DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI MENSUR ESERLER

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 5 dakika
Dini-tasavvufi halk edebiyatı bir yandan manzum eserler verirken diğer yandan mensur ürünler de vermiştir.Mensur eserler dört ana başlıkta toplanmaktadır.Bunlar fütuvvetname,gazavatname,menakıbname ve Battalname şeklinde sınıflandırılırlar.Halkın anlayabileceği bir dille yazılan bu eserler halk nesrinin başka bir deyişle basit nesrin örnekleridir.


Fütüvvetname
:

12. yüzyılda kurulan ahilik teşkilatının temel prensibine fütuvvet denir.Fütuvvet; kardeşlik, cömertlik ve kaynaşma anlamlarına gelir.Ahilik ( fütuvvet) dini,ahlaki,mesleki yardımlaşma örgütüdür.Ahiliğin mensupları kendi ailelerinden çok ahilikteki kardeşlerini düşünürler.Fütüvvetnameler ise fütuvvetle ilgili değerlendirmelerin, geleneklerin yer verildiği, fütüvvetin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinen yapıtlardır. Bu yapıtlarda, fütüvvetlerin özellikleri açıklanır, fütüvvet yoluna girerken uyulması gereken kurallar belirtilir. Günümüze ulaşan en eski fütüvvetname, 10. yüzyılda mutasavvıf Sulemi tarafından yazılan Arapça Kitab ül-fütüvve’dir.

Yazarın adıyla birlikte anılan fütuvvetnameler de vardır: Burgazi Fütüvvetnâme’si, Nasırî Fütüvvetnâmesi, Haliloğlu Yahya Fütüvetnamesi gibi.

Haliloğlu Yahya’nın Fütüvvetnamesi Türkçe yazılan ilk fütüvvetnamedir.

Gazavetname
Türk Edebiyatı’nda, savaşları konu edinen yapıtlara verilen isimdir. Gazavetname ile daha çok din düşmanları üzerine, gazilerin düzenledikleri akın ve savaşları, bu sırada gösterilen kahramanlıkları anlatan yapıtlar kastedilir. Türk Edebiyatında kırkı manzum olmak üzere ikiyüz elliden fazla gazavât-nâme mevcuttur.

Gazavât-nâmeler tarih için büyük önem taşımaktadır. Çünkü belli bir döneme ışık tuttuğundan ve ayrıntılı olarak işlediğinden dolayı araştırma için niteliklidir.

Bu kentin ya da bir kalenin alınmasını konu edinen yapıtlara “fetihname”, düşmanın yenilgisiyle biten savaşları konu edinenlere ise “zafername” denirse de, bu gibi farklılıklar daha sonra birbirine karıştırılmış ve bunların tümüne birden “gazavetname” denilmiştir.

Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda yazılmaya başlanmıştır. Kâşîfi’nin Gazaname-i Rum’u bu türün örnekleri arasındadır

Menakıbname
Menakıbnamelerde, kahramanların, din ulularının, tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler yer alır. Kahramanlar, olağanüstü nitelikler taşır, olağanüstü işler yaparlar. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menakıbname yazılmıştır. Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir. örneğin Mustafa Dede’nin Sefine-i Nefise adlı eseri gibi. Ya da sadece bir ermişi konu edinir, örneğin Müstakimzade süleyman saddedin’in Menkıb-ı imam-ı azam’ı gibi

Battalname

Battal Gazi’nin menkıbeleşmiş hayatı üzerine kurulmuş destansı halk hikayesidir. Yapıtta, Battal Gazi’nin tarihsel kişiliği çerçevesinde oluşan menkıbelerin yanısıra, başkalarına ait kahramanlıkların Battal’a mal edilmesi ve hikâyecinin düşsel katkısı ile oluşan; böylece gerçek tarihten iyice uzaklaşan serüvenler anlatılır. Battal’ın adı çerçevesinde oluşmuş iki halk hikayesi vardır: Arapça “Z’at ül-himme” (halk ağızında Zelhimme) ile Türkçe “Battalname”.


Cover Image

NESİR

Şubat 12, 2010 Okuma süresi: 3 dakika

Ölçü, uyak düzeni olmayan ve düzyazı biçiminde yazılmış yazılardır.Bu yazılar paragraflar halinde tertip edilir.Nesir yazılarında uzun veya kısa cümleler kullanılabilir.Divan edebiyatında üç farklı nesir kullanılmıştır:

a) Basit Nesir:

Halkın anlayacağı dille yazılmış, halk seviyesinde anlatımı olan ve duru anlaşılır bir dili olan nesirlerdir.halkı bilgilendirme amacı taşıdığı için basit nesirde ağırkelimeler kullanılmaz ve edebi sanatlar bakımından süslü değildir.Örnek olarak Mercimek Ahmet‘in farsça’dan tercüme ettiği Kabusname adlı eseri verebiliriz.

b) Orta Nesir:

Günlük konuşma dilinden daha ağır, daha bilimsel ve bazen süslü bir dile sahip olan nesirdir.kısacası basit nesirle süslü nesir arasında bir üsluba sahiptir.Genellikle ilmi ve kültürel eserlerde kullanılan nesir türüdür.Örnek olarak Katip Çelebi‘nin Fezleke ve Cihannüma adlı eserleri, Evliya Çelebi‘nin “Seyahatname“si, Seydi Ali Reis‘in “Mir’atü’l Memalik“i orta nesirin canlı örnekleridir.

c) Süslü Nesir:

Düz yazıda hüner ve marifet göstermek amacıyla yazılan süslü ağdalı edebi sanatlarla dolu nesir türüne denir.Osmanlıcayı iyi bilen yazarlar süslü nesri, söz oyunları seci ve aliterasyonlu uzun cümleler kurarak yazarlar.Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar sıkça kullanılır.Bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nigari vermiştir.Sinan Paşa‘nın “Tazarruname“si süslü nesrin en güzel örneklerindendir.Klasik edebiyatımızda süslü nesre “inşa”, süslü nesir yazarlarına “münşi“, süslü nesirle yazılan eserlere de “münşeat” denir.


TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: YALIN SÖZ

Ocak 12, 2010 Okuma süresi: 7 dakika






TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: YALIN SÖZ


YALIN SÖZ

YUNUS, BİR FUKARANIN ÖLÜMÜNDEN BAHSEDERKEN:

BİR GARİP ÖLMÜŞ DİYELER
ÜÇ GÜNDEN SONRA DUYALAR
SOĞUK SU İLE YUYALAR
ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN


DİYOR.ŞU BİRKAÇ MISRADA NE VAR? ŞU BİRKAÇ MISRADA NE YOK? BU KADAR ELEM DENİZİNİ BÖYLE BİR DAMLA GÖZYAŞI HALİNE SOKMAK İÇİN HERHANGİ BİR DİVAN ŞAİRİ KENDİ KALABALIK TERANESİNDE KİMBİLİR NE ÇOK ALAT VE EDEVAT ŞAKIRTILARIYLA KULAKLARIMIZI HIRPALAMAK MECBURİYETİNDE KALIRDI.

VE HANGİ BAKİ,HANGİ NEF’İ, EŞREFOĞLU’NUN ŞU TEŞBİHSİZ,İSTİARESİZ, ŞU YALNIZ KANAT KASLARINDAN GÜÇ ALMIŞ LİRİZMİNE KADAR YÜKSELEBİLMİŞTİR?

EŞREFOĞLU AL HABERİ
BAHÇE BİZİZ GÜL BİZDEDİR
CENNETTEKİ YEDİ IRMAK
COŞKUN AKAN SEL BİZDEDİR

EDEBİYAT-I CEDİDE ŞAİRLERİ BİR AHENK MESELESİ TUTTURMUŞLARDI.FİKRET’İN “HER VEZİN ŞİİRİN MEVZUUNA UYMALIDIR” NAZARİYESİNİ BİLİRSİNİZ.FİKRET BU VADİDE BİZE “YAĞMUR” VE “VERİN ZAVALLILARA” MANZUMELERİNİ ÖRNEK OLARAK GÖSTERMİŞTİR.LAKİN BEN TÜRKÇEDE BUNUN EN CANLI ÖRNEĞİNİ ANCAK EDEBİYAT KİTAPLARINA BİLE GİRMEMİŞ OLAN ŞU SADE HALK TÜRKÜSÜNDE BULUYORUM:

BAHÇEYE KURDUM ÇİFTE SALINCAK
YAR GELİP YAR GİDİP SALLANACAK.


BÜYÜK ÜSLUPÇU, BÜYÜK SANATKAR O ADAMDIR Kİ, KENDİ RUHUNU, BAŞKA RUHLAR ARASINA YOLLARKEN ONU, FABRİKASYON BİR ÜRÜN GİBİ KALIPLAR, KLİŞELER İÇİNE ALMAKTAN ÇEKİNİR. ONA KENDİ DALGALANIŞLARI VE KENDİ AKIŞLARIYLA TIPKI BİR PINARIN SUYU GİBİ KENDİ YOLUNU AÇARAK YÜRÜMEK İMKANI VERİR.


YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU


ALLAH’A YAKARIŞ

Ocak 12, 2010 Okuma süresi: ~1 dakika

Ey gözlerin nûru, gönüllerin sürûru, başımızın tâcı, dil ehlinin mirâcı!

Gönül tahtının hânı, sîne serîrinin sultânı, şaşkınlık denizine düşenin elin alıcı, dalâlet vâdîsinde kalanı kaldırıcı.

Azmışlara yol gösterici, az isteyene bol gösterici, bilmeyene bildirici, görmeyene gördürücü..

İlâhi kabul senden red senden; şîfa senden, derd senden… Her kimi kabul edersen azîz edersin, her ne kadar hasîs ise ; ve her kimi reddedersen hakîr edersin her ne kadar nefîs ise…

İlâhi, her neyi gülzâr ettinse onu ittim, elime her ne sundunsa onu tuttum. İlâhi, gönlüm odına ne yaktınsa o tüter; vücûdum bahçesine ne diktinse o biter…

Bildim ki:
Dost yoluna nîstlik gerek, yâr önünde pestlik gerek, Ten cübbesi çâk gerek, gönül evi pâk gerek.

Sinan Paşa


Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler