Terkîb-i bend ile tercî’-i bend farkı: Tercî’-i bendde vasıta beyti her bendin sonunda aynen tekrarlanır.
Terkîb-i bendin kafiye düzeni:
1. bend: a a x a x a x a x a … y y
hane vasıta
2. bend: b b x b x b x b x b … z z
hane vasıta
Örnek: Örnek manzume Bağdatlı Rûhî‘nin 17 bendlik meşhur terkib-i bendinin ilk ve son bendleridir.
I. Bend
1 Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestüz
Biz ehl-i harâbâtdanuz mest-i elestüz
2 Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanur lîk
Biz mâ’il-i bûs-ı leb-i câm u kef-i destüz
3 Sadrın gözedüp n’eyleyelüm bezm-i cihânun
Pây-ı hum-ı meydür yerümüz bâde-perestüz
4 Mâ’il degülüz kimsenün âzârına ammâ
Hâtır-şiken-i zâhid-i peymâne-şikestüz
5 Erbâb-ı garaz bizden ırağ oldığı yegdür
Düşmez yere zîrâ okumuz sâhib-i şestüz
6 Bu âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyuz
A’lâlara a’lâlanuruz pest ile pestüz
7 Hem-kâse-i erbâb-ı dilüz arbedemüz yok
Mey-hânedeyüz gerçi velî ışk ile mestüz
Biz mest-i mey-i mey-kede-i âlem-i cânuz
Ser-halka-i cem’iyyet-i peymâne-i keşânuz
XVII. Bend
1 Virdük dil ü cân ile rızâ hükm-i kazâya
Gam çekmezüz uğrarsak eger derd ü belâya
2 Koyduk vatanı gurbete bu fikr ile çıkduk
Kim renc-i sefer bâ’is olur izz ü alâya
3 Devr eylemedük yer komaduk bir nice yıldur
Uyduk dil-i dîvâneye dil uydı hevâya
4 Olduk nereye varduk ise ışka giriftâr
Alındı gönül bir sanem-i mâh-likâya
5 Bağdâd’a yolun düşse ger ey bâd-ı seher-hîz
Âdâb ile var hidmet-i yârân-ı safâya
6 Rûhî’yi eger bir sorar ister bulunursa
Derlerse buluşdun mı o bî-berg ü nevâya
7 Bu matla’-ı garrâyı oku epsem ol anda
Ma’lûm olur ahvâlümüz erbâb-ı vefâya
Hâlâ ki biz üftâde-i hûbân-ı Dımışkuz
Ser-halka-i rindân-ı melâmet-keş-i ışkuz
mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûlün
Bağdatlı Rûhî (öl. 1605)
Açıklaması:
I. BEND:
1- Bizi üzüm suyu (şarap) ile sarhoş olmuş sanmayın, biz harabat (mecazi meyhane) sakinleriyiz ve “elest meclisi”nin (ruhların Allah huzurunda toplandığı meclis) sarhoşlarıyız.
2- Namussuzlar ve ahlaksızlar bizi de namussuz sanırlar, ama bizim kadehin dudağını ve şeyhin elinin ayasını öpmekten başka amacımız yok.
3- Dünya meclisinin baş köşesini umup da ne yapalım, biz şaraba tapanlardanız. Yerimiz de şarap küpünün dibidir.
4- Kimseyi incitmek istemeyiz ama, kadehi kıran sofunun hatırını kırarız.
5- Kötü niyetlilerin bizden uzak olmaları daha iyidir. Çünkü onlara attığımız ok yere düşmez. Parmağımızda yay kirişini çekmek için yüksüğümüz var.
6- Şu yokluk aleminde ne zengin ne de yoksuluz. Ululara ululanır, alçak gönüllülere karşı da alçak gönüllü davranırız.
7- Gönül ehli ile kadeh arkadaşlığı ederiz. Kavgamız, gürültümüz yok. Meyhanedeyiz ama, aşk sarhoşuyuz.
Vasıta beyti: Biz can alemi (elest meclisi) meyhanesinin şarabıyla (ilahi aşk şarabı) sarhoşuz ve kadeh çekenler meclisinin başındayız.
XVII. BEND
1- Biz Allah’ın takdirine canla başla razı olduk. Artık derde, belaya uğrasak da gam çekmeyiz.
2- Yolculukta çekilen çile, yüceliğe ve ululuğa sebep olur düşüncesiyle vatanı bırakıp gurbete çıktık.
3- Yıllardır gezip dolaşmadığımız yer kalmadı. Deli gönle uyduk, gönül de kendi arzu ve isteğine uydu.
4- Nereye gittiysek aşka tutulduk, gönül bir ay yüzlü güzele kendini kaptırdı.
5- Ey sabah rüzgarı, yolun Bağdat’a düşerse saygıyla git ve güzel günler geçirdiğimiz dostların hizmetinde bulun.
6- İçlerinden Ruhî’yi bir soran, bir arayan olur da o zavallıyla görüştün mü diyen olursa
7- Orada bu güzel matlaı oku ve sus, vefalı dostlar halimi anlarlar
Vasıta beyti: Biz hâlâ Şam güzellerine düşkünüz ve hâlâ aşk yüzünden kınanan rintler halkasının en başındayız.