![]() |
Şair Nedim Hayatı ve Edebi Kişiliği |
Nedim 18. yüzyılda yaşayan divan şairidir. Asıl ismi Ahmet olan şair, Lale Devrinin en gözde isimlerinden olmuştur.
![]() |
Nedim İstanbul Şairi |
Halk dilinde kullanılan kelime ve deyimler, adetler Nedim’in şiirinde daha çok ve ustaca kullanılmıştır. Özellikle sanatçı İstanbul’u her yönüyle yansıtmakta oldukça başarılıdır. Bu yüzden ona İstanbul şairi de denir.
Nedim, Divan Edebiyatının şarkı şairi olarak bilinir.
Lale Devrini sona erdiren Patrona Halil İsyanında öldürüldüğü söylenir.
Divan Edebiyatının önemli şairlerinden biri olan Nedim’le ilgili hazırlanmış olan sunumu aşağıdaki indirme linkinden indirebilirsiniz.
İNDİR: Nedim Sunumu
Diğer 10. Sınıf Edebiyat Dersi Konuları için tıklayınız.
![]() |
Recaizade Mahmut Ekrem |
11. sınıf Türk Edebiyatı dersinden işlenen Tanzimat 2. dönemin önemli sanatçılarından Recaizade Mahmut Ekrem ile ilgili powerpoint sunumunu ders anlatımının sonundaki renkli bağlantıdan indirebilirsiniz. Ayrıca Recaizade Mahmut Ekrem’in romanı Araba Sevdası’nın özetini dosyanın devamında görebilirsiniz.
(1847-1914)
1 Mart 1847’de İstanbul’da doğdu. 31 Nisan 1914’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. 19’uncu Yüzyıl Osmanlı edebiyatının önemli isimlerinden. Tanzimat’ın ilk yıllarında Takvimhane Nazırı Recai Efendi’nin oğlu. Babasından Arapça ve Farsça öğrendi. 1858’de ilköğretimini tamamladı. Harbiye İdadisi’ni sağlık nedeniyle yarıda bıraktı. 1862’de Hariciye Nezareti Mektub-i Kalemi’ne girdi. 1868’de Şurayı Devlet (danıştay) muavini oldu.
1874’te Tanzimat ve Nafia Daireleri Başmuavinliği görevine getirildi. Bir yandan da Mekteb-i Mülkiye (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) ve Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Lisesi) öğretmenlik yaptı. Resmi görevle Trablusgarp’a gönderildi. 1908’de 2’nci Meşrutiyet’ten sonra kurulan Kamil Paşa kabinesinde Maarif Nazırı oldu. Hayattayken üç oğlunun ve özellikle de Nijad’ın ölümüyle yıkıldı. Yaşamını yitirdiğinde Meclis-i Âyan üyesiydi.
Edebiyatla genç yaşta ilgilenmeye başladı. Namık Kemal ile tanıştı, “Encümen-i Şuara”ya katıldı. İlk yazıları Namık Kemal yönetimindeki Tasvir-i Efkar gazetesinde yayanlandı. Namık Kemal’i Avrupa’ya gidişinden sonra gazetenin yönetimini üstlendi. 1870’lerden sonra kendisini tümüyle yazılarına verdi. Batı edebiyatından çeviriler yaptı.
1870’te ilk oyunu “Afife Anjelik”, 1871’de ilk şiir kitabı “Nağme-i Seher” yayınlandı. Ölümünden sonra yayınlanan komedisi “Çok Bilen Çok Yanılır” en yetkin tiyatro oyunu sayılır.
Muallim Naci ile yaptığı tartışmalarla Servetifünun Edebiyatının kuruluşuna zemin hazırladı. Sanatta güzellik ilkesine bağlı kaldı. Sanat için sanat anlayışını savundu. Doğaya dönük, insanı doğa içinde ele alan şiirler yazdı. Aşk ve ölüm temalarını işledi.
Eski-yeni edebiyat tartışmalarının merkezinde yer aldı. Edebiyatımızın yenileşme ve gelişmesinde önemli katkıları oldu.
Tek romanı Araba Sevdası Türk edebiyatında gerçekçi (realist) romanın ilk örneklerinden biri sayılır.
ŞİİR: Nağme-i Seher (1871) Yadigâr-ı Şebâb (1873) Zemzeme (3 cilt, 1883-1885) Tefekkür (düzyazı ile karışık, 1888) Pejmürde (düzyazı ile karışık, 1893) Nijad Ekrem (2 cilt, anılarla birlikte, 1900-1910) Nefrin (1914)
ROMAN: Araba Sevdası (1896-1963)
ÖYKÜ: Saime (1888) Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi (1890) Şemsa (1895)
OYUN: Afife Anjelik (1870) Atala yahut Amerikan Vahşileri (1873) Vuslat yahut Süreksiz Sevinç (1874) Çok Bilen Çok Yanılır (1916)
DÜZYAZI: Talim-i Edebiyat (1872) Takdir-i Elhan (1886) Kudemaden Birkaç Şair (1888) Takrizat (1896)
ARABA SEVDASI (özet)
Tanzimat edebiyatında Namık Kemal‘in “İntibah“, Ahmet Mithat Efendi‘nin “Felatun Bey ile Rakım Efendi”den sonra, üzerinde en çok durulması gereken üçüncü Tanzimat romanı Recaizade Mahmut Ekrem‘in yazdığı ilk realist roman olan Araba Sevdası‘dır. Recaizade Ekrem’in otuz yaşlarında yazdığı, kırk dokuz yaşında yayımladığı bu roman; İstanbul’un renkli karakterlerini, eğlencelerini mesire yerlerini, alafrangalığa özenen züppeleri, özellikle Abdülhamit döneminin paşazadelerini, zevk özelliklerini gerçekçi bir gözlemle yansıtmaya çalışır. Yaşam izlenimlerinden çıkarılmış gibidir. “Şemşa” ile “Muhsin Bey” uzun hikayelerinden sonraki ustalığını gösterir. Romantizmden realizme geçen ilk romanımız sayılır. Yöresel, yergisel, töresel yanları ağır basar.
Yirmi dört yaşlarına gelen Bihruz Bey, zengin bir ailenin şımarık çocuğudur. Evde, özel öğretmenlerden yarım yamalak bir öğrenim görmüş, alafranga özentiler içerisindedir. Babasının ölümü üzerine kendisine büyük bir servet kalır. Züppece bir yaşam tutturur. Şımarıklığı, sorumsuzluğu, herkesten daha şık giyinmek, az buçuk bildiği Fransızcasını olur olmaz yerlerde kullanmak tutkusu artar. Çalıştığı kaleme zaman buldukça uğramaktadır. En büyük zevki, zamanın modasına uyarak son derece gösterişli arabasıyla mesireleri, eğlence yerlerini dolaşmaktır. Bir gün Çamlıca sırtlarında dolaşırken, güzel bir araba içinde sarışın bir kız görür. Hemen âşık olur. Sarışının zannettigi kira arabasına gizlice bir aşk mektubu atar. Yüksek bir aileden sandığı sarışın ise, adi bir sokak yosmasıdır. Periveş adındaki bu düşkün kadına şiirler yazar, geçebileceği yerlerde dolaşır, bulamaz. Yazdığı mektuba cevap beklerken, yalan söylemekten hoşlanan arkadaşı Keşfi Bey’den Periveş’in öldüğü haberini alır. Mezarını bulabilmek için çırpınıp durduğu bir gün sevdiği kızla Şehzadebaşı’nda karsılaşır. Sevgilisinin ablası zanneder. Periveş’in mezarını sorar. Alaylı kahkahalarla karsılaşınca sevdiğinin düşkün bir kadın olduğunu anlar.
Tanzimat Dönemi Edebiyatının ve Türk edebiyatının önemli isimlerinden olan NAMIK KEMAL ile ilgili sunumu konu anlatımının sonundaki renkli bağlantıdan indirebilirsiniz. Derste kullanmak için hazır haldedir.
21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğdu, 2 Aralık 1888’de Sakız Adası’nda öldü. Asıl adı Mehmed Kemal. Namık adını ona şair Eşref Paşa verdi.
Çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi.
Arapça ve Farsça öğrendi. 1863’te Babıali Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu.
1865’te kurulan ve daha sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Tasvir-i Efkar Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın nedeniyle 1867’de kapatıldı.
Namık Kemal, İstanbul’dan uzak olması için Erzurum’a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek Mustafa Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı “Muhbir” gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi’yle anlaşamadı, Muhbir’den ayrıldı.
1868’de gene Fazıl Paşa’nın desteğiyle “Hürriyet” gazetesini çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar yüzünden, Avrupa’da desteksiz kalınca, 1870’te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısıyla İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872’de “İbret” gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete 4 ay kapatıldı.
İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı “Vatan Yahut Silistre” oyunu, 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendi. Oyunu izleyenler galeyana gelip olay çıkardı. Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi.
1876’da I. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca Meclis-i Mebusan kapatıldı, Namık Kemal tutuklandı. Midilli Adası’na sürüldü. 1879’da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884’te Rodos, 1887’de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü.
Şiirlerini küçük yaşlardan itibaren yazdı. Şinasi’yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilendi.
En önemli özelliklerinden biri, Türk şiirini Divan şiirinin etkisinden kurtarmaya çalışması. “Vatan Şairi” diye de isimlendirildi.
Tiyatroya özel bir önem verdi, altı oyun yazdı. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistre, Avrupa’da da ilgi uyandırdı ve beş dile çevrildi.
İlk romanı “İntibah” 1876’da yayınladı. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılır.
Romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye’ye ilk getiren kişilerden biri oldu. En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip.
Gazeteci olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yeri var. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazıları yayınlandı.
Tiyatro: Vatan Yahut Silistre (1873, yeni harflerle 1940) Zavallı Çocuk (1873, yeni harflerle 1940) Akif Bey (1874, yeni harflerle 1958) Celaleddin Harzemşah (1885, yeni harflerle 1977) Kara Bela (1908)
Roman: İntibah (1876, yeni harflerle 1944) Cezmi (1880, yeni harflerle 1963)
Eserleri
ELEŞTİRİ: Tahrib-i Harâbât (1885) Takip (1885) Renan Müdafaanamesi (1908, yeni harflerle 1962) İrfan Paşa’ya Mektup (1887) Mukaddeme-i Celal (1888)
TARİHİ KİTAPLAR: Devr-i İstila (1871) Barika-i Zafer (1872) Evrak-ı Perişan (1872, yeni harflerle 1973) Kanije (1874) Silistre Muhasarası (1874, yeni harflerle 1946) Osmanlı Tarihi (1889, 1971-1974) Büyük İslam Tarihi, (1975, ölümünden sonra)
Tanzimat Edebiyatı konusunun önemli isimlerinden olan İbrahim ŞİNASİ ile ilgili slaytı aşağıdan indirebilirsiniz. Derste kullanmak ve ödev için hazır haldedir. Şinasi’nin Hayatı, Şinasi’nin Gazeteciliği, Şinasi’nin Edebi Kişiliği, Edebiyatımızda Şinasi’nin Önemi ve Şinasi’nin Eserleri ile bilgileri slaytın içeriğinde bulabilirsiniz.
5 Ağustos 1826’da İstanbul’da doğdu. 13 Eylül 1871’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmed Ağa 1829’da Osmanlı-Rus Savaşı’nda şehit oldu. Annesi onu yakınlarının desteğiyle büyüttü. İlköğretimini Mahalle Sıbyan Mektebi’nde ve Feyziye Okulu’nda tamamladı.
Arapça ve Farsça, Fransızca öğrendi. 1849’da bilgisini artırması için devlet tarafından Paris’e gönderildi.
Burada edebiyat ve dil konularındaki çalışmalarını sürdürdü. Doğu kültürleri araştırmacısı De Sacy ailesi ile dostluk kurdu, Ernest Renan’la tanıştı, Lamartine’in toplantılarını izledi. Yine doğu kültürleri araştırmacısı Pavet de Courteille’nin çalışmalarına yardım etti. Dilbilimci Littré ile tanıştı. 1851’de Société Asiatique’e üye seçildi. 1854’te İstanbul’a döndü.
Bir süre Tophane Kalemi’nde çalıştı. Meclis-i Maarif üyeliğine atandı. Encümen-i Daniş’te (ilimler akademisi) görev yaptı.
Koruyucusu sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın görevinden ayrılması üzerine sakalını kestiği için üyelikten çıkarıldı. Reşit Paşa 1857’de yeniden sadrazam olunca, eski görevine döndü.
1860’da Ağah Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahvâl gazetesini çıkardı. 1862’de de Tasvir-i Efkar gazetesini çıkardı.
Devlet işlerini eleştirdiği ve Sultan Abdülaziz’e karşı girişilen eylemleri desteklediği gerekçesiyle 1863’teki Meclis-i Maarif’teki görevine son verildi.
Gazeteyi Namık Kemal’e bırakarak, 1865’te Fransa’ya gitti. Orada sözcük çalışmalarına yöneldi. Yaklaşık 5 yıl Ulusal Kitaplık’ta araştırma yaptı. Tamamlayamadığı kapsamlı bir Türkçe sözlük üzerinde çalıştı. 1867’de İstanbul’a döndü.
Kısa bir süre sonra yeniden Paris’e gitti. 1869’da tekrar İstanbul’a dönünce bir matbaa açtı, eserlerinin basımıyla uğraşmaya başladı. 13 Eylül 1871’de beyin tümöründen yaşamını yitirdi.
Tanzimat’la başlayan Batılılaşma hareketlerine öncülük ederek, dil, edebiyat ve düşünce yaşamının gelişmesine katkıda bulundu. Fransız şairlerinden çeviriler yaptı.
Eski nazım biçimleriyle yazdığı şiirlerde yeni düşünceleri dile getirdi. Öz ve biçim yönünden tümüyle yeni şiirler de yarattı.
1860’da yazdığı tek perdelik “Şair Evlenmesi” adlı komedi, Batılı anlamdaki ilk Türkçe oyundur. Anlatımdaki yeniliklerin yanı sıra tema bakımından da Türk tiyatro edebiyatının öncüsüdür.
Ama asıl önemli çalışmalarını gazetecilik alanında yaptı. Batılılaşmayı savunan “Tasvir-i Efkar”, bir düşünce gazetesi kimliğiyle Türk basın tarihinde önemli bir aşamadır.
Dildeki yalınlaşma çabasını edebiyat ve tiyatro alanlarındaki eserleriyle destekledi.
Tanzimat Edebiyatı ile ilgili slayt. Tanzimat dönemi genel özellikleri, o dönemin roman, hikâye, şiir, tiyatro, gazetesi hakkında bilgi, genel özellikleri, o dönem yazar ve şairlerinin ortak özellikleri, amacı, Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Şemseddin Sami, Ahmet Mithat Paşa, 2. dönem yazarları, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai, Muallim Naci, Nabizade Nazım başlıklarıyla ilgili bilgileri içeren slayt bu konuda yeterli bilgiyi fazlasıyla barındırıyor. Slaytı ders notunun sonundaki renkli bağlantıdan indirebilirsiniz.
Tanzimat Edebiyatı (1860-1896)
Tanzimat Dönemi Siyasi Durumu
Osmanlı Devleti, Batı’nın Rönesans’la başlayıp çeşitli alanlardaki reform hareketleriyle ilerleyişine ayak uyduramamış ve 17.yy.dan sonra gerilemeye başlamıştır.
Siyasi ve toplumsal hayatta ortaya çıkan bu gerileme edebi hayatta da kendini göstermiştir.3 Kasım 1839 tarihinde Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda okunan Tanzimat Fermanı(Gülhane Hattı Humayunu) ile hem siyasi hem de edebiyat alanında yeni bir dönem başlamıştır.
Tanzimat Edebiyatının başlangıcı , Tercüman-ı Ahval gazetesinin 1860’daki yayın hayatına başlaması kabul edilir. Tanzimat ile birlikte Türk edebiyatına yeni türler girmiştir ve bu dönemde Batı’dan çeviriler yapılmış ya da ilk örnekleri verilmiştir.
Türk edebiyatı romanla ilk kez Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan yapmış olduğu Telemak’ın çevirisiyle karşılaşır.Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ü Fıtnat adlı romanı edebiyatımızda ilk yerli romandır. İlk hikaye kitabı Ahmet Mithat Efendi’nin Lataif-i Rivayat adlı eseridir. İlk edebi roman da Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.
Yayınlanan ilk tiyatro eseri Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı eseridir. Bu iki perdelik bir piyestir. Yazar görücü usulüyle evlenmeyi yerer. Şinasi bu eserinde meddah geleneğinden yararlanmıştır. Tanzimatçılar toplum için sanat görüşünü benimsedikleri için toplumu aydınlatmada tiyatroyu bir araç olarak görmüşlerdir.
Tanzimat döneminde şiir alanında büyük yenilikler olmuştur. Şiirde biçim olarak divan edebiyatına bağlı kalınmış ancak konusu genişletilmiştir. Tanzimat’la birlikte kanun, adalet, eşitlik, hürriyet vatan gibi konular işlenmeye başlanmıştır. Bu dönemdeki şiirlerde konu bütünlüğü vardır. Eski şiirde parça bütünlüğü vardı.
Tanzimat şiirinde dört ana tema vardır;
İlk gazete 1831
yılında çıkarılan Takvim-i Vakayi’dir Bu resmi bir gazetedir. Ceride-i Havadis
yarı resmi bir gazete olup 1840 yılında İngiliz William Churchill yayınlanmaya
başlanmıştır.
İlk özel gazete
ise Şinasi ve Agah Efendi’nin birlikte çıkardıkları Tercüman-ı Ahval’dir. Daha
sonra Şinasi tek başına 1862 tarihinde Tasvir-i Efkar adlı gazeteyi çıkarmaya
başlamıştır. Bu gazete bir zaman sonra Namık Kemal tarafından yönetilmeye
başlar. Bu gazete dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret
(1867) adlı gazeteler çıkarılır.
1-Tanzimat edebiyatı sanatçıları divan edebiyatında
bulunan bazı türleri (şiir, tarih, mektup)geliştirmiş bunun yanı sıra ise batı
edebiyatından yeni türleri (makale, roman, hikaye, tiyatro, anı, eleştiri)
edebiyatımıza sokmuşlardır.
2-Tanzimat
edebiyatının özellikle ilk dönem yazar ve sanatçıları Fransız devrimci
yazarlarından (j.j.Rousseau, Montesqiue, vb.)yazarların etkisinde kalmışlardır.
Bu görüşlere bağlı olarak hak, adalet, hürriyet, eşitlik, vatan, millet gibi
kavramları ülkede yaymaya çalışmışlardır.
3-Tanzimat
edebiyatı sanatçıları iki kuşağa ayrılır:
a)Toplum için sanat
anlayışını benimseyenler Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi
b)Sanat, sanat için
görüşünü benimseyenler Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tahran, Sami
Paşazade Sezai
4-Tanzimat edebiyatı sanatçıları batılı yazarların etkisiyle
klasisizmin etkisinde(Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey)romantizmin
etkisinde (Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Mithat Efendi,
Abdülhak Hamit Tahran)realizmin etkisinde (Beşir Fuad, Sami Paşazade
Sezai, Nabizade Nazım) eserler vermişlerdir. Ama bu dönemde bu akımların
kuralları tamamen uygulanmamıştır.
5-Tanzimat edebiyatı seçkin kesim için değil halk tabakası
için ortaya getirilmiş bir edebiyattır ama Tanzimat edebiyatının ikinci dönem
yazar ve şairleri bu görüşten uzaklaşmışlardır.
6-Halk için yazma
düşüncesinin bir sonucu olarak çoğu yazar konuşma diline yönelmek gerektiğini
savunmuş ama hiçbiri eski alışkanlıklarından kopamamışlardır.
7-Tanzimat
edebiyatında en büyük yenilik nesirde anlatımın kuruluşunda yapılmıştır.Amaç
hüner göstermek değil halka bir şeyler vermek olmuş bu nedenle kısa anlatım
tercih edilmiştir.
8-Nesirde ilk defa
noktalama işareti kullanılmıştır.
9-Şiirin konusu
genişletilmiş günlük hayatla ilgili her türlü konu şiirin konusu olmuştur.
10-Beyitlerin başlı
başına bir bütün olmasından vazgeçilmiş şiirin bütününde bir anlam bağının
olmasına dikkat edilmiştir.
11-Şiirde aruz ölçüsünün kullanılmasına devam edilmiş olup
hece ölçüsünün Türklerin milli ölçüsü olduğu savunulmuş başarısız bir iki
denemeden ileriye gidilememiştir.
12-Dilden yabancı
kelimelerin atılmaya başlanması Türkçe’nin aruz kalıbına uydurulmasını
zorlaştırmış bu nedenle nazımda eski kelimelerin kullanımına aynen devam
edilmiştir.
1-Hepsi batıcı ilim ve fen taraflısı gelişmeyi
isteyen aydınlardır.Yurdu gerilikten kurtarmak isterken Türk halkının manevi
değerlerine de bağlı görünürler.Hepsi dindardır.Din hükümleri ile medeniyeti
karıştırmaya çalışırlar.
2-Hemen hepsi Fransız kültürüyle yetişmişlerdir. Batı
dendiği zaman onlar için ilk akla gelen Fransa’dır.
3-Genellikle bütün Tanzimat edebiyatı sanatçıları
Fransızcayı mektep medrese görmeden öğrenmişlerdir. Bu yönleriyle onlar
didaktik sanatçılardır.
4-Tanzimat sanatçılarının hemen hepsi yüksek makam
(paşa, vali vb.) sahibi devlet memurlarıdır. İç ve dış siyaseti çok iyi
bilirler.
5-Sanattan çok ülkü ve fikir peşinde koşmuşlardır. Her
türlü haksızlığa ve zulme karşı savaş açmışlardır
6-Toplumumuzda o güne kadar kullanılmayan bir takım
kavramları (hak adalet, meşrutiyet, eşitlik, reisicumhur) kullanmaya
başlamışlardır.
7-Divan edebiyatıyla yetiştikleri
için divan edebiyatının iyi ve kötü yanlarını çok iyi bilirler; Divan
edebiyatına sırt çevirirken sırtlarını halka dayarlar ve güçlerini halktan
alırlar.
8-Batıdan aldıkları türlerin sadece bir tanesiyle uğraşmakla
yetinmezler hemen hemen bütün türlerde eser verirler.
9-Tanzimat sanatçılarının hemen hepsi çok yönlü
kişilerdir. Edebiyatçı, devlet memuru, siyasetçi ve mücadele adamıdırlar.
1-Eski edebiyatı yıkmak yerine sosyal hayatla geniş
ölçüde ilgili yeni ve inkılapçı bir edebiyat getirmek.
2-Halka halk diliyle hitap ederek yeni edebiyatı ve
yeni fikirleri çok büyük sosyal ve
siyasi buhran içerisinde bulunan millete
geniş ölçüde tanıtmak.
3- Millet,vatan,hürriyet,eşitlik,adalet,fikir,meşrutiyet
rejimi gibi kavramları tanıtarak bunları yeniden kurmak.
Tanzimat Dönemi verilen eserlerin, eser veren sanatçıların
anlayışları göz önünde bulundurularak ikiye ayrılır:
v Birinci
Tanzimat Dönemi
v İkinci
Tanzimat Dönemi
1-Bu dönem sanatçıları ‘Sanat toplum için’ görüşünü
benimsemişlerdir.
2-Dilde sadeleşme amaçlanmış ama uygulanmamıştır.
3-Fransız yazarlardan etkilenmişlerdir
4-Romantizm akımından etkilenmişler bu nedenle eserlerdeki
kişiler hastalıklı ve veremli kişilerdir.
5-Şiirde estetik güzellik yerine işlenen konu ön plana
çıkmıştır. Yani içerik ön plandadır.
6-Bu dönemde yazılan romanlar roman tekniği açısından
zayıftırlar. Romanda yer yer konu kesilip okura ansiklopedik bilgi verilir.
7-Noktalama işaretleri ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.
8-Batı edebiyatından yeni türler edebiyatımıza sokulmuş
ayrıca bizim edebiyatımızdaki türlerde yenileştirilmiştir.
9-Şiirde eski şekiller kullanılmış yeni konular işlenmiştir.
10-Bu dönem sanatçılarının çoğunluğu devlet adamıdır.
11-Hece ölçüsünü ve halk edebiyatını savunmuşlar ama
uygulayamamışlardır.
12-Divan edebiyatına şiddetle karşı çıkmışlar fakat ondan
kopamamışlardır.
13-Tanzimat edebiyatında her alanda ikilik görülür:
sade dil savunulur, ağır dil kullanılır. Hece ölçüsü
savunulur, aruz ölçüsü kullanılır. Divan edebiyatı kötülenir, o tarzda eserler
verilir vb…
14-Bu dönemin sanatçıları; Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat
Efendi, Ahmet Vefik Paşa’dır.
Edebiyatımızda
“vatan şairi” olarak bilinir.Eserlerinde çoğunlukla toplumsal konuları
işlemiştir.(vatan,millet,hürriyet vb.) Sanat toplum için görüşüne bağlı
kalmıştır.Edebiyatımızda ilk edebi romanı İntibah ve ilk tarihi roman Cezmi
’yi yazmıştır.
Namık Kemal yeni
edebiyatı savunmakla birlikte şiirde şekil bakımından yenici olmayan bir
şairdir.Divan edebiyatı nazım şekilleri ve aruz ölçüsünü kullanmıştır.Konu
olarak yenilikçidir.
Namık Kemalin bütün
edebi türlerde eseri vardır.Tiyatro alanında altı eser vermiştir.Bunlar;Vatan
Yahut Silistre,Gülnihal,Akif Bey,Zavallı Çocuk,Kara Bela,Celaleddin
Harzemşah’dır. Celaleddin Harzemşah on beş perdelik bir oyun olup oynanmak için
değil okunmak için yazılmıştır.
Namık Kemal eski edebiyat ve yeni edebiyat konularında görüş ayrılığına düştüğü Ziya
Paşa’nın Harabat’ını tenkit etmek için Tahrib-i Harabat’ı ve Takib-i Harabat’ı
yazmıştır.
Tarih konusunda
yazmış oldukları ise Kanije Muhasarası, Evrak-ı Perişan, Devr-i İstila,
Renan Müdafaanamesi
İslamiyet’i savunan bir eserdir.
İNTİBAH: Bu eserde Ali Bey adındaki bir kişinin Mahpeyker
adındaki bir kadına aşık olması anlatılmaktadır.
CEZMİ: Bu eserinde İslam birliği düşüncesi vardır.
Doğu
kültürüyle yetişmiş daha sonraki dönemlerde batıya yönelmiştir. Yenilikçi
fikirleri vardır.Ama bu fikirler eserlerinde görülmez.Eski ile yeniye gidip
gelen bir yazardır bu nedenle Namık Kemal’le arası açılmıştır Önceki
dönemlerinde Divan şiirini Türk şiiri olarak kabul etmez fakat daha sonra
yayınlamış olduğu Harabat adlı eserinde ise bunun tersini söyler. Arapça ve Farsça kelimelerle örülü bir dili
vardır. Şiirleri divan üslubundadır hece ölçüsüyle bir türküsü vardır.
Gazeller
,kasideler yazmıştır. Edebiyatımızın en önemli Terci-i Bent ve Terkib-i Bent
şairidir.
** **Edebiyatımızda ilk edebiyat tarihi sayılan Harabat
adlı antolojiyi yazmıştır.Bu eserde divan edebiyatını övmüştür.
Zafername adlı üç bölümlük manzum eserinde Sadrazam Ali Paşa’nın tutum ve davranışlarını
över görünürken üstü örtülü bir şekilde onu yermiştir.
Ziya Paşa’nın
şiirleri ölümünden sonra Eş’ar-ı Ziya ve Külliyat-ı Ziya Paşa adlı
kitaplarda toplanmıştır.
*** Şiir
ve İnşa adlı eserini Divan edebiyatını yermek amacıyla yazmıştır .Defter-i
Amal adlı eserinde çocukluk anıların anlatmıştır. Ayrıca Emile (jj. ROUSSAUE) çevirisiyle Rüya
adlı röportaj eseri vardır.
Tanzimat edebiyatında yeniliğin öncüsü olmuş bir yazarımızdır.
Dilde sadeleşmeye öncülük etmiştir.
Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar gazetelerini
çıkarmıştır.İlk makaleyi(Tercüman-ı Ahval Mükaddimesi)ilk piyesi(Şair
Evlenmesi) yaz mıştır.**Noktalama işaretlerini ilk defa kullanmıştır.1845-1860
yılları arasında Fransa’da bulunmuş ve Fransız edebiyatını ve yazarlarını iyice
tanımış ve yazarlardan etkilenmiştir. Lamartine ve Lafontaine’den çeviriler
yapmıştır.
Didaktik
eserlerini,tartışmalarını ve eleştirilerini
1862 yalnız başına çıkardığı Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlamıştır.
Müntehabat-ı Eş’ar adlı eserini
daha önce yazmış olduğu şiirlerin den seçerek yapmıştır.Osmanlı atasözlerini
toplayarak Durub-ı Emsal-i Osmaniye adlı kitap yazmıştır.Tasviri Efkar
gazetesinde yazdıklarını Müntehabat-ı Tasvir-i Efkar adlı kitapta toplamıştır.
Devlet adamıdır, çeşitli yerlerde yöneticilik yapmıştır.
Tiyatro alanındaki çalışmalarıyla tanınır. Molliere’nin hemen hemen bütün
eserlerini tercüme etmiştir.(17-18 eser)
Bursa valiliği sırasında kendi adıyla anılan bir tiyatro
binası inşa ettirmiş, ve eserlerinin burada oynanmasını sağlamış halka
tiyatro sevgisini aşılamıştır.
Lehçe-i Osmani
adlı sözlüğü yayınlamış, Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmani adlı
tarihle ilgili eserler yazmıştır.
Milliyetçilik ve
Türkçülük fikirlerinin önde gelen savunucularındandır.
Atalar Sözü adlı
eserinde atasözlerini derlemiştir.
Ahmet Vefik Paşa
taklitçilikten uzak doğu batı sentezi ürünlerin ilk örneklerini vermiştir. Kullandığı
dil onun anlatımına güzellik katmıştır.
Türk
edebiyatında ilk roman olan Taaşşuk-ı Talat ü Fıtnat adlı eseri yazmıştır.Bu eserde cariyelik ve
kölelik konularını işlemiştir.
Şemsettin Sami
edebiyat çalışmalarının yanında dille de uğraşmış devrin en büyük dil
alimidir.Yazmış olduğu Kamus-ı Türki Türkçe bir sözlüktür.Sefiller
ve Robinson Crosue isimli eserleri tercüme etmiştir. Seydi Yahya,Besa yahut
Ahde vefa,ve Gave adlı piyesleri vardır.
Ayrıca Orhun
Abidelerini ve Kutadgu Bilig’i Türkçeye çevirmiştir.
Sanat toplum için
anlayışına bağlı kalmış,bu nedenle Servet-i Fünun- cuları tenkit eder ve onlar
hakkında DEKADANLAR adlı makalesini yazar.
Ahmet Mithat
Efendi ansiklopedik bir yazardır.Her konuda her türlü yazılar yazar.Eserlerinde
okuyucularını bilgilendirmeye çalışır.Eserlerin de sade bir dil
kullanmıştır.Halka okuma zevkini aşılamaya çalışır.Çok yazmasından dolayı yazı
makinası diye adlandırılır.Amacı
ebedilik değil halkı aydınlatmaktır.Yer yer romanların akışını keser ve uzun bilgiler verir. Romanları teknik
açıdan zayıftır.
Onun 36 roman yaklaşık 200 eseri vardır.
Eserleri
Ahmet Mithat
Efendi, Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gibi birçok gazete çıkarmıştır.
Küçük
hikayelerden oluşan Letaif-i Rivayat adlı eseri 28 hikaye- den ve 25
ciltten oluşur ve ilk hikaye kitabıdır.
Avrupa’da
Bir Cevelan gezi yazılarından oluşur.
Romanları: Hasan Mellah.Hüseyin Fellah, Felatun Beyle
Rakım Efendi Yeniçeriler, Henüz On Yedi Yaşında, Diplomalı Kız, Kıssadan Hisse
Not: Halkı aydınlatmaya çalıştığı için Hece-i Evvel (ilk öğretmen) olarak
bilinir.
Özellikleri:
1-Sanat sanat içindir görüşü benimsenmiştir.
2-Bu dönem sanatçıları toplum sorunlarından ve
siyasetten uzak kalmış sadece edebiyatla uğraşmışlardır.
3-Bu dönem eserlerin dili ağırdır. Şairler divan edebiyatına
karşı batı edebiyatını savunmuşlardır.
4-Batı edebiyatının örneklerini başarıyla uygulamışlardır.
5-Roman ve hikayelerde
realizm, şiirde ise romantizm akımının etkisi görülür. Kölelik cariyelik
bu dönem romanlarında da işlenir.
6-Şiirin konusu genişletilmiş ve hayattaki her güzel şeyin
şiirin konusu olabileceği görüşü esas alınmıştır. Ölüm, yokluk,hiçlik gibi
soyut kavramlar bu dönem şiirlerinin konusu olmuştur.
7-Eserlerin dili gayet ağırdır. Bu özelliklerinden dolayı
Servetifünun
Edebiyatının hazırlayıcısı olmuşlardır.
Bu dönemin başlıca yazar ve şairleri: Abdülhak Hamit
Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nazım, Sami Paşazade Sezai’dir.
*****Muallim Naci her ne kadar bu dönemde yaşasa da
yenicilere karşı divan edebiyatını savunduğu için dışarıda kalır.
(1847-1914)
II.dönem sanatçılardan olup genç yazar ve şairlerin örnek
aldığı bir kişidir.Sanatçı roman,şiir,hikaye,eleştiri ve roman gibi çeşitli, türlerde eser
vermiştir.Şiirlerinde romantizmin etkisi görülür.İçli duygulu şiirler
yazmıştır.Bu tarz şiir yazmasında oğlu Nejat’ın ölmesi de etkili olmuştur.
Her şeyin
şiire konu olabileceğini düşünür hatta kitap arasında kurutulmuş bir çiçek onun
için şiirin konusu olabilir.Avrupai Türk edebiyatını savunur bu nedenle Muallim
Naci mücadele etmiştir. Kayiye nin kulak
için olduğu görüşünü savunur..
Genellikle
aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Eserleri:
Araba Sevdası:Yanlış batılılaşmayı konu alır.Ayrıca
bu eser romantizmden realizme geçiş örneğidir.
Şiir Kitapları:Yadigar-ı Şebap,Name-i Seher,Pejmurde
Tiyatroları:
Afife Anjelik,Çok Bilen Çok Yanılır,
Talim-i Edebiyat:Edebiyat bilgilerini içeren bir kitaptır.
Takdir-i
Elhan:Eleştiri türünde yazıları vardır.
****Şiir kitabı olan Zemzeme üç ciltten
oluşur.Muallim Naci bu kitabın üzerine Demdeme adlı eleştiri türünde
eserini yazmıştır.
****Edebiyatımızda eleştiri türünün yerleşmesinde önemli bir
isimdir.
(1851-1937)
Şiirdeki batılılaşma hareketinin asıl büyük öncüsüdür.Şairi
azam olarak tanınır.Dili süslü ve sanatlıdır.Vezin ve kafiye kaygısı taşımayan
savruk bir şairidir.Genellikle şiir ve tiyatro türünde eserler vermiştir.
Tiyatroları sahne tekniğine uygun olmayıp okunmak için yazılmış eserlerdir.
Yazar romantizm
akımına uygun eser vermiştir.Eserlerinde zıt kavramlar sıklıkla yer alır.Onun
şiirlerinde ölüm,insanlık gibi soyut kavramlar geniş yer tutar.
Manzum
eserlerinde hem hece ölçüsünü hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır.
***Edebiyatımıza kır
ve köy hayatını sokmuştur. (SAHRA)
*** Edebiyatımıza
ölüm temasını sokan şairdir. (MAKBER-şiir)
Eserleri:
Şiir Kitapları:Sahra,Makber,Halce,Ölü,Bunlar
Odur,Beladan Bir Ses,Belde,Garam
Tiyatro Kitapları:
Tarık,Fitnen, Eşber,İlhan,Hakan, Liberte, Nestelen Sardanapal(Sardanapal ilk manzum piyesidir)
Not: Edebiyatımızda tezatlar şairidir.
Batı
tarzında yazmış olduğu hikayeleri ile tanınır.Roman ve hikayelerinde çevreyi
tanıtır.Kişilerin ruh tasvirlerini yapmak suretiyle gözleme önem verdiğini
gösterir.Konuşma bölümlerinde dil oldukça sade ve doğaldır.
Sergüzeşt adlı romanıyla tanınmaktadır.Esir
ticaretinin sosyal hayattaki yeri realist bir biçimde anlatılmıştır.Eserde
Dilber(cariye) isimli bir kızın esir edilmesi ,çileli hayat macerası, ve Nil
nehrine atlayarak intihar etmesi
anlatılır.
***Yeğeni İclal’in
ölümü üzerine İclal adlı mersiyesini yazar ve bu mersiye düz yazı
şeklindedir.
***Şir isimli
bir tiyatro eseri vardır.
***Küçük Şeyler’se Alphonse Dudet etkisiyle
yazdığı,edebiyatımızın ilk gerçekçi küçük hikayelerini
toplamıştır.Edebiyatımıza kısa hikaye türünü sokan kişidir.
***Rumuz-ul Edep
adlı eserinde makale,sohbet ve bazı hikayelerini toplamıştır.
Roman ve hikayeleri ile tanınır.Realizm ve Natüralizm
akımlarının etkisinde kalmıştır.En önemli eserleri Zehra ve Karabibik’tir.
Karabibik:
Edebiyatımızda ilk köy romanı olarak tanınır.Olay Antalya’nın bir
köyünde geçer.Karabibik,roman kahramanının köydeki lakabıdır.Yazar eserde
kahramanların yetiştikleri çevrenin dili
ile konuşturmuştur.Eserde pek çok
sözcük mahalli kullanım ile karşımıza çıkar.
Zehra:
Zehra adlı eserinde olay kıskançlık teması üzerine kurulmuş -tur.Zehra roman
kahramanının ismidir.Yazar bu romanda geniş psikolojik tahlillere yer
vermiştir.Eserde İstanbul’dan kesitlerle aile içinde,insanlar arasındaki
tartışmaları ortaya koyar.
Yadigarlarım, Sevda,Bir Hatıra, Haspa adlı eserleri hikaye türünde
yazılmış eserlerdir.
Eski yeni tartışmasında eski edebiyat yanlılarının lideri
durumunda dır.Batı edebiyatını tanımış olmasına rağmen divan edebiyatından
kopamamıştır.Yeni edebiyatı savunan Recaizade Mahmut ile anlaşamaz. Bu tartışma
hayli uzun sürmüştür.Muallim Naci,Malumat;Recaizade de Servet-i Fünun adlı
dergide görüşlerini açıklamışlardır.Bu tartışmanın neticesinde Recaizade’nin
etrafında Servet-i Fünuncular toplanmıştır ve Servet-i Fünun edebiyatını
oluşturmuşlardır.
Islahat-ı Edebiye:
edebi bilgiler verdiği kitaptır.Recaizade’nin Zemzeme’lerine karşılık
Demdeme’yi yazmıştır.
Eski edebiyatı
savunmasına rağmen oldukça sade bir dili vardır. Tanzimatta en sade ve en
kusursuz nesir onundur. Dili başarıyla kullanır.
Eserleri
Şiir Kitapları:Şerare,Ateşpare,Sümbüle,Füruzan
Sözlük :
Lügat- Naci
Eleştir
:Muallim,Yazmış Bulundum,Demdeme
Hatıra :
Ömer’in Çocukluğu
Tiyatro : Heder
Divan Edebiyatı şairi Fuzuli hakkında bilgi ve onun en önemli şiirlerinden olan ve edebiyat kitabında yer alan Su Kasidesi’nin beyitlerinin, açıklamasının, söz sanatlarının tek tek açıklandığı slayt çalışmamızı yazının sonundaki renkli bağlantıdan indirebilirsiniz…
1480’de Kerbela’da doğduğu ve 1556’da yine Kerbela’da öldüğü sanılır. Gerçek adı
Mehmed b. Süleyman’dır.
Ò Şiirde
“Fuzûlî” adını, kendi şiirlerinin başkaları ile, başkalarının
şiirlerinin de kendi şiirleriyle karıştırılmaması için aldığını, böyle bir takma
adı kimsenin beğenmeyeceğini düşündüğünden kullandığını söyler. Ama “işe
yaramayan”, “gereksiz” gibi anlamlara gelen “fuzûlî”
sözcüğünün başka bir anlamı da “erdem”dir. Onun bu iki karşıt
anlamdan yararlanmak amacını güttüğünü ileri sürenler de vardır.
Türkçe divanındaki şiirlerini Azeri lehçesinde yazmıştır.
Aynı zamanda Arapça ve Farsça divanlarından bu dilleri de çok iyi bildiği
anlaşılmaktadır.
Ò Fuzûlî,
kendinden sonra gelen Türk Divan şairleri arasında Bâkî, Ruhî, Nâili, Neşâti,
Nedim ve Şeyh Galib gibi sevgiyi şiirlerinin odağı durumuna getiren şairleri
etkilemiştir.
Ò *Divan edebiyatının en büyük şairidir. Kerbela’da yaşamıştır. Türbedarlık yapmış iyi
bir eğitim görmüştür.
*Şiirlerini Azeri Türkçesi ile yazmıştır, Dönemine göre dili sadedir. Gazel
şairi olarak bilinir. Divan şiirinin bütün ölçülerini, biçimlerini kullanan
Fuzûlî’nin sanat gücü, düşünce derinliği, söyleyiş akıcılığı daha çok
gazellerinde görülür.
*Şiirde tasavvuf önemlidir.
Ò ESERLERİ
.Divan (Türkçe Divan)
.Sıhhat ve Maraz,
.Enisü’l-Kalb
.Terceme-i Hadis-i Erbain
(“Kırk Hadis Çevirisi”);
.Beng ü Bâde
.Hadikatü’s-Süedâ (“Mutluların Bahçesi”);
.Leylâ ve Mecnun
.Rindü Zahid
.Divan (Arapça Divançe)
.Mektuplar (Şikayetname de içinde)
.Divan (Farsça Divançe)
.Heft Câm
Ò Saçma
ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Mübalağa: Şairin gönlündeki ateş suyla söndürülemez.
Mecaz: od (ateş) kelimesinde.
Tezat: su ve ateş kelimeleriyle.
Açık istiare: Yüreğindeki acılar ateşe benzetilmiştir.
Teşbih: Gözyaşı suya benzetilmiştir.
Hüsn-i Ta’lil: Gözyaşlarının gönüldeki ateşi söndürmek için
akıtıldığını söyler.
Nida sanatı: Ey göz diyerek göze seslenmektedir.
Ò Âb-gûndur
günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Tecahül-i Arif: Gökyüzünün mavi olduğunu bilmez gibi
davranması
Hüsn-i Talil: Göğe kendi gözyaşlarının renk verdiğini
söylemesi
Mübalağa: Gözyaşlarının gökyüzünü kapladığını söylemesi
Tenasüp: ‘Göz, aşk, su, saç-; od, dutuş-’ kelimeleri
arasında anlam ilgileri vardır.
Soru (istifham): Gökyüzü su renginde midir?
Tenasüp: Göz, ab, su kelimeleri arasında
Ò Zevk-ı
tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Açık İstiare: Bakış, anlamı keskin bakış anlamına gelen
“tîg” (kılıç) kelimesiyle anlatılır.
Leff ü neşr sanatı: Birinci mısrada altı çizili kelimelere
denk ikinci mısradaki altı çizili kelimeler kullanılmıştır.
Teşbih: Aşığın parça parça olmuş gönlü yarılmış açılmış
duvara benzetilmiş.
Tekrir: Çak kelimesinin 1. mısrada iki kez tekrarlanmasıyla…
Tenasüp: ‘Tiğ-çak; su-mürur-rahne; zevk-gönül’ kelimeleri
arasında anlam ilgileri bulundurularak bir araya getirilmiş.
Ò Vehm
ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
İrsal-i Mesel: Yarası olanın su içmemesi gerektiğinin
söylenmesi Leff ü neşr: Vehm ilen söyler–ihtiyat ilen içer, dil-i mecruh–yara
ve peykan–su kelimeleri arasında.
Açık istiare: peykan ile sevgilinin kirpikleri
kastedilmiştir.
Teşbih: Yaralı gönül hasta bir insana benzetilmiştir.
Tenasüp: Mecrûh-yare; vehm-ihtiyat; söz-söyle; su-iç-”
kelimeleri arasında anlam ilgileri bulunarak bir araya getirilmiş.
Ò Suya
virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Teşbih: Yüz, rengi ve şekli dolayısıyla güle benzetilir.
Tenasüp: Suya vermek, bağban, gülzar, gül, su kelimeleriyle…
Tevriye: ‘Tek’ kelimesinin hem ‘bir’ anlamı hem de ‘gibi’
anlamı vardır. (Sevgilinin bir tane, benzeri olmayan, eşsiz olması)
Tezat: Bir ve min kelimeleri arasında.
Ò Ohşadabilmez
gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Teşbih: Yüzdeki tüylerle gubâri hat arasında.
Tenasüp: “gubâr-hat; muharrir-hâme-kara su (mürekkep)”
kelimeleri arasında.
Kinaye: 1. Kalemin gözlerinden kara su (mürekkep) inmesi-
gerçek anlam 2. Kağıda, yazıya devamlı bakan insanın gözlerinin kızardığının,
kanlandığının, karardığının, mecazen zayıfladığı ve kör olmaya yüz tuttuğunun
vurgulanmasıyla…
Ò Ârızun
yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Teşbih: Yanak güle ve kirpikler ise gül dikenine
benzetilerek
Leff ü neşr: “ârız-gül, “yâd-temennâ”, “nem-nâk-su”,
“müjgân-hâr” kelimeleri ile…
Kinaye: Kirpiklerim nemlense 1. Kirpiklerin nemli olduğu
gerçeği 2.Mecazen ağlamak anlamının kastedilmesi.
Tenasüp: “Ârız-müjgan; gül-hâr-su vir-; hâr-gül;
yâd-temennâ” kelimeleri arasında.
Ò Gam
güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
İrsal-i mesel: “Geceleyin hastaya su vermek sevaptır”
sözüyle.
Leff ü neşr: “gam güni- karanu gice”, “dil-i bimâr- bimâr”,
“tîg-su” kelimeleri arasında.
Açık istiare: Sevgilinin keskin, yaralayıcı bakışları kılıca
benzetilmiş. Sadece kendisine benzetilen söylenmiş.
Tenasüp: “Gam güni, dil-i bimar, karanu gice, bîmar, hayr,
su” kelimelerinin arasındaki anlam ilgisi gözönünde bulundurularak bir araya
getirilmiş.
Ò İste
peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Tecrid sanatı: Şair “gönül” ü kendisinden ayrı birisi gibi
düşünmekle tecrit sanatı yapmıştır.
Teşhis sanatı/ Kapalı istiare: “gönül” şaire su arayan
birisi gibi düşünüldüğünden
Kirpik yerine “peykan” kelimesinin kullanılmasıyla açık
istiare
Tezat: Şevk (şiddetli arzu) ile sakin kelimeleri arasında.
Tenasüp: “Su-susuzam-sahra; peykân-hecr; şevk-gönül”
kelimeleri arasında.
Tevriye: kez (defa, kere) kelimesinin “gez” şeklinde “gezip
ara” anlamında okunmasıyla.
Leff ü neşr: Peykan-su, şevk-susuzluk, hecr- sahra
kelimeleri arasında.
Ò Men
lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Tezat: su ve şarap (haram helal olma noktasından); mest,
hûş-yâr kelimeleriyle tezat sanatı yapılmıştır.
Teşbih: Kendini sarhoşa, zahitleri de aklı başında olanlara
benzetmiş.
Tenasüp: “mest-mey-su-içmek” kelimeleri arasında.
Leff-ü neşir: “men, leb, zühhad ve kevser” kelimeleri
sıralandıktan sonra bunlarla ilgili ve tamamlayıcı nitelikte, paralelindeki
“mest, mey, hûş-yar ve su” kelimelerinin 2. mısrada belli bir düzen içinde
söylenmesiyle.
Ò Ravza-i
kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Açık istiare: Servi ile sevgili kastedilmiştir.
Teşhis sanatı /Kapalı istiare: Su insan gibi şairin sevdiği
güzele aşık olmuştur.
Teşbih: Sevgilinin bulunduğu yer Cennet’e benzetilmiş.
Tecahül-i ârif: Suyun akışının sebebini bilmiyormuş gibi
yapmış.
Hüsn-i ta’lil:Genellikle su kenarında yetişen servilerin
altından akan suyun bu halini şair “O, hoş salınışlı serviye aşık olduğu için
su bahçeye ağaçlara doğru akar” diyerek.
Teşbih: “kûy” sevgilinin bulunduğu köşedir. “Ravza-i kûy”
tamlamasıyla sevgilinin bulunduğu köşe
cennet köşesine benzetilmiştir.
Ò Su
yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Teşhis/Kapalı istiare: Suyun şairin sevgilisine aşık olması
Tevriye: Toprak olmak hem ölmek hem suyun yoluna set olmak
anlamında kullanılmış
Tenasüp: “Su yolu, toprak, su” kelimeleriyle
Ò Dest-bûsı
ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
Aliterasyon: Beyitte s sesi ile ve şiir okunurken “su”
haline dönüşebilen “sı” heceleri ile.
Leff ü neşr: “ölmek-toprak”, “dost-yâr” kelimeleri arasında
Tenasüp: “Bûs-arzu; dost-yâr; kûze-toprak kelimeleri
arasında.
Nida: Şair herhangi bir ünlem kullanmadan “dostlar”ına seslenmiş.
Ò Serv
ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
Teşhis: Kumrunun serviye aşık olup yalvarması
Hüsn-i Talil: Servinin başını sağa sola sallamasının,
kumrunun ötmesinin ve suyun ağaçlık yerlerde akmasının sebebi aslında bilinir
ancak burada daha güzel bir sebebe bağlanmış.
Tenasüp: “Serv-kumru-su; dâmenin tut-ayağa düş-yalvar”
kelimeleri arasında..
Açık istiare: Servi sevgiliye, kumru aşığa benzetilmiş.
Ò İçmek
ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Telmih: Beyitte gül – bülbül efsanesi hatırlatıldığından.
Hüsn-i talil: Efsaneden hareketle gülün rengini bülbülün
kanından aldığının söylenmesiyle
Tevriye:“Reng” kelimesi hem renk hem de hile anlamında
kullanıldığından.
Kişileştirme: Su ve gül kelimeleri kişileştirilmiştir.
Tenasüp: “Bülbül-gül-reng-kan; kan-su-gül” kelimelerinde.
Ò Tıynet-i
pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su
Su, Hz. Muhammet (S.A.V.)’e tabi olan insan gibi kabul
edilip teşhis sanatı /Kapalı istiare yapılmıştır.
Tenasüp: “Pâk-rûşen kıl-; pâk-su” kelimeleri arasında.
NOT: Bu beyit Kasidenin Girizgâh beyitidir.
Ò Seyyid-i
nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
Teşbih: Hz. Muhammed, seçkin incilerin çıktığı denize
benzetilmiş.
“Derya, dür, sepmek, su” kelimeleriyle tenasüp sanatı
“Ateş- su” kelimeleriyle tezat sanatı yapılmıştır.
Telmih: Peygamberin doğumundaki mecusilerin ateşinin sönmesi
mucizesi
Ò Kılmağ
içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Telmih: Beyitte peygamberimizin taştan su çıkarma
mucizesine.
Tenasüp: “Gülzar, taze, revnak, su” kelimeleriyle.
Teşbih: Peygamberlik gül bahçesine benzetilmiş.
Hüsn-i Ta’lil: Katı taştan su çıkmasının sebebi olarak.
Ò Mu’cizi
bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Teşbih: Peygamberimizin mucizelerinin denize benzetilmesiyle
Telmih: Beyitte Hz. Muhammet (S.A.V)’nin doğumuyla bin
yıldır hiç sönmeyen Kisra sarayındaki ateşin sönmesi hatırlatılarak
Tezat: Bahr-su ve ateş” kelimeleriyle
Tekrir: min min kelimesinin tekrarıyla.
Tevriye: “Yetmiş” kelimesi hem erişmiş, hem de kifayet etmiş
anlamıyla.
Ò Hayret
ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
Telmih: Peygamberimizin parmaklarından su akıtma mucizesine
telmihte bulunulmuştur.
Tenasüp: “Hayret-parmağını dişlemek” kelimeleri arasında
tenasüp sanatı vardır
Ò Dostı
ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
“Dost-hasım”, “âb-ı hayat- zehr-i mâr” kelime ve
terkipleriyle tezat
Leffü Neşir: Dost-hasım, zehr-i mâr-su, olur-döner, âb-ı
hayat-zehr-i mar” kelimelerinde. 1. mısrada sıralanan kelimelerin tamamlayıcı
karşılığı 2.mısrada verilmiştir.
Tenasüp: “Âb-ı hayat-su-iç-; âb-su; zehir-mâr kelimelerinde.
Telmih: Peygamberin mucizesine atıf
Ò Eylemiş
her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Teşbih: yanak güle benzetilir
Tezat: “Katre ve bahr” kelimeleri arasında
Tenasüp: Su ile ilgili “katre, bahr, su, vuzû”
kelimeleriyle.
Açık istiare: Gül-i ruhsar derken Hz. Peygamber
kastedilmiştir.
Ò Hâk-i
pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Teşhis/Kapalı istiare: Su, kişileştirilmiştir.
Mecaz-ı mürsel: Su ile benzetme yapmadan ırmak, çay, dere
kastedilmiş.
Hüsn-i Ta’lil: Suyun gezmesinin sebebi olarak. Yine Suyun
taşların arasında onlara çarpa çarpa gitmesini şair “üzüntüsünden,
pişmanlığından dolayı suyun başını taştan taşa vurduğu” şeklinde açıklayarak
hüsn-i talil yapmıştır
Tenasüp: Hâk-daş-su; ömr-muttasıl; baş-âvâre-gez-”
kelimeleri arasında.
Tezat: Ayak ve baş kelimeleri arasında.
Ò Zerre
zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Teşhis: Su,insan gibi, âşık gibi düşünülmüş
Hüsn-i talil: Suyun akma sebebi olarak.
Leff ü neşr: Zerre zerre – pâre pâre, nûr-su
kelimeleriyle
Mecaz-ı Mürsel: Hak-i dergah: Peygamberin türbesi.
Ò Zikr-i
na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Teşbih: Günahkârlar, sarhoşlara benzetilmiş.
Tezat: “Humâr – derman” kelimeleriyle
Leff ü neşr: “Zikr-i na’tün virdi – su içmek, ehl-i hatâ
– mey-hara, derman-def-i humar” kelimeleriyle
Tenasüp: Mey-hara, içer, humar, ehl-i hata kelimeleriyle
Ò Yâ
Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Tenasüp: Müştâk-habib; leb-teşne-su-yan” kelimeleriyle.
Teşbih: Peygambere olan tutkuyu suyu dilemeye/ muştaka
benzetmiş. Müştak: Susuzluktan yanıp tutuşan insanları su dilemeleri
Nida: Peygambere seslenmiş.
Tezat: yan-, su kelimeleriyle.
Ò Sensen
ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi’râc’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
Teşbih: Rasülullah, keramet denizine benzetiliyor.
Tezat: “Bahr-şeb-nem (çiy); sabit-seyyar” kelimeleriyle
Tenasüp: bahr-şebnem-feyz-su kelimeleriyle.
Telmih: miraç gecesi
Ò Çeşme-i
hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Teşbih: Güneş çeşmeye, ışıklar da zülâl(saf su)e
benzetilmiştir.
Tenasüp: “Çeşme-su; mimar-tecdid-merkad-zülal-çeşme-su”
kelimeleriyle.
Tezat: hurşid ve su kelimeleri arasında.
Ò Bîm-i
dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Tezat: “nâr-su kelimeleri ile bîm–ümîd” kelimeleri
arasında
Tenasüp: “cehennem-nâr-suzan ve ebr-su-sep” kelimeleri
arasında.
Leff ü neşr: “Bîm-i dûzah-ümid, nâr-ı gam- ebr-i ihsan,
salmak-sepmek, suzan-nâr” kelimeleri ile.
Ò Yümn-i
na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
Telmih: İncinin, nisan yağmurundan olduğu inancına.
Tevriye: “Fuzuli’nin sözleri” hem Fuzuli’nin sözleri hem de
değersiz boş sözler anlamına gelebileceğinden
Tenasüp: “yümn-ebr-i nisan-su; lü’lü-güher ve na’t-şahvar
sözlerinin birlikte kullanılmasıyla.
Teşbih: Fuzuli sözlerini gühere (inciye) benzetmiş.
Leff-ü neşir: yümni nat-ebri nisan; güher-lü’lü ü şehvar;
Fuzuli sözleri-su kelimelerinin karşılıklı kullanılmasıyla.
Hüsn-i Talil: Fuzulinin sözlerinin güzel olması Peygamberi
övmenin bereketiyledir.
Tecrid: Fuzuli kendinden değil sanki başkasından bahsediyor
gibi.
Ò Hâb-ı
gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Düşkün ile açık istiare, aşık göz kapalı
istiare, mecaz-ı mürsel, teşhis sanatları yapılmıştır.
Gaflet ve bîdâr kelimeleri arasında tezat sanatı yapılmış
Tenasüp: “dide-eşk-su-tök-” kelimeleri arasında.
Ò Umduğum
oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
Tenasüp: “çeşme-teşne-su; haşr-vasl” kelimeleri arasında.
Mecaz-ı mürsel: “Çeşme-i vasl” tamlaması ile benzetme ilgisi
kurulmaksızın Cennet’teki ebedi saadet kastedilmiştir.
Fuzuli ve Su Kasidesi Slaytı İndir
İNDİR: Fuzuli ve Su Kasidesi
Eser isimlerine göre düzenlenmiş eser yazar sözlüğü. Excel formatındadır. Eser ismi, yazar ismi, basım tarihi ve eser türü olmak üzere dört ayrı sütunda eser hakkında bilgiler mevcut. Filtreleme özelliği aktif edilmiş excel dosyasıyla hem eserin kime ait olduğu kolayca bulunmakta hem de bir yazara ait ne kadar eser varsa hepsini birden listeleme imkanı bulunmaktadır. Yazar-Eser Sözlüğü hem Türk Dili ve Edebiyatı dersi için hem de AYT çalışan üniversite adayları için pratik bir çalışmadır.
Yazar-Eser Sözlüğü’nü yazının sonundaki bağlantıdan indirebilirsiniz.
Yusuf Has
Hacip (Kutadgu Bilig )
Kaşgarlı Mahmut ( Divan-ı Lügati’t Türk )
Yazarı belli değil (Dede Korkut Hikayeleri )
Şeyhi
(Harname, Hüsrev ü Şirin )
Ali Şir Nevai ( Mecalisü’n Nefais )
Şeyh Galip ( Hüsn ü Aşk )
Nabi ( Hayriyye, Hayrabad, Sur-name )
Nergisi ( Hamse )
Kâtip Çelebi ( Keşfü’z Zünun, Cihannüma )
Fuzuli ( Beng ü Bade, Leyla ile Mecnun, Su Kasidesi, Şikayetname, Hadikatü’s
Süeda, Mektubat, Sıhhat u Maraz, Heft Cam )
Baki (Kanuni Mersiyesi, Hadis-i Erbain Tercümesi, Fazail-i Mekke )
Nedim ( Divan )
Ahmedi ( İskendername )
Mevlana ( Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fih-i Ma-Fih, Mecalis-i Seba, Mektubat )
Aşık Paşa ( Garipname )
Mercimek Ahmet ( Kabusname )
Yunus Emre ( Risaletü’n Nushiyye )
Hacı Bektaş Veli ( Makalat )
Namık
Kemal (
İntibah, Cezmi, Celalettin Harzemşah, Gülnihal, Akif Bey, Zavallı Çocuk )
Recaizade Mahmut Ekrem (Araba Sevdası )
Semipaşazade Sezai ( Sergüzeşt )
Nabizade Nazım (Karabibik, Zehra )
Şemsettin Sami ( Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat )
Ahmet Mithat Efendi ( Felatun Bey’le Rakım Efendi )
Şinasi ( Şair Evlenmesi )
Halit
Ziya Uşaklıgil ( Mai ve
Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Kırk Yıl )
Hüseyin Rahmi Gürpınar (Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız
Altında Bir İzdivaç, İffet, Metres, Cehennemlik, Şık )
Mehmet Rauf ( Eylül )
Hüseyin Cahit Yalçın ( Hayal İçinde )
Yakup
Kadri Karaosmanoğlu ( Kiralık Konak, Sodom ve Gomore, Yaban, Hep O Şarkı, Panorama, Nur
Baba )
Halide Edip Adıvar ( Ateşten Gömlek, Sinekli Bakkal,
Dağa Çıkan Kurt )
Reşat Nuri Güntekin ( Yaprak Dökümü, Yeşil Gece,
Acımak, Anadolu Notları )
Ebubekir Hazım Tepeyran ( Küçük Paşa )
Ömer Seyfettin ( Efruz Bey )
Ahmet
Hamdi Tanpınar – Huzur
Necati Cumalı – Yağmurlar ve Topraklar
Ahmet Hamdi Tanpınar – Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Necati Cumalı – Tütün Zamanı
Vüsat O. Bener – Dost
Kemal Bilbaşar – Memo
Kemal Bilbaşar – Cemo
İnci Aral – Yeni Yalan Zamanlar
Adalet Ağaoğlu – Ölmeye Yatmak
Samim Kocagöz – Bir Çift Öküz
Yusuf Atılgan – Anayurt Oteli
Yusuf Atılgan – Aylak Adam
Fakir Baykurt – Tırpan
Fakir Baykurt – Kaplumbağalar
Fakir Baykurt – Yılanların Öcü
Cemil Meriç – Bu Ülke
Orhan Pamuk – Kara Kitap
Orhan Kemal – Bereketli Topraklar Üzerinde
Halikarnas Balıkçısı – Aganta Burina Burinata
Orhan Kemal – Hanımın Çiftliği
Orhan Kemal – Arkadaş Islıkları
Yaşar Kemal – Ortadirek
Yaşar Kemal – Ağrı Dağı Efsanesi
Yaşar Kemal – Yer Demir Gök Bakır
Kemal Tahir – Devlet Ana
Kemal Tahir – Rahmetli Yolları Kesti
Kemal Tahir – Kör Duman
Kemal Tahir – Yorgun Savaşçı
Kemal Tahir – Kurt Kanunu
Necati Cumalı – Acı Tütün
Peyami Safa – Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Peyami Safa – Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
Peyami Safa – Fatih-Harbiye
Peyami Safa – Sözde Kızlar
Talip Apaydın – Sarı Traktör
Talip Apaydın – Define
Atilla İlhan – Sokaktaki Adam
Atilla İlhan – Kurtlar Sofrası
Memduh Şevket Esendal – Ayaşlı ve Kiracıları
Haldun Taner – Keşanlı Ali Destanı
Tahsin Yücel – Sonuncu
Oğuz Atay – Tutunamayanlar
Fürûzan – Parasız Yatılı
Tarık Dursun K. – Kopuk Takımı
Tarık Buğra – Osmancık
Tarık Buğra – Küçük Ağa
Tarık Buğra – Siyah Kehribar
Pınar Kür – Bir Deli Ağaç
Sabahattin Ali – Kuyucaklı Yusuf
Ferit Edgü – Çığlık