Elif parmaklarla kaldırdın beni
İki kaş arasından ok çektin gönlüme
Pembe ufuklara daldırdın beni
Ömer Lütfi METE
ŞU VAKİTSİZ GİDEN YAZ
Şu vakitsiz giden yaz, erken inen akşamla,
Kapanmış pancurlara dayayarak başını,
Dinle solgun bahçenin kalbe anlattığını,
Ağacın yaprak yaprak, havuzun damla damla.
Kuşlar sanki yaralı, benzin sararmış gamla,
Duymak güneşin, rengin bizi bıraktığını
Günler günü vefasız leyleklerin akını.
Ah uzak palmiyeler… Kaçmak seninle yazla.
Çardak altları bitti, bitti üzümün tadı,
Artık ihtiyar çamlar, selviler saltanatı,
İşte bir kere daha harap oldu bahçeler.
Ürperen vücudunu yavaşca koluma ver.
Gözlerinde okunan bütün hüznü eylülün,
Karanlıktan, geceden, ölümden korkan gönlün.
ZİYA OSMAN SABA
İnsanoğlu bir canavar iken anı bir melek
Yapan Hakk’ın korkusudur, sevgisidir, emridir.
Beş vakitte namaz bu hisleri vererek
Kötülükten iğrendirir, iyiliği sevdirir.
İnsanları asırlardan beri eden terbiye
Her birinde birer vicdan uyandıran namazdır
Buna cennet kılavuzu denilse de pek azdır
Bir kaygumuz bulunursa odur eden tesliye
İki rekat namaz kılar kurtuluruz mihnetten
Gönlümüze bir saadet yeli eser cennetten.
Ziya GÖKALP
Güzelliğim düşüncene sığmadı
Biraz daha kalsa idin ölürdün
Çisil çisil yağmurumdan kaçmışsın
Sularıma gelse idin ölürdün
Işığım var karanlığa diş biler
Limanım var sığınacak gemiler
Düşüncem var bir başaktan bin diler
Düşüncemi bilse idin ölürdün
Kır atlara al atlara gem vurdum
Dört yönde devlere tuzak kurdum
Buğulu camların ardında durdum
Camlarımı silse idin ölürdün
Katı gerçek filizlendi her yerde
Daha aramızda sır perde perde
Tebessüm nerede mutluluk nerde
Bir kerecik gülse idin ölürdün
Dilaver CEBECİ
Meçhul bir yolcuyum bu son akşamda
Ümit nurum söndü siyah bir camda
Evim, çocuklarım… Gözüm arkamda
Ahbaplar, bu itiş, kakış nereye
Artık ne mavilik ne pembe bahar
Ne mehtap, ne sahil, ne sandal… Hep kar
Söylryin benimle uçan ey kuşlar
O yazlık dünyadan bu kış nereye
Bir kaç rekat namaz,zekat,oruç,hac
Dualarım gibi hep kabule muhtaç
Şeref, son nefeste edince miraç
Semalardan koptu alkış… Nereye
Abdurrahman Şeref GÜZELYAZICI
NAKARAT
Küçükken derdi ki, dadım
Çoğu gitti, azı kaldı
Büyüdüm, ihtiyarladım
Çoğu gitti, azı kaldı
Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti, azı kaldı
Kişne kır at, kişne kır at
Çoğu gitti, azı kaldı
Doğar bir gün benim günüm
Çoğu gitti, azı kaldı
Kırk gün, kırk gece düğünüm
Çoğu gitti, azı kaldı
Ektik, ektik, yetişecek
Çoğu gitti, azı kaldı
Bütün yollar bitişecek
Çoğu gitti, azı kaldı
Bir gün anlaşılır şiir;
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti, azı kaldı…
Necip Fazıl Kısakürek( 1905 – 1983 )
BEBEK
GÖZLERİMİ
İSTİYORUM
YALNIZ
ANNEMİ
GÖREN
BEBEK
ELLERİMİ
İSTİYORUM
YALNIZ
ANNEMİN
ELİNİ
TUTAN
Yahya AKENGİN
NOT: “dindir İstanbul” söz grubundaki tevriyeyi fark ettiniz mi? Ayrıca son mısradaki geçmek sözcüğünün hem gerçek hem mecaz anlamlarının bir cümlede nasıl toplandığına hayret etmemek elde değil.
Aşk bağımızdan bir türkü seçmiş gidiyor
Belli ki benden o da vazgeçmiş, gidiyor
Ben ayrılıklar sultanı gitme diyemem
Bahtımın kadehinden bir ah içmiş gidiyor.
Yahya AKENGİN
NOT:Üçüncü kıtada şairin iham sanatı yaptığına dikkat ediniz.(Ayrılıklar sultanı kim? Şairin kendisi mi yoksa sevgilisi mi?
ÇİÇEK AĞIZLI GÜL KUŞU
Uyku siyah bir denizde
Kundak olur balıklara
Kalbini bırakır bülbül
Gülü koruyan oklara
Şarkıların ırmakları
Aşkını sunar ak güle
Altın sevda yaprağında
Bir sıra görünür bülbüle
Her gece gül için okur
Eski Kuşlar Kitabı’nı
Sabah olur niçin anmaz
Bülbülün öksüz adını
Kanatları ay ışığı
Çiçek ağızlı gül kuşu
Unutturur acısını
Gözlerinden damlayan su
Mustafa ruhi ŞİRİN
Gurbet karardı gözümde büsbütün
Bu gece özlüyorum canım seni
İnan canım ne çay istiyor ne tütün
Özledim kor gibi yanan buseni
Kara geceyi saçların farzedip
Kendimi avutuyorum nicedir
Gözlerindir diye bakıyorum
İrice yıldızlara kaç gecedir
Bilirim sana giden yollar uzun
Dağlar denizler geçti aradan
İzin verirse kavuşuruz elbet
Yolları da gurbeti de Yaradan.
MEHMET TURAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder