösterici, bilmeyene bildirici, görmeyene gördürücü..
İlâhi kabul senden red senden; şîfa senden, derd senden… Her kimi kabul edersen azîz edersin, her ne kadar hasîs ise ; ve her kimi reddedersen hakîr edersin her ne kadar nefîs ise…
İlâhi, her neyi gülzâr ettinse onu ittim, elime her ne sundunsa onu tuttum. İlâhi, gönlüm odına ne yaktınsa o tüter; vücûdum bahçesine ne diktinse o biter…
Bildim ki:
Dost yoluna nîstlik gerek, yâr önünde pestlik gerek, Ten cübbesi çâk gerek, gönül evi pâk gerek.
Sinan Paşa