Şiir Dinletisi Egzersiz Planı

Eylül 30, 2011 Okuma süresi: ~1 dakika
Şiir Dinletisi Egzersiz Planını aşağıdan indirebilirsiniz.

İNDİR – Şiir Dinletisi Egzersiz Planı


SONE (ŞU VAKİTSİZ GİDEN YAZ)

Şubat 21, 2010 Okuma süresi: 2 dakika
Batı edebiyatından aldığımız bir nazım şeklidir.Şiirin ilk iki birimi dörtlüklerden ve son iki birimi üçlüklerden oluşmak üzere toplam on dört mısralık bir nazım şeklidir.Birimlerin son mısraları anlamca daha yoğundur.Bu nazım şeklini Batı’dan Servet-i Fünuncular getirmiştir.Önce İtalyan edebiyatında görülen sone nazım şekli oradan Fransız edebiyatına geçmiştir.İlk kez sone nazım şekliyle şiir yazan şairimiz Cenap Şehabettin’dir.

ŞU VAKİTSİZ GİDEN YAZ

Şu vakitsiz giden yaz, erken inen akşamla,
Kapanmış pancurlara dayayarak başını,
Dinle solgun bahçenin kalbe anlattığını,
Ağacın yaprak yaprak, havuzun damla damla.

Kuşlar sanki yaralı, benzin sararmış gamla,
Duymak güneşin, rengin bizi bıraktığını
Günler günü vefasız leyleklerin akını.
Ah uzak palmiyeler… Kaçmak seninle yazla.

Çardak altları bitti, bitti üzümün tadı,
Artık ihtiyar çamlar, selviler saltanatı,
İşte bir kere daha harap oldu bahçeler.

Ürperen vücudunu yavaşca koluma ver.
Gözlerinde okunan bütün hüznü eylülün,
Karanlıktan, geceden, ölümden korkan gönlün.

ZİYA OSMAN SABA


NABİ’NİN GAZEL İNCELEMESİ

Şubat 21, 2010 Okuma süresi: 6 dakika

Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz
Biz neşatın da gamın da ruzgarın görmüşüz

Bu dünya bahçesinin hem sonbaharını hem de ilkbaharını görmüşüz.Biz hem sevinç hem üzüntü zamanlarını yaşamışız.

Hazan,bahar sözcüklerinde tezat vardır.Sevinç ve üzüntü(neşat, gam) sözcüklerinde de yine aynı şekilde tezat sanatı görülmektedir. “hazan(sonbahar)=> gam (dert) ile bahar=> neşat(sevinç) sözcüklerinde leff ü neşir sanatı görülmektedir.Dünya bahçesi söz grubunda dünyanın bahçeye benzetildiğini görürüz.Bu teşbih-i beliğdir.Rüzgar sözcüğünde ise hem geçen zaman(günler) anlamı vardır hem de sevinç rüzgarı üzüntü rüzgarı söz gruplarında çokluk, furya anlamı var.Bu iki anlamlılığa tevriye diyoruz.

Çok da mağrur olma kim meyhane-i ikbalde
Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz

Talih meyhanesinde çok da gururlanma çünkü biz gururdan sarhoş olanların binlercesini daha sonra sersemlemiş halde görmüşüz.

Dünya kelimesi yerine dolaylama yapılarak meyhane-i ikbal denilmiş. Açık istiare var, çünkü benzeyen varlık yani dünya söylenmemiş.mağrur sözcüklerinin tekrarıyla tekrir sanatı; mest,meyhane ve humar(ayılma sersemliği) kelimeleriyle de tenasüp sanatı oluşturulmuş.”ikbal ile mağrurların sonu” söz grupları arasında tezat vardır.Zaten didaktik ve hikemi şiirleriyle tanınan Nabi, okuyucularına ahlak ve erdemi gösterecektir.

Top-ı ah-ı inkisara payidar olmaz yine
Kişver-i cahın nice sengin hisarın görmüşüz

Biz mevki ve ikbal ülkesinin nice taş kalelerini görmüşüz ki aldıkları beddua toplarıyla yıkılıp gitmişlerdir.

Sert taştan yapılan hisar ile o hisarın yıkılması tezat oluşturuyor.Garibanların bedduası topa benzetiliyor.Sadece benzeyen ve benzetilenle yapılan bu sanata teşbih-i beliğ denir.

Bir huruşiyle eder bin hane-i ikbali pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisarın görmüşüz

Biz dertlilerin sel gibi akan öfke gözyaşlarıyla binlerce talih evini yerle bir ettiğini görmüşüz.

Dertlilerin gözyaşları sele benzetilmiş: teşbih sanatı… Gözyaşlarının binlerce sarayı yıkması mübalağa sanatıdır.

Bir hadeng-i can-güdaz-ı ahdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çabuk-süvarın görmüşüz

Biz bu meydanda nice binici görmüşüz ki can alıcı ah oklarıyla yere serilmişlerdir.

Bu dünyadaki iyi biniciler diyerek dünya nimetlerinden yararlananlar kastediliyor.Benzetilen(binici, süvari) var; benzeyen (insanlar, zenginler) yok.O halde açık istiare vardır.beddua, can alıcı oka benzetilmiş.(can alıcı beddua oku): kısaltılmış teşbih, çünkü benzetme edatı yok.Bu meydan diye kastedilen ise dünyadır.Benzeyen yok,açık istiaredir.

Kase-i der yuzeye tebdil olur cam-ı murad
Biz bu bezmin Nabiya çok bade-harın görmüşüz.

İsteklerin kadehi dilenci çanağına döner
Ey Nabi biz bu meclisin içki içenlerini çok görmüşüz.

Ey Nabi derken nida sanatı yapılıyor.Şair kendine sanki başka biriymiş gibi seslenmekle tecrid sanatını uyguluyor.Cam-ı muradın yani makul isteklerin dilenci çanağına dönmesi ile aşırı hırs ve hepbanacılık kastediliyor ve eleştiriliyor.Açgözlüler kastediliyor.Dilenci çanağı (açgözlülerin doymak bilmeyen hırsları): açık istiaredir. İstek kasesi: normal ihtiyaçlar için Allah’tan dua ve çalışmak suretiyle rızkın istenmesidir, yani ideal insan davranışıdır: O halde istek kasesi açık istiaredir. İstek kasesi ile dilenci çanağı: tezat sanatıdır. Bade-har (içiciler): açgözlüler anlamında açık istiaredir.

Şair Nabi’nin “görmüşüz” ifadelerini redif olarak her beytin sonunda tekrar etmesi şiire hikemi tarz kazandırıyor ve dünya malı peşinde koşmanın anlamsızlığını gözler önün seriyor.Aynı zamanda akurlara şiirin bilge bir kişinin ağzından çıktığı izlenimini kuvvetli olarak veriyor.


Cover Image

TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: HAYAL

Şubat 21, 2010 Okuma süresi: 3 dakika

Didaktik şiire örnek olabilecek güzel bir şiir okumak için doğru yere geldiniz.bu şiiri Haşim Nezihi Okay tüm ebeveynler için yazmış ve siz okurlar bir babanın samimi duygularını bulacaksınız bu şiirde.Bir babanın kızı için samimi duyguları nasıl dile getirirse bu şiirde onu bulacak ve lirik bir ahenk içinde didaktik öğretici bir üslup sezeceksiniz

HAYAL

Takvimden bir yaprak kopardım kızım.
Ömründen bir günün gitti diye yan!
Bugünden kalacak ne arda kızım?
Bir yığın hatıra bir siyah duman.

Bu akşam bembeyaz perdelerini.
Yine sen erkenden indir elinle
Ve sonra koltuğa bırak kendini
Odanda bir lahza sükutu dinle

Saatler uzar da sabaha yakın
Ansızın gözlerin dolarsa yaşla
Odanda bir hayal bekle ve bakın
Titreyen sesinle bir şarkı başla

Bir gölge görürsen kızım o anda
Yaklaşan hayale deme sakın kim
Böyle hep geç vakit sıcak odanda
Dolaşan o hayal bil ki hep benim

HAŞİM NEZİHİ OKAY


Cover Image

EDEBİYATA DAİR…: NEREYE (ÖMER SEYFETTİN’İN ŞİİRİ)

Şubat 21, 2010 Okuma süresi: 4 dakika
Ömer Seyfettin’i hep öykücü olarak biliriz.Onun öyküleriyle büyüdük hepimiz amenna. Ancak şunu da gözden kaçırmamalı.Bir sanatkarın tek yönlü eser vermesi düşünülemez.Nasıl ki bir romantik yazar realizmle de eser verebilir, nasıl ki bir şair nesirle örnek verebilir.Bir öykücü yazar da şiir yazma hevesini tadabilir.Ömer Seyfettin’in kişiliği hakkında çok şey biliyoruz ancak onun şair yönü onu tanıtan bir kimlik olamamıştır.Ama Ömer Seyfettin’in fikri temayülleri hakkında bilgi edinebilmek için onun şiirlerine de bakmak gerekebilir.

NEREYE

Bir kahraman gördüm; gençti, güzeldi
Atlamış maziden binlerce seddi
Kır atıyla sanki bir canlı yeldi
Sordum: “Nereye?” “Ben giderim.” dedi
“Tarif olunmaz bir şana doğru.”…

Güneş doğuyordu,maviden sisler
Çiçekler açılmış her
Dalda bir yavru kuş… “Aşk nuru yer yer
Tutuşurken böyle nereye sefer?”
Diye sordum.Dedi: “Türkan’a doğru…”

“Yalnızsın yiğidim! Yolda kalırsın,
Maksatları ölür,onulmaz yasın.
Yol gösteren lazım, öne katılsın!”
Dedim.”Düşman varsa”dedi “Atılsın
Yolumuz uğrağı Kur’an’a doğru…”

“Uzak ufuklardan karlı dağlardan
Aşarken sellerden,ormandan,yardan
Yoldaş ister insan değil yaradan;
Yalnızlık onundur!..” dedim.”Dost yardan
Geçmez.” dedi.Yolun yarana doğru…

Sürünce Doğu’ya o kır atını
Kılıcının çarptı taşlara kını
Altun kıvılcımlar bu hoş akını
Kaybederken gördüm bu genç taşkını
Dedi: “Uçuyorum Turan’a doğru!..”

ÖMER SEYFETTİN

Kızılırmak’a

Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun?
Dalgaların coşmuş, bilmiyor durmak,
Çöktü yüzbin ocak, anlıyor musun?
Ben geldim başına, isterim sormak:

“Yüzlerce yıl evvel üstünden geçen
Türklerin başına nedir bu gelen?
Yasasız kalmışlar serserilikten
Kaçmak isterlerse yol verme, sen ak!

Ak, boğulsun kaçan, acıma ona.
İster misin yurda baykuşlar kona?
Geçmek lazım ise yok mudur Tuna?
Geriye bırakma, ak Kızılırmak!”

Ömer Seyfettin


Cover Image

DOĞRULUK

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: ~1 dakika

OK GİBİ DOĞRU OLSAM YABANA ATARLAR BENİ

YAY GİBİ EĞRİ OLSAM ELDE TUTARLAR BENİ

DOĞRUDA AÇ GÖRMEDİM; EĞRİDE HİÇ TOK..

EĞRİ YAY ELDE KALIR, MENZİL ALIR DOĞRU OK.

EL HAC KAVSİ


Cover Image

İNCİL VE TOPRAK

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: ~1 dakika

İNCİL VE TOPRAK

Siz beyazlar doğduğunuzda
Bir İncil’iniz vardı yalnız
Bizimse toprağımız

Şimdi bizim İncil’imiz var

Sizinse toprağınız!..

ERCÜMENT BEHZAT LAV


Cover Image

TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: NAMAZ

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 2 dakika

Namaz nedir? Edep ile huzuruna çıkarak
Bizi yoktan yaradana gönlümüzü açmaktır.
Bu dünyanın çirkin, iğrenç işlerinden bıkarak
Bir lahzacık arşa uçmak, cehennemden kaçmaktır.

İnsanoğlu bir canavar iken anı bir melek
Yapan Hakk’ın korkusudur, sevgisidir, emridir.

Beş vakitte namaz bu hisleri vererek

Kötülükten iğrendirir, iyiliği sevdirir.

İnsanları asırlardan beri eden terbiye
Her birinde birer vicdan uyandıran namazdır
Buna cennet kılavuzu denilse de pek azdır
Bir kaygumuz bulunursa odur eden tesliye

İki rekat namaz kılar kurtuluruz mihnetten
Gönlümüze bir saadet yeli eser cennetten.

Ziya GÖKALP


Cover Image

CENK

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 2 dakika


Bizim çarşımızda döğülen kargı
Gök demiri, kara taşı deler ha!..
Pırıl pırıl kıldan ince kılıçlar
Bir vuruşta üç adamı böler ha!..

Atlarımız küheylandır sıradan
Biz binende gök yırtılır naradan
Kut alanlar Tanrı Dağ’dan, Hıra’dan
Kafir içre bozkurt gibi dalar ha!..

Malazgirt önünde elli bin yağız
Ulu buyruk üzre ay olacağız
Kırk Urum’un yamacında bir Oğuz
Kancıklığın böylesine güler ha!..

Dilaver CEBECİ


Cover Image

KOŞU

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 2 dakika


Güzelliğim düşüncene sığmadı
Biraz daha kalsa idin ölürdün
Çisil çisil yağmurumdan kaçmışsın
Sularıma gelse idin ölürdün

Işığım var karanlığa diş biler
Limanım var sığınacak gemiler
Düşüncem var bir başaktan bin diler

Düşüncemi bilse idin ölürdün

Kır atlara al atlara gem vurdum
Dört yönde devlere tuzak kurdum
Buğulu camların ardında durdum
Camlarımı silse idin ölürdün

Katı gerçek filizlendi her yerde
Daha aramızda sır perde perde

Tebessüm nerede mutluluk nerde

Bir kerecik gülse idin ölürdün

Dilaver CEBECİ


Cover Image

EDEBİYATA DAİR…: ALPARSLAN MARŞI

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 3 dakika
Anadolu’yu fetheden atlıların kumandanı yüce Alparslan’ın adı Anadolu fatihi olarak çağlar aşarak ebediyyen dillerde söylenecektir. Allah o ve onun gibi serdarlarımızın başbuğlarımızın mekanını cennet etsin ,ruhları şad olsun.Hz. muhammed Aleyhisselam’ın sancağı altında toplananlardan olsun inşallah.Ezeli ve ebedi başbuğumuz Alparslanın manevi huzurunda saygı ile şiiri veriyorum.ALPARSLAN MARŞI

Dokuz asır çığ gibi geçmiş de üzerinden,
Hâlâ bu mutlu günü duyuyoruz derinden,
İlk Fetih günüydü bu yer oynadı yerinden,

Kars’tan bir güneş doğdu, yüce dağları aştı,
Batılı’nın gözleri bu güneşten kamaştı.

Atlanmış, pusatlanmış erleri sanki yeldi.
Nal sesleri bir zafer marşı gibi yükseldi,
Şimşek şimşek hızlandı, zulmü, zulmeti deldi.

Her savaşa benzemez, bu bir kutsal savaştı,
Ay parçası yiğitler Hak yolunda savaştı.

Arslanların sultanı, sultanların arslanı,
Kılıcının ucuyla yazmıştı bu destanı
Türk’e armağan etti şu mübarek vatanı.

Adı göğe yüceldi, Tanrısına yaklaştı.
Gözlerde gönüllerde Alparslan bayraklaştı.


Cover Image

KOŞMA

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 3 dakika


Yad elde başım belada
Yedi yerden yarayım oy

Yola bakar yar sılada
Düşe kalka varayım oy

Dağa yağan doluyum ben
Dağda yayla yoluyum ben

Dokuduğun halıyım ben
Alnındaki lirayım oy

Harman oldum savur beni
Kirmene sar eğir beni
Yaktın ağır ağır beni

Alev alev çırayım oy

İp bükenim kül dökenim
Bereketli tarlam benim

Kara kızım tunç bedenim

Saçındaki turayım oy

Akbaş’ım der gel Maraşlım
At çalımlım kalem kaşlım
Başak saçlım yüce başlım
Çağın geçer dereyim oy

Ali AKBAŞ


Cover Image

EDEBİYATA DAİR…: CİNASLI ŞİİR

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 13 dakika

13 Şubat 2010 Cumartesi


CİNASLI ŞİİR

Dünyasına dünyasına
Aldırma dünyasına
“Dünya benim” diyenin
Dün gittik dün yasına

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Sonraki Kayıt


Önceki Kayıt

Ana Sayfa

Cover Image

SENSİZLİK

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: ~1 dakika


Albümden seyrettim resimlerini
Ey hasret rüzgarı ne olursun din
Anladım hiçbirşey tutmaz yerini
Sensizlik içime işledi bu gün

Yediğim ekmeksin, içtiğim susun
Seninle her anım her günüm düğün
Haydi gel güzelim! Bu acı dursun
Sensizlik içime işledi bugün

Aliosman GÜZEL


Cover Image

EDEBİYATA DAİR…: MANZUM HİKAYE (MANZUME)

Şubat 12, 2010 Okuma süresi: 5 dakika
Ölçü ve uyak kullanılmasına rağmen ahengin zayıf olduğu, duygu aktarımı yerine olay anlatımının oluşturulduğu şiir şekline manzume denir.Manzumelerde ölçü ve kafiye olmasına rağmen coşku ögesi bulunmaz çünkü manzumenin asıl amacı olay anlatımıdır.Manzum hikayelerde toplumu ilgilendiren bir olay durum ve düşünce konu olarak seçilebilir.Manzum hikayelerde olay,kişiler, yer ve zaman ögelerine yer verilir.Genellikle ders verme niteliği taşıyan didaktik konulara yer verilir.

ÖRNEK:

Geçen akşam eve geldim. Dediler:

– Seyfi Baba

Hastalanmış, yatıyormuş.

– Nesi varmış acaba?

– Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.

– Keşki ben evde olaydım… Esef ettim, vah vah!

Bir fener yok mu, verin… Nerde sopam? Kız çabuk ol!

Gecikirsem kalırım beklemeyin… Zîrâ yol

Hem uzun, hem de bataktır…

– Daha a’lâ, kalınız

Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.

Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;

Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.

Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak;

“Gel!” diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.

Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,

Boğuyordum! müteveffâyı bütün âferine.

Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,

Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!

Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,

Çifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!

Çok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse;

Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.

Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun…

Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:

Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;

Kâh olur, mürde şuâ’âtı düşer bir mezara;

Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;

Kâh bir ma’bed-i fersûdenin üstünden aşar;

Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;

Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;

Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, uryan,

Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan

Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer;

Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;

Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;

O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;

Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:

Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!


MERDİVEN

Şubat 12, 2010 Okuma süresi: 4 dakika


Ahmet Haşim, şiiri “Nesir gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için vücut bulmuş, musıki ile söz arasında, sözden çok musıkiye yakın…” diye tarif etmektedir.Sembolizmin etkisinde kalınarak yazıldığı anlaşılan bu şiirde akşam vakti anlatılmış, bunu anlatmak için bazı renklerden ve sembollerden yararlanmıştır.Bu nedenle şiir yoruma açıktır.Merdiven sembolü ile anlatılmak istenen, hayatın sonuna yaklaşıldığı fikridir.




Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,

Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlıyarak..


Sular sarardı…Yüzün perde perde solmakta,

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…


Eğilmiş arza,kanar,muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?


Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,

Kızıl havâları seyret ki,akşam olmakta…


Ahmet haşim


Cover Image

EDEBİYATA DAİR…: UYAK TÜRLERİ (KAFİYE ÇEŞİTLERİ)

Şubat 12, 2010 Okuma süresi: 3 dakika
A) Yarım Kafiye:

Dize sonlarındaki kelimelerde görülen tek ses benzerliklerine yarım kafiye (uyak) denir.

Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer

B) Tam Kafiye:

Mısra sonlarında iki ses benzerliğinden oluşan kafiye türüdür.

Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece
Guruba karşı bu son bahçelerde keyfince

C) Zengin Kafiye:

Mısra sonlarında görülen üç ve daha fazla ses benzerliğine denir.

Bir zafer müjdesi burda her isim
Yekpare bir anda gün saat mevsim

D) Cinaslı Kafiye:

Mısra sonlarında yazılışları aynı anlamları farklı olan kelimelerin tekrarıyla oluşan ses benzerliklerine cinaslı kafiye denir.

Çay kuru çeşme kuru
Nerden içsin kuzu su?
Beni yakıp yandıran
Bir ananın kuzusu

E) Tunç Kafiye:

Kafiyeyi oluşturan kelimelerden birinin diğer kelimenin içinde yer almasıyla oluşan kafiye türüdür.

Çınla ey coşkun deniz kayalıklarda çınla
Sar bütün kumsalları o dolaşık saçınla


Cover Image

TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: DİRİLİŞ

Şubat 5, 2010 Okuma süresi: 4 dakika






TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: DİRİLİŞ


DİRİLİŞ

Gidelim dedin ölümden önce ölüme
Elif parmaklarla kaldırdın beni
İki kaş arasından ok çektin gönlüme
Pembe ufuklara daldırdın beni

Ömer Lütfi METE


Cover Image

TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: TÜRKİYE’M

Şubat 5, 2010 Okuma süresi: 3 dakika






TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: TÜRKİYE’M


TÜRKİYE’M

Şahlanmış dileğe vurulur mu gem
Türkiye’m, Türkiye’m benim Türkiye’m
Dile gelmiyor ki daha ne diyem
Yürekte, gönülde,canda Türkiye’m

Selahattin ERTÜRK


Cover Image

TÜRK EDEBİYATI DİL ANLATIM: ELLERİM BOMBOŞ

Şubat 4, 2010 Okuma süresi: ~1 dakika
Kapılar çalınıyor çıngır çıngır
Duymazlıktan geliyorum
“O değildir” diyorum

Son merhaleden bakıyorum dünyaya
Tepemden tırnaklarıma kadar
Ağrılar, ağrılar, ağrılar
Başım da bir hoş

Kapılar çalınıyor şangır şangır
Gelen odur biliyorum
“O”dur kapıdaki

Bir türlü “Hazırım diyemiyorum.
Hazır değilim ki
Ellerim bomboş.


Halide Nusret ZORLUTUNA

Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler