NEREYE
Bir kahraman gördüm; gençti, güzeldi
Atlamış maziden binlerce seddi
Kır atıyla sanki bir canlı yeldi
Sordum: “Nereye?” “Ben giderim.” dedi
“Tarif olunmaz bir şana doğru.”…
Güneş doğuyordu,maviden sisler
Çiçekler açılmış her
Dalda bir yavru kuş… “Aşk nuru yer yer
Tutuşurken böyle nereye sefer?”
Diye sordum.Dedi: “Türkan’a doğru…”
“Yalnızsın yiğidim! Yolda kalırsın,
Maksatları ölür,onulmaz yasın.
Yol gösteren lazım, öne katılsın!”
Dedim.”Düşman varsa”dedi “Atılsın
Yolumuz uğrağı Kur’an’a doğru…”
“Uzak ufuklardan karlı dağlardan
Aşarken sellerden,ormandan,yardan
Yoldaş ister insan değil yaradan;
Yalnızlık onundur!..” dedim.”Dost yardan
Geçmez.” dedi.Yolun yarana doğru…
Sürünce Doğu’ya o kır atını
Kılıcının çarptı taşlara kını
Altun kıvılcımlar bu hoş akını
Kaybederken gördüm bu genç taşkını
Dedi: “Uçuyorum Turan’a doğru!..”
ÖMER SEYFETTİN
Kızılırmak’a
Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun?
Dalgaların coşmuş, bilmiyor durmak,
Çöktü yüzbin ocak, anlıyor musun?
Ben geldim başına, isterim sormak:
“Yüzlerce yıl evvel üstünden geçen
Türklerin başına nedir bu gelen?
Yasasız kalmışlar serserilikten
Kaçmak isterlerse yol verme, sen ak!
Ak, boğulsun kaçan, acıma ona.
İster misin yurda baykuşlar kona?
Geçmek lazım ise yok mudur Tuna?
Geriye bırakma, ak Kızılırmak!”
Ömer Seyfettin
Bizim çarşımızda döğülen kargı
Gök demiri, kara taşı deler ha!..
Pırıl pırıl kıldan ince kılıçlar
Bir vuruşta üç adamı böler ha!..
Atlarımız küheylandır sıradan
Biz binende gök yırtılır naradan
Kut alanlar Tanrı Dağ’dan, Hıra’dan
Kafir içre bozkurt gibi dalar ha!..
Malazgirt önünde elli bin yağız
Ulu buyruk üzre ay olacağız
Kırk Urum’un yamacında bir Oğuz
Kancıklığın böylesine güler ha!..
Dilaver CEBECİ
Dokuz asır çığ gibi geçmiş de üzerinden,
Hâlâ bu mutlu günü duyuyoruz derinden,
İlk Fetih günüydü bu yer oynadı yerinden,
Kars’tan bir güneş doğdu, yüce dağları aştı,
Batılı’nın gözleri bu güneşten kamaştı.
Atlanmış, pusatlanmış erleri sanki yeldi.
Nal sesleri bir zafer marşı gibi yükseldi,
Şimşek şimşek hızlandı, zulmü, zulmeti deldi.
Arslanların sultanı, sultanların arslanı,
Kılıcının ucuyla yazmıştı bu destanı
Türk’e armağan etti şu mübarek vatanı.
Adı göğe yüceldi, Tanrısına yaklaştı.
Gözlerde gönüllerde Alparslan bayraklaştı.
Bir yerinde çayın olayım
Öte yerinde dağ
Çayırında tayın olayım
Yeşilinde bağ
Köy yolunda taşın olayım
Az ileride han
Güz vakti yaşın olayım
Sabahları da tan
Düğünlerde türkün olayım
Ozanlarında saz
Kalplerinde ülkün olayım
Aşıklarında haz
Meydanında yiğit olayım
Bozkırında aygır
Uğrunda ben şehit olayım
Toprağında yatır.
Ormanında çınar olayım
Bir yerinde göl
Fışkıran bir pınar olayım
Biraz ötende çöl
Dağlarında kurdun olayım
Gaöklerinde kartal
Çayırında kuzun olayım
İnlerinde çakal
Gelininde duvak olayım
Şehidinde kefen
Mezarında kavak olayım
Harmanında döven
Direklerde bayrak olayım
Yeryüzünde toprak
Er elinde sancak olayım
Ey cennet vatan
Toprağına kurban olayım
Selahattin Bozdoğan
ERKEKLER DE AĞLAR
Deme anam,
abdurrahim karakoç-mihriban şairi-mihriban şiiri-turancılık-milliyetçilik-
“Sılaya dön” diye mektubun geldi;
Sılayı sılada yitirdim anam.
Biten takvimlere sattım gençliği,
Uykuyu rüyada yitirdim anam.
Özü bulmak için indim derine;
Geç değdi ellerim dost ellerine.
Salınca gönlümü mahşer yerine,
Dünyayı dünyada yitirdim anam.
Öteyi ötede, burayı burda,
Güneşin nurunu bir başka nurda,
İsa’yı çarmıhta, Musa’yı Tur’da,
Adem’i Havva’da yitirdim anam.
Kapattım kapımı “of” ile ah’a,
Açtım penceremi sonsuz sabaha…
Ağrımı, sızımı sorma bir daha,
Onları orada yitirdim anam.
Bu hiç, o herşeyden verince müjde,
Silindi hayâller kalmadı gözde.
Aşkım çiçek açtı yandığım közde,
Aklımı, sevdada yitirdim anam.
Ölçtüm ve düşündüm inceden ince;
Sıyrıldı kılıftan “son” ile “önce”
Mânâlar zihnimde şekillenince,
Ben beni aynada yitirdim anam.
Önce kökü dalda, dalı çiçekte;
Çiçeği meyvede, meyveyi renkte;
Var olan herşeyi bir çekirdekte,
Onu da Mevla’da yitirdim anam
function puan(id,puan){ var dosya=”/puan.php?siirid=”+id+’&puan=’+puan; JXG(1,’sonuc’,dosya); }
Abdurrahim Karakoç |
Tuna boylarında sıra selviler
Tan yeli estikçe sessiz ağlarmış;
Gül bahçelerinde baykuşlar öter…
Şu viranelikler eski bağlarmış!
Namaz-gâh bir otluk: Kalmamış taşı;
Çeşmelerden akan : Kanlı gözyaşı…
Orda bir güzei var, çatılmış kaşı;
Ak alnına kara çatkı bağlarmış!
Kırık minareden duyulmaz ozan..
Hep ocaklar sönmüş, devrilmiş kazan.
Bir inilti duydum, sandım bir ozan;
Sesime ses veren karlı dağlarmış!
Söğüd dallarında hasta serçeler
Eski akın destanını heceler..
Tuna ağlıyormuş bâzı geceler:
Göğsünde kefensiz şehîdier varmış!
Bozulan bağların üzümü acı;
Âsî köle kesmiş eski haracı;
Yine yedi kıral giymişler tacı…
Şahin yuvasını kargalar sarmış!
Haydi eski ozan, al sazı ele,
Düşmanlar içine düşsün velvele.
De ki: Hor bakmayın bu durgun sele;
O, yetmiş bir kavme akın çıkarmış!
Ey Türk vur! Vatanın bakirlerine,
Günahkar gömleği biçenleri vur!
Kemikten taslarla, şarap yerine,
Şehitler kanını içenleri vur!…
***
Vur! Güzel aşıklar cenazesinden,
Kırmızı meşale yakanları vur!
Şehvetin raksına yetim sesinden,
Besteler,şarkılar yapanları vur!…
***
Vur! Katlin o kızıl sapanlarıyla,
Dünyaya ölümler ekenleri vur!
Vur! Zulmün o kanlı urganlarıyla,
Bir kavmi iplere çekenleri vur!…
***
Vur! Etten kemikten saraylar kuran,
O vahşi ruhları ezmek için vur!
Dört büyük rüzgara küller savuran,
O hain elleri kesmek için vur!…
***
Vur! Aşkın ve Hakkın zaferi için
Vur! Senden bak dünya bunu istiyor,
Vur! Yerde bak tarih senin seyircin,
Vur, gökte bak Allah sana “vur!” diyor.
***
Vur! Senin darbenden çıkacak ateş,
İntikam, isteyen bir milletindir!
Alnında doğacak kırmızı güneş,
Bu, senin ilahi hürriyetindir!…
***
Vur! Sende mukaddes hürriyet için,
Dünyanın diktiği bayrak için vur!
Her dinin sevdiği adalet için,
Her yerde haykıran bir hak için vur!…
***
Vur! Çelik kolların kopana kadar,
Olanca aşkınla , kuvvetinle vur!
Son düşman, son gölge kalana kadar,
Olanca kininle, şiddetinle vur!…
Mehmet Emin YURDAKUL (1869-1944)
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU şiirleri-Bedri Rahmi şiirleri-bedri rahmi şiirleri,ressam şair-memleket edebiyatı-memleket edebiyatçıları-Anadoluculuk-anadolu-Anadolu-çingene-karadut-çatalkara-çatalkaram-çingenem-karadutum-nar tanem nur tanem bir tanem-fatih kısaparmak
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
vee…
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
DAĞLAR GİBİ
Baştanbaşa heyecanım
Yanar alev alev kanım
Semalarda var vatanım
Dağlar gibi dağlar gibi
Gerçek çıkar rüyalarım
Hudutsuzdur hülyalarım
Var koskoca dünyalarım
Dağlar gibi dağlar gibi
Hamisiyim ben ayların
Bozkurduyum Altayların
Vardır altın saraylarım
Dağlar gibi dağlar gibi
Sabahlanan at gibi ülküm
Gönül zenginliği mülküm
Viyana’yı saran Türk’üm
Dağlar gibi dağlar gibi
Kar’osman der,yerim hisar
Bana dönen toplar susar
Bağrım volkan lavlar kusar
Dağlar gibi dağlar gibi
Osman Yüksel SERDENGEÇTİ