Cover Image

Bir İdam Mahkumunun Son Günü Kitabında Geçen Özlü Sözler

Mart 29, 2025 Okuma süresi: 7 dakika

 

Bir İdam
Mahkumunun Son Günü Kitabında Geçen  Özlü
Sözler

 

 Bir İdam Mahkumunun Son Günü adlı romanda; ölüm
cezasının insanlık dışı yönünü göstermek amacıyla yazmıştır. Victor Hugo’nun en
kült eserlerinden biri kabul eden roman pek çok farklı dile, radyo
tiyatrolarına ve çeşitli eserlere dönüştürülüp dilden dile çevrilmiştir.
Mahkumun bir gün içindeki duygu ve düşüncelerine ayrıntılı bir şekilde yer
verilmiştir. Okunması gereken hüzünlü fakat aynı zamanda düşündürücü bir
kitaptır.

 

Kitapta geçen özlü sözler
şunlardır:

”Bozuk ceza sistemi, ne yöne
dönerse dönsün masumu vurur zaten!”

“Yargıç yargılanmıyor! Cellat
yargılanmıyor! Hiçbir mahkeme , Tanrının yarattığı bir varlığın kutsal şahsında
, yasaların böyle canice yok sayılmasını sorgulamıyor!”

“Etrafımdaki her şey renksiz ve
durağan olabilir fakat benim içimde kopan bir fırtına, bir mücadele, bir
trajedi yok mu?”

”Bakın! Güneş, ilkbahar, çiçek
dolu tarlalar, sabahleyin uyanıp şakıyan kuşlar, bulutlar, ağaçlar, doğa,
özgürlük, yaşam, ne yazık ki hiçbiri benim değil artık….”

”Bize yüksek sesle haksız, alçak
sesle haklı olduğumuzu söylüyorlardı.”

”Ya siz, ” vicdanınızın katil”
olmadığından emin misiniz?”

”Bir gün çok acıktım. Bir fırının
camını kırıp bir ekmek kaptım ama fırıncı beni yakaladı. Ekmeği yiyemedim ama
ömür boyu kürek mahkumluğu cezası yedim.”

”Ne güzel bir tavsiye mektubu: Bir
kürek mahkumu… Küçük çocuklar benden kaçıyor, herkes yüzüme kapısını kapıyor,
kimse bana iş vermiyordu.”

“ Delilik insanı yaşatır derler; en
azından akıl acı çekmez; uyur, ölü gibi yaşar.”

”Yazık! Dünyada tek bir varlığı
yürekten, bütün kalbinizle seviyorsunuz ve o varlık karşınızda durup sizi
görmesine, size bakmasına, sizinle konuşmasına, size yanıt vermesine rağmen
sizi tanımıyor.”
”Bağışlayın, bağışlayın. Merhamet edin… Ya da hiç değilse beş dakika daha
bekleyin.”

”Yarınlar hep güzel olacak denir.
Oysa bugünler, dünün yarınları değil midir?”

”Kralın adli savcılarından birinin
nasıl bir insan olduğunu soğukkanlılıkla düşünmek güçtür. O, başkalarını
giyotin sehpasına göndererek hayatını kazanan biridir.”

”Ben yazarken yağan ince ve
dondurucu bir yağmur; kuşkusuz bütün gün yağacak, ömrü benden uzun olacak bir
yağmur…..”

“Yapılması gereken, intikam için
cezalandırmak değil, iyileştirmek için düzeltmek olmalı.”

”Konuşmaya ve cevap vermeye layık
bir insanla karşılaşamamak…”

“İnsanlar,’ diyordu yalnızca iyi
şeylerden bahseden bir kitap, ‘tüm insanlar kapıyı ne zaman çalacağı belli olmayan
bir ölümün mahkûmudurlar.”

“Kişiye özgü durumlar geneli
bağlamaz.”

“İnsan içinde bulunduğu umutsuz
koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle koparabileceğini sanır.”


Cover Image

Lo Kitabında Geçen Alıntılar

Mart 2, 2025 Okuma süresi: 5 dakika

 

Lo Kitabında
Geçen Alıntılar

 Lo kitabı mevsimlik tarım işçiliğiyle
hayatını sürdüren bir anne ve babanın oğlu olan Yüksel’in hikâyesiyle hem dünya
çapında mücadele edilen çocuk işçiliği sorununa dikkat çekiyor hem eğitimin önemi
anlatılır. Kitap bir çocuğun okuma arzusunu, okuma aşkını dile getirir.
Çevresindekiler onu anlamaz ama Lo eninde sonunda hayaline kavuşur. Kitap Şermin Yaşar’a ait güzel bir kitaptır.

Lo kitabında geçen alıntılar
şunlardır:

“Eğitim harika bir şeydi, seni
zorluklardan kurtarıyordu.”

“Kimse beni anlamıyordu,
anlamayacaklarını biliyordum. Kendimi anlatmaya uğraşmaktan vazgeçmiştim.”

“Benim hayalimi tutuyordu
parmaklarının arasında. Mavi bir okul çantası vardı Çavuş’un elinde. Çadırdan
içeri girince çantayı ters çevirdi. İçindeki her şey yere döküldü: kalemler,
defterler, cetvel, boya kalemi, kalemlik, silgi, kalemtraş.. Bir tane de okul
forması almıştı Çavuş o kadar güzeldi ki..”

“Sende kimsin, Lo” dedi
beni görünce. Hem adımı biliyor, hem de kimsin diye soruyor. “Benim,
Lo” dedim.”

“Biz sabah güneş doğar-doğmaz
kalkarız. Sizin bildiğiniz gibi bir çalar saatimiz yok. Bizim çalar saatimiz
bir insan. Her sabah güneşin doğuşuyla birlikte bizi uyandırmak için
çadırlarımızın arasında dolaşıp bağırmaya başlar. Çavuşun çalar saatden tek
farkı onu kapatamıyor oluşunuz.”

“Şuradaki çuvalı kap da gel
Lo.” “Benim adım Yüksel.” “Ne diyorsun Lo?” “Adım Lo
değil, diyorum.” “Çuvalı getir Lo.” Böyle… Ben diyorum Yüksel, bunlar
diyor Lo.”

“Çavuş’un tabletli oğluna
üzülüyordum. Bütün bir günü tablet başında geçiriyordu. Güneş görmemişti.”

“Bizim çadır alanımızda yirmi
iki tane çadır var. İşte ben bu çadırlardan birinde doğdum. Doğduğum çadır
kocaman bir dağa bakıyormuş. Annem benim hayatta o dağ gibi yükselmemi
istiyormuş. Bu yüzden adımı Yüksel koymuş. İyide ben kendi kendime bunu nasıl
yapayım? Tek başıma nasıl büyüyüp yükselip, yükselip, yükselip çadırların
arasından geçerek bir dağ olabilirim ki?”

“Ne kadar okusam, ne kadar
çalışsam, ne kadar öğrensem, araştırsam o kadar kâr…”

“Çocuklarınızı ziyan etmeyin lo,
okula gönderin. Ne kadar okusalar o kadar kâr!”

Bizim için sandalyeye oturmak bir
hayaldir. Çünkü yerler çok sert ve soğuk. Annem hep der ki “Eğer bir gün
zengin olursam, sabahtan akşama kadar sandalyede oturacağım.”

“Annem bazen bana çikolata alır,
bazen de bisküvi. Ama her zaman değil. Çünkü her zaman alırsak tatlı olmaz
diyor annem.”


Cover Image

Sokrates’in Savunması Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 19, 2025 Okuma süresi: 7 dakika

 

Sokrates’in
Savunması Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sokrates’in Savunması adlı kitap; Yunan filozof Platon
tarafından yazılmış, Sokrates’in bir grup Atinalı tarafından şehrin
tanrılarına inanmayışı ve gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle suçlanışını,
Atina demokrasisi tarafından yargılanışını ve cezalandırılmasını konu alır.

 Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“İyice bilin ki bir değil, bin kez
ölmem gerekse de doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim.”

“Sorgulanmayan hayat yaşamaya
değmez.”

“İyice bilin ki, bir değil bin kez
ölmem gerekse de, doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim.”

“Karınız iyi huylu ise mutlu,
değilse filozof olursunuz.”

”Bir insan ya hiç çocuk sahibi
olmamalı ya da olursa çocukları için zahmete katlanarak onları eğitip
yetiştirmelidir.”

“Ölümün insanoğlunun başına gelen
iyiliklerin en iyisi olup olmadığını kimse bilmiyor, ama güya başa gelebilecek
en büyük kötülük olduğunu sandıklarından ondan korkuyorlar. Birinin bilmediği
bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?”

“Haksız yere idam ediliyorsun
Sokrates Ne yani, haklı yere edilsem daha mı iyiydi?”

“Bu insanlar çok şey söylüyorlar,
ama söyledikleri hakkında hiç fikirleri yok.. “

 “Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye,
sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu
sadece tanrı bilebilir.”

“Göğsüne vurarak kalbine
seslendi; dayan kalbim, bir zamanlar daha büyük kötülüklere dayanmıştın. Hangisinin
daha iyi olduğunu sadece Tanrı bilebilir”

“Hiç kimseye haksızlık etmediğimden
emin olduğuma göre, kendime de haksızlık edemem…”

“Bütün insanların düşüncelerine
değil de bazı insanların düşüncelerine önem verilmesi gerekir.”

“Yanlış konuşmak sadece dile karşı
işlenen bir suç değildir, aynı zamanda ruhlara da zarar verir.”

“Haksız suçlamalara ve bana haksız
yere saldıranlara yanıt vermeye hakkım olduğuna inanıyorum.”

“Kendilerini gerçekten felsefeye
vermiş olanların sadece ölümle ve ölmekle ilgilendiklerini diğer insanlar büyük
bir ihtimalle hiç fark etmez.”

“Her tehlike türü için ölümden
sakınmanın bir çok yolu vardır, yeter ki tehlikede olan kişi her şeyi
söyleyecek ve her şeyi yapacak kadar utanmaz olsun.”

 

Onlara söyleyecek bir sözüm daha
var: belki aklanmamı kolaylaştıracak şeyler söylemediğimden, suçluluk
kararından kurtulmak için gereken şeyleri söylemeyi ve yapmayı kabul
etmediğimden dolayı mahkûm edildiğimi sanıyorsunuz. Hayır; cezalandırılmama
neden olan eksiklik, sözlerimde değil. Sizin istediğiniz gibi; ağlayarak,
sızlayarak, haykırarak, bence bana yakışmayan, fakat başkalarından sürekli
duymaya alıştığınız birçok şeyi söylemememde ve yapmamamdadır. Fakat ben,
tehlikeye düştüğüm zaman, ne böyle aşağılık davranışlara, alçaklıklara saparım,
ne de kendimi böyle savunmadığım için pişman olurum. Asla! Böyle bir şey
yapmaktansa, sizin alıştığınız gibi kendimi savunmaktansa, kendi alıştığım gibi
konuşarak ölmeyi üstün görürüm.”


Cover Image

Anna Karenina Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 18, 2025 Okuma süresi: 5 dakika

 

Anna Karenina
Kitabında Geçen Alıntılar

Romanda dürüst bir evliliğin
mutluluğu ile yasak bir ilişkinin düş kırıklıkları karşılaştırılır; sadakat,
tutku, kıskançlık gibi temalar işlenir; bir yandan da o dönemde Rusya’da
kadınların durumu, eğitim reformu gibi konular dile getirilir. Güzeller Güzeli
Anna, kardeşi, Kiti ve Levin2in aşk hayatı anlatılır.

Anna Karenina kitabında geçen
alıntılar şunlardır:

”Halk bilmemezlik edemez, alın
yazısı bilinci halkta her zaman vardır.”

“Bazen en büyük sessizlik, en güçlü
çığlıktır.”

”Eğer iyiliğin bir nedeni varsa, o
artık iyilik değildir; eğer iyiliğin bir sonucu, yani ödülü varsa yine iyilik
değildir. Demek ki iyilik, neden ve sonuç zincirinin dışındadır.”

“Mutluluk, dışarıdan gelmez;
insanın içinde doğar.”

“Hangi konuda olursa olsun
kendisinden daha şanslı olan rakibiyle karşılaştığında rakibinin bütün iyi
özelliklerinden hemen yüz çevirip; sadece kötü tarafını görmeye hazır insanlar
vardır; fakat tam tersine bu talihli rakipte, kendilerine karşı zafer
kazanmasını sağlayan nitelikleri arayıp bulmak isteyen ve bu rakipteki tek
iyiliği yüreği sızlayarak arayan insanlar da vardır.”

“Hayatta en zor şey, kalbinin
sesini susturmaktır.”

“İnsan, her şeyden önce kesinlikle
kendi ruhunu düşünmelidir.”

“Mahvolmak istemeyen insan
kurtarılabilir; ama eğer ahlakı ,ölümü kurtuluş olarak görecek kadar bozulmuşsa
ne yapılabilir? ”

“Bütün mutlu aileler birbirine
benzer. Her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.”

“İşin en güzel yanı da, ne
benim ne de onun tarafından bir tek söz bile edilmediği halde bakışların ve
tavırların görünmez konuşmasında birbirimizi o kadar iyi anlamamız, onun beni sevdiğini
bu akşam her zamankinden daha açık bir şekilde ifade etmiş olması.”

“Kurumlarında önemli ve anlamlı
şeyleri hissedebilen ve ancak bunlara değer veren halkların geleceği vardır,
ancak bu halklar tarihe adlarını yazdırırlar.”

“Tek tesellim , her zaman sevdiğim
bu duadaki gibi, Beni yaptıklarıma göre değil, merhametine göre bağışla demek.”

“İyi iştah vicdanın rahatlığına
işarettir!”

“Hiçbir zaman hiçbir konuda aşırıya
kaçmamak gerekir.”


Cover Image

İrade Eğitimi Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 15, 2025 Okuma süresi: 5 dakika

 

İrade Eğitimi
Kitabında Geçen Alıntılar

Jules Payot İrade Eğitimi adındaki
kitabında irademizi nasıl güçlendirmemiz gerektiği ile ilgili bilgiler vermiştir. İrademizin güçlü olması için çalışmak gerekir ve en ufak bir olayda
pes etmemek gerekir. İradeli olmak hayat boyu sürmelidir. Kısa süreli iradeli
olmanın insana faydası olmaz önemli olan onu uzun süreye yaymaktır.

İrade Eğitimi kitabında geçen
alıntılar şunlardır:

“Her anı belirli bir amaca yönelik
kullanmanın değeri paha biçilemez.”

“Tembel insan hak edilmiş bir
dinlenmenin zevkini bilemez. Çünkü Pascal’ın dediği gibi “ Isınmak üşürseniz,
dinlenmek yorulursanız güzeldir.”

“Hemen bütün başarısızlıklarımızın
ve bütün felaketlerimizin sebebi bir tanedir: İrademizin zayıflığı…”

“Zaman, onu doğru kullanana
yanlış yapmaz…”

“Ne yazık ki sınavlar öğrenciyi
gerçekten tanımaya veya değerini ortaya çıkarmaya yönelik değildir. Sadece
hafızaya kaydettikleriyle ilgilenilir.”

“İnsanlar ne der?”
Sorusuna boyun eğmek, hiçbir orijinalliği olmayan hoş ve kibar insanlar yaratır.
Hepsi de başkalarının ellerindeki iplerle harekete geçen, güzel ve mekanik
kuklalardır.”

“Beklenmedik sorunlarla dolu bir
hayatı ancak zayıflar seçer.”

“Ancak büyük bir mücadele
vererek özgürlüğümüzü elde etmeyi bilirsek özgür oluruz.”

“Gerçeğe olan sevgimizin temel
işlevi, sevdiğimiz şeyin doğru/gerçek olduğuna kendimizi ikna etmektir.”

“Mücadele etmeden mutlu olunmaz,
her mutluluk az çok bir çaba ister.”

“Yarım saatliğine bile olsa değişen
karakterler sabit karakter değildir.”

“Öğrenci nerede olursa olsun
sınavlardan küçük bir ezberleme ile paçayı kurtarmaya bakar . onlarda yüksek
ideallere rastlanmaz . en büyük istekleri devlet dairesinde birer koltuktur .
geleceği olmayan bir devlet memuru sandalyesinde , hareket etmek ve iyi yaşamak
şerefinden mahrum olarak , kısır bir uğraş içerisinde akıllarını körelterek
yüksek gayelere doğru bir özlem duymadan ömürlerini çürütürler ..”

“İş açısından örnek almamız gereken
en temel kural şu olsa gerek: “Age quod agis”. Yani her işi zamanında
yapmalı; acele etmeden, heyecan yapmadan.”

“Güçlü duygular kendilerinden
daha zayıf duygulara asla saygı göstermezler.”


Abartma Tozu Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 7, 2025 Okuma süresi: 7 dakika

 

Abartma Tozu Kitabında
Geçen Alıntılar

Kitapta insanların abartılı
davranışlarına yer vermiştir Sevgili Şermin Yaşar. Kitap çok eğlenceli bir
kitaptır. Merak uyandıran bir kitaptır. Şermin Yaşar, Abartma Tozu
kitabında, absürtlüğün doruklarında yaşayan bir kasabanın hikâyesiyle,
insanın “normal” olma arayışını mizahi bir dille ele alıyor.
Etrafındaki kaosa karşı ayakta kalan bir çocuğun gözünden, abartılı hırsların
ve uç davranışların yarattığı eğlenceli ve düşündürücü durumları anlatıyor.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Eskiden birine yardım etmek nazik
bir davranıştı, parayla yapılmazdı.”

“Kocam benim birtanemm, her
seyim, aşkımm, kuzum, kocişim.Ben onu asla yanımdan ayırmam. Ben ne renk giyinirsem
oda o renk giyinir. Ben öğrettim ona. Ben sağ kelimi kaldırınca o da
kaldırıyor. Ben gülersem güler, gülmezsem gülmez. Niye ? Çünkü biz çoook uyumlu
bir çiftizzzz.”

“Herkes haklıydı , kimse
karşısındakinin de haklı olabileceğini düşünmüyordu.”

“Eskiden az oyuncağım vardı ama
birlikte oynayabilecek bir annem babam vardı. Artık odalar dolusu oyuncağım
vardı ama oynayacak kimsem yoktu. “Sevdiğin işi yaparken mesai saatin yoktur
evlat!”

“Çocuklar birbirinizi çok
sevin ama boğmayın, birbirinize özgürlük alanı tanıyın.”

“Ohhhhhh be!”
dedim. “Sonunda! Test yok, eğlenerek öğrenebileceğimizi, hayatta her şeyin
ödev ve ders demek olmadığını anladı”.

‘’ Okulda sırasında kımıldayan
çocuğa, anında hiperaktif dediler. Sağa sola bakınana, “Dikkat eksikliği
var bunun” dediler. Konuşan geveze, konuşmayan içe kapanıktı. Robot gibi
insanlara dönüştürdüler.’’

“Gözünüzün içi parlasın, önemli
olan o…”

“Annemle babamın oğlu, babaannemle
dedemin torunu, dayımın, teyzemin, yengemin yeğeni, kuzenlerimin kuzeni,
arkadaşlarımın arkadaşıyım. Tipim bu şekil, gördüğün gibi. Sokakta oyun
oynamayı, evde sohbet etmeyi, kitap okumayı, bir şeyler yazmayı, hayaller
kurmayı severim.”

“Zaten artık sevinçler, coşkular
hep göstermelikti. Kimse gerçekten bir şeye sevinmiyordu.”

“Herkes her şeyden şikâyet ediyor,
herkes sürekli söyleniyordu.”

“Eskiden hafta sonları okula
gitmezdik; hafta sonu da gitmeye başladık. Hem de tam gün. Yazın yaz okulu,
kışın kış okulu açtılar. Tatillerde de okula gider olduk. Bir kere boş
bulundum, “Ne zaman tatil yapacağız?” dedim. Öğrenciler beni
öğretmene, öğretmen okul müdürüne, okul müdürü emniyete şikayet etti. Toplumu
tembelliğe sürüklemekten hakkımda dava açmak üzereydiler ki okul müdürü,
“Duruşmaya gidip gelirken derslerinden geri kalır, otursun ders çalışsın.”
dedi, kurtuldum.”

“Arada iyice coşup ” seni
yeneceğiz dünyaaa!” diye çığlıklar atıyor. İçimden, ” Peki Birsen,
şeyin bundan haberi var mı? Dünyanın?” dedim…”

“Önce iyi insan olmamızı istiyor
öğretmenlerimiz. Önce iyi, anlayışlı, güvenilir, saygılı insanlar olun, sonra
meslek seçersiniz, bunlar her şeyden önemli diyorlar.”

“Bir sorunun farkına varırsak ve
düzeltmek için gönüllü olursak, mutlaka başarırdık.”

“Kendi çocuğunun farkına varmıyor
ama başka çocukları telefon ekranından seviyordu.”

“Bazı anne babalar çocuklarının bu
sessiz sedasız, etliye sütlüye karışmayan hâllerinden o kadar memnundular ki
çocuklarına en yeni teknolojileri anında aldılar. Çocukların tabletle ne kadar
erken tanışırsa o kadar başarılı olacağına inandılar.”

“Piyano hocasıyla flüt hocasını
aynı anda tutmuş. “Bir eliyle piyano çalsın, öbür eliyle flüt
üflesin” dedi ve ağlamaya başladı. “Birsen Başar, seninle gurur
duyuyorum, iftihar ediyorum, benim üstün yetenekli ve çok özel çocuğum! Sen bu
çağın Beethoven’ısın! Birsen Ludwig Van Beethoven! İçimden, “Peki teyze,
şeyin bundan haberi var mı? Beethoven’ın?” dedim.”

“Bundan sonra artık kimse kimseye
bakmayacaktı. Biri yol ortasında düşüp bayılsa, görenler yolunu değiştirecek,
birinin yardım çığlığını duyduğunda bile koşarak uzaklaşacaktı. Bundan böyle
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı hakim olacaktı.”


Bir Küçük Osmancık Vardı Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 7, 2025 Okuma süresi: 4 dakika

 

Bir Küçük
Osmancık Vardı  Kitabında Geçen Alıntılar

Osmancık, ailenin biricik
çocuğudur. Kötü emellerine yenik düşmüş, gözlerini para hırsı bürümüş bir çete
tarafından kaçırılır. Ailesi Osmancık’ın hayatından çok endişe
etmektedir. Bir an evvel biricik yavrularına kavuşmak isterler ve
bunun İçin ne gerekiyorsa yapmaya hazırdırlar ve asla Allah’tan umutlarını
kesmediler. Bir solukta okunacak harika bir kitaptır.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Kimi çocuğumuz olsun diye avuç
dolusu para harcar, kimi yavrusunu başından atar.”

“İnsan yürekten isterse bir
şeyi Allah mutlaka verir.”

“Hani, çok sıcak günler vardır,
insanı bunaltan. Serin bir gölge, ya da bir su kenarı aranır. Ekin solar, gül
sararır, yer yer yarılır toprak. Bir rüzgar eser sonra. Peşinden yağmur gelir.
Tekrar canlanır yeşil. İnsan ruhu dinlenir.”

“Hayat soluk aldığımız anlarla
değil nefesimizi kesen anlarla ölçülür.”

“Allah’ım! Bizi sahipsiz koyma.”

“Ama insan zayıf bir
varlıktır. Üzülmekten alıkoyamıyor kendini…”

“Abdullah bey, oğlu aklına gelip,
içini buruk bir acı kapladığı zaman, kalkar abdest alır, iki rekat namaz
kılardı. Yüreğinin sakinleştiğini, ruhunun aydınlandığını hissederdi.”

“Yavrusunu kaybedenler, kaybettiği
zaman ağlar. Ama senin gibi yavrusunun ne olduğunu, nereye gittiğini
bilmeyenler, ömür boyu bu merakı taşırlar.”

“Gözyaşı yalnız ölüleri geri
getirmez.”

“Hayır ve şer Allâh’tandır. Gülü de
hoş, dikeni de… Allâh’a inanan kaderine isyan etmez.”

“Hayır ve şer Allah’tandır. Gülü de
hoş, dikeni de… Allah’a inanan kaderine isyan etmez.”

” Allah’ım sevdiklerin aşkına
sevdiğimi ver.”


Beni Ödülle Cezalandırma Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 5, 2025 Okuma süresi: 11 dakika

 

Beni Ödülle
Cezalandırma Kitabında Geçen Alıntılar

 

Beni ödülle cezalandırma! Çocuk
eğitimi konusunda öğretmenlere özellikle de ebeveynlere çok faydalı olacak
güzel bir kitap. Adından da anlaşılacağı üzere ödül vererek aslında
çocuklara nasıl zarar verdiğimizi anlatıyor ve bu konuda bizlere kılavuzluk
ediyor.

Özgür Bolat’ın Beni Ödülle
Cezalandırma Kitabında Geçen Alıntılar şunlardır:

“Çocuklara bir iş karşılığında ödül
verilince, amaç o işi en iyi şekilde yapmak değil, en kısa sürede bitirip ödülü
almak olur.”

“Sürekli övgü alan ve övgüye
bağımlı olan çocuk, övgü almadığı zaman, kendisini cezalandırılmış hisseder.”

“Kendi ihtiyacını değil de çocuğun
ihtiyacını öncelikli hale getiren aile, çocuğunu kontrol etme ihtiyacı duymaz
ve doğal olarak ödül, ceza gibi kontrol mekanizmalarına başvurmaz..”

“Ödül gibi tüm kontrol
mekanizmaları yaratıcılığı olumsuz etkiler. Seçme hakkı verilince çocuk daha
yaratıcı olur.”

“İnsanların , sahip oldukları
şeylere alışıp, o şeylerden daha az keyif almalarına , psikologlar ”
hedonistik adaptasyon ” diyor. Bundan dolayı insanlar ödüllere
alıştıklarından aynı ödülle motive olmazlar. Ödülün miktarını sürekli artırmak
gerekir.”

“Gerçek sevgide koşul yoktur.”

“Özdenetimli insanlar, gelecekteki
daha iyi bir şey için, şu anda çekici görünen isteklerini ve dürtülerini
erteleyebilirler.”

“Ödül ve ceza aynı paranın iki ayrı
yüzü gibidir. Özünde ikisi de kontroldür.”

“Ödül, amacı araca dönüştürür.
Ödülle ödev yapan çocuk, ödevi araç ödülü amaç olarak görür. Hatta çocuk ödevi
ödüle engel görerek ödevden soğur.”

“Çocuk sınavdan 70 alıyor. Anne
soruyor: “100 alan var mı?”, “En yüksek kim aldı?”,
“Sınıf ortalaması kaç?” veya “Ayşe kaç aldı?” Çocuğa
verilen mesaj net: sen başarılı olduğun sürece değerlisin, sınıf ortalamasının
üstünde olursan değerlisin. Çocukta değersizlik duygusu başlıyor. Çünkü bunlar
yapay sevgidir. Bir çocuk, “Ben sadece ben olduğum için değerliyim”
demelidir. Aile çocuğunu sadece o olduğu için severse, çocuk kendini değerli
hisseder.”

“Bir okulun yanı başında yaşayan
yaşlı bir adam varmış. Okuldan çıkan çocuklar onun evinin önünden geçerken
ellerindeki değnekleri balkonun demirlerine sürtermiş demirden çıkan
dırrrrttttt sesinden de büyük mutluluk duyarmış ama yaşlı adam bu gürültüden
çok rahatsız olurmuş. Çocuklara kızsa veya ceza verse olmayacak. Onları bu
davranıştan vazgeçirmek için aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Çocukları
yanına çağırmış ve şöyle demiş: Çocuklar çıkardığınız ses çok güzel, onun için
size her gün bu sesi çıkarmanız için bir lira vereceğim. … yaşlı adam
çocuklara her gün bir lira vermiş. İkinci hafta olmuş yaşlı amca çocukları bir
defa daha çağırmış çocuklar param azaldı onun için size 1 lira değil 50 kuruş
verebileceğim demiş. … 3 hafta gelmiş yaşlı amca çocukları son defa çağırmış
çocuklar maalesef param kalmadı onun için size para veremeyeceğim demiş.
Çocuklarda para yoksa dırrrrttttt da yok demiş ve değnekleri demirlere sürtmeyi
bırakmış.”

“Sürekli kontrol edilen bir çocuk
da bir süre sonra kendini kontrol etmeyi bırakır.”

“Not ve sınav sistemi de bir
değerlendirme ve dolayısıyla bir kontrol mekanizması. Sınav çocuğun neye
çalışacağını kontrol eder. Çocuk kendi ilgisine göre değil sınavın içeriğine
göre çalışır zaten sınavdan sonra da asla eski konulara geri dönmez. Neden?
Çünkü gerek yoktur. Oradan bir daha soru çıkmaz.”

“Çocuk kulaktan değil, gözden
eğitilir.”

“Mutlu ve başarılı çocuk
yetiştirmenin en önemli prensibi, kolay olanı değil, zor olsa da doğru olanı
yapmaktır.”

“Kısacası, insanlara sevdikleri
şeyleri ya da sorumluluklarını yapmaları için dışarıdan ödül vermeye gerek
yoktur. Ödül verilirse, kişi bilişsel çelişki yaşar, o iş kendi içinde değerli
değildir algısı oluşur. Bundan dolayı da o işten soğutur  ve ilgisi azalır.”

“Yargının olduğu yerde sevgi olmaz.
Çünkü sevginin özünde koşulsuz kabul vardır. Örneğin, denizi seviyorum
dediğinizde, denizi değiştirmek hiç aklınızın ucundan geçmez. “Allah
kahretsin birazcık daha mavi olsaydı ” demezsiniz.”

“En etkili eğitim, ödülsüz eğitim.”

“Ödül, sosyal normları, pazar
normuna dönüştürür. Sosyal sorumluluk ya da yardımcı olmak isteyen bir insana
ödül verilince, ilişki pazar normuna dönüşür. Kişi de o işi ödül için yapacak
olursa, kendini ucuz hisseder. Ucuz hissetmemek için yapmak istemez.”

“Kültürümüzde birçok kişi yapmak
istemediği bir şeyi ayıp olmasın diye yapıyor. Ayıplanırsa kötü veya suçlu
hissedeceğinden, ayıp kavramını kendisine uyguluyor. Kendini suçlu hissediyor
ama kendi değerini ihlal ettiği için değil, başkaları yüzünden yargılanmaktan
korktuğu için.”

“Çocuklarınız sizin çocuklarınız
değil, Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları. Sizin
aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler. Ve sizinle birlikte olsalar da
sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü
onların da kendi düşünceleri vardır. Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını
değil. Çünkü ruhlar yarındadır, Siz ise yarını düşlerinizle bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları Kendiniz gibi olmaya
zorlamayın. Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur. Siz
yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. Okçu, sonsuzluk
yolundaki hedefi görür Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını
sağlar. Okçunun önünde kıvançla eğilin Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği
kadar Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.”

“Ödül çocuğun sorumluluk bilincini
öldürür ve muhakeme becerisini köreltir.”

“Cezanın daha ağır olması bile
davranışı etkilemez. Öyle olsaydı, idam olan ülkelerde insanlar, ölüm cezası
gerektiren suçlardan kaçınırdı. İdam olduğunu bilmesine rağmen insanlar hâlâ
suç işlemektedir.”

“Amacımız ailede değerleri güçlü ve
okulda da öğrenmeye ilgisi olan iç motivasyonlu öğrenciler yetiştirmek
olmalıdır.”

“Özellikle aileler çocuklarını
karşılaştırarak, onları değersiz hissettirir. Bu çocuğun başarısıyla veya
davranışıyla sevmek, yapay sevgidir. Kimliği ile sevmek gerçek sevgidir.”


Filistin Hikayeleri Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 3, 2025 Okuma süresi: 3 dakika

 

Filistin
Hikayeleri Kitabında Geçen Alıntılar

Gazze’de bulunan mekânların ve
şehitlerin ağzından olup biteni anlatıyor. Filistin, denizden nehre kadar özgür
olana dek gündemini değiştirmeme kararında olan tüm kalplere… Savaşın ne
denli korkunç bir canavar olduğu anlatılır. Filistinli çocuklar, anneler, babalar,
kardeşlerin dramı ve daha çok şey…

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Bizim gerçekliğimizde insanlar
yaşar ve ölür. Onun gerçekliğinde insanlar ölür ve yaşar. “Gazze hayattır.”
diyen Roshdi, Gazze yaşamaya devam etsin diye öldü.”

“Kurşun başıma isabet ettiğinde
canım acımadı. Ahirette nasıl karşılandığımı anlatmaya ise süper güçlerim bile
yetmez. Sadece annemin özenerek tarafını saçlarım bozulduğu için öfkeliyim.
Melekler saçlarımı yeniden tarayınca o da geçti.”

“Siz, bana yaşımdan dolayı
çocuk diyebilirsiniz ama doğduğum ülkede çocuklar çabuk büyür.”

“Burada herkes eline ne geçiyorsa
onunla savunur memleketini. Kimimiz taşla, kimimiz kalemle, kimimiz fırçayla..”

“Gerçekliğimizi biz seçmedik
ama onun bir parçasıyız.” demişti Roshdi Sarraj. Gazetecilik yapıyor, kısa
filmler çekiyor, “Evin nerede?” sorusuna “Gazze” diye cevap
veriyordu. Onun gerçekliğiyle bizim gerçekliğimiz yan yana geldiğinde afalladık
hepimiz.”

“Dişlerinden kan damlayan mavi
beyaz renkli canavar, bana sığınanları “Zaten öleceklerdi” diyerek
katletti. O sırada koridorlarımda anneler Yasin suresini okuyordu. Yıkılan
duvarlarımın üzerinde kahkahalar atarak dolaşan canavar, katliamın adını
“Merhamet Ölümü” koydu.”

“İnsanlık zaman aşımına uğramak
üzere…”

“Oysa yakmak her dinde yasaktı,
yakmak tanrıya mahsustu.”


Sudaki Umut Benoy Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 3, 2025 Okuma süresi: 3 dakika

 

Sudaki Umut
Benoy Kitabında Geçen Alıntılar

Bu ülkenin ılıman iklimi, verimli
toprakları, zengin madenleri, büyük ormanları ve kumsalları. Bu kumsalların
doğu sahilinde yer alan bir eyalet. Ve bu eyalette yaşamaya çalışan, onca geniş
sınırlara rağmen kendilerine yaşanacak yer bırakılmayan insanlar: Roghinyalar.
İşte onların hikayesi. Kitabı okuduğunuz zaman çok duygulanacaksınız  ve çok mutlu olacaksınız. Önemli olan ırk
değil insan olmak, insanca yaşamak, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde
olmaktır. İşte kitapta tüm bunlar anlatır.

Sudaki Umut Benoy kitabında geçen
alıntılar şunlardır:

“İstediği şey çok para kazanabilmek
ya da rahat bir işte çalışabilmek değil; vatanlarında yaşayabilmek.”

“İnsana yakışan, insanca yaşamaktır
ama kibriniz buna izin vermiyor.”

“Hiçbir şey rastgele değil, her şey
Allah’ın takdiriyle yaşanıyor.”

“Yaratıcımız, hayat yolumuzu da
çiziyor.”

“O suç ne mi? O suç, onlarla aynı
soydan ve aynı dinden olmamaları…”

”Selamünaleyküm Aleykümselam Bu ne
güzel kelam yaşasın İslam elimizde kuran, dilimizde iman. Bir Allah’a inanan
Müslümanız Müslüman.”

“Ama çaresizlik insana her şeyi
yaptırıyordu.”

“Yalnız su akmazdı. Zaman da akan
bir şeydi.”

“İnsan olmak , birlikte yaşamak için
en büyük sebeptir.”


Soba, Pencere Camı Ve İki Ekmek İstiyoruz Kitabında Geçen Alıntılar

Şubat 3, 2025 Okuma süresi: 5 dakika

 

Soba,
Pencere  Camı  Ve İki Ekmek İstiyoruz Kitabında Geçen
Alıntılar

Gerçeğin rengini görmeyi, tadına
bakmayı, sesini duymayı vadediyor Yılmaz Güney, Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek
İstiyoruz romanında.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır: 

“Her yeni gün binlerce muştuyla
doluydu çünkü her yeni gün yeni bir şeyin öğretmeniydi.”

“Ağrılarının eskisi gibi acı
vermediğini görüyordu şimdi ve düşünüyordu; ne denli zor ve dayanılmaz olursa
olsun, zor ve dayanılmaz yoktu demek.”

“(…) Sen Ankara’da bir çöpçüsün ama
tek değilsin, binlercesiniz, şehri sizler temizliyorsunuz pisliğinden,
kirinden. Bir gün, tek bir gün çalışmazsanız n’olur?” “Olur mu?
Sokaklar pislikten kokar canını yediğim.” “Koksun! Senin açlıktan
nefesin kokuyor, kimsenin umurunda mı? Biraz da şehir koksun bakalım.(…)”

“Ölüm her zaman iç sızlatan bir
türküdür.. Ağıttır.. Dövünmedir.. Sonu yenilgiyle biten umutsuz bir isyandır.”

“Size diyorlar ki; siz küçük
balıksınız, büyük balığa karşı gelmeyin sakın. Aman ha! Büyük balığı
kızdırırsanız, sizi yutar. İşte sizin kafanıza sokmak istedikleri budur.
Amaçları, sizi korkuyla umut arasında yaşatmaktır. Amaçları, sizi sürekli
yaltaklanan, boyun büken, muhtaç durumlarda, birbirinizden kopuk bırakmaktır.”

“Her kitaba kuşkuyla bakma
alışkanlığı edinirler Çünkü kitap esrardan,  bıçaktan da tehlikeli
sayılıyor….”

“Bugün milyonlarca insan, bu
çocuklarla aynı durumda; onlar da soba, pencere camı ve ekmek istiyorlar, bu
isteği iyi kavramalıyız.”

“Yılların biriktirdiği
güvensizlikleri bir günde silmek, yılların yarattığı ürküntüyü bir çırpıda
gidermek mümkün müydü? Yeni bir hayatin çatısı için zamana , sabra,
dayanıklılığa gerek vardı.”

“Ülkemizde işçilerin, köylülerin ve
geniş emekçi kitlelerin gerçek ihtiyaçlarına cevap verecek parti yoktur.”

“Sen benim kardeşimsin. Eğer
bir ülkede bir adam kardeşiyle konuşmaktan, kardeşini aramaktan korkuyorsa,
bunun suçu sadece korku salanlarda değil, korkuya boyun eğenlerdedir aynı
zamanda. Biz birbirimizin hakkını, hukukunu arayıp soramazsak, bu adamlar,
tahtakurusu gibi, iki parmakları arasında ezerler bizi.”

“Sen doldururken çileni,
düşmanlar göz ediyor. Yakın dostların bile arkandan söz ediyor..”


Dede Korkut Hikayeleri Kitabında Geçen Alıntılar

Ocak 30, 2025 Okuma süresi: 6 dakika

 

Dede Korkut
Hikayeleri Kitabında Geçen Alıntılar

Dede Korkut Hikayelerinde Türklerin
yaşayış biçimlerinden gelenek ve göreneklerine kadar pek çok olay anlatılır. Bu
olayların kiminde Türklerden Şamanizm’e inanan bir topluluk, kiminde ise
Müslüman bir topluluk olarak bahsedilir. Dede Korkut Hikayeleri asırlar boyunca
dilden dile anlatılarak aktarılmıştır. Kitabın içinde on iki hikaye bulunur.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Aç görürsen doyur Çıplak görürsen
donat Borçluyu borcundan kurtar.”

“Kötülere acımak, iyilere
zulümdür. Zalimleri affetmek mazlumlara zulmetmektir.”

“İyi dost, İyi günde çağrıldığında,
Kötü günde ise çağrılmadan gelendir.”

“Dedem der, “Fakir ve miskinin
hayır görmediği cimri zenginler yağmalansa daha iyi.”

 “Ecel vakti ermeyince
kimse ölmez, Ölen adam dirilmez, çıkan can geri gelmez.”

“Eski pamuktan bez olmaz, eski
düşman dost olmaz.”

“Geçen günün geçmiştir, gelen
günün hayra dönsün”

“Deve kadar büyümüşsün, yavrusu
kadar aklın yok Tepe kadar büyümüşsün, darı kadar beynin yok”

“Evvel ahir , uzun yaşın ucu ölüm
Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın Günahınızı Muhammed Mustafa yüzü
suyuna bağışlasın Amin diyenler didar görsün hanım hey!”

“Hani dediğim bey erenler Dünya
benim diyenler Ecel aldı, yer gizledi Fani dünya kime kaldı Gelimli gidimli
dünya Ahir son ucu ölümlü dünya.”

Karşı yatan Kara Dağ’ını aşmaya
gelmişim Akıntılı suyunu geçmeye gelmişim Dar eteğine, geniş koltuğuna
Sığınmaya gelmişim Tanrı buyruğuyla, peygamber kavliyle Kızını almaya gelmişim.”

“Yerli Kara Dağ’ın yıkılmasın
Gölgelice kaba ağacın kesilmesin Coşkun akan görkemli suyun kurumasın
Kanatlarının ucu kırılmasın Kadir seni namerde muhtaç etmesin Koşarken ak boz
atın sürçmesin Çalışında kara polat öz kılıcın kertilmesin Allah’ın verdiği
umudun kesilmesin Ahir sonu arı imandan ayırmasın Ak alnında beş kelime dua
kıldık , kabul olsun Derlesin toplasın , günahınızı Adı güzel Muhammed’e
bağışlasın hanım hey!”

“Yücelerden yücesin Kimse bilmez
nicesin Görklü Tanrı Nice cahiller seni gökte arar , yerde ister Sen hod
müminlerin gönlündesin Daim duran Cebbar Tanrı Baki kalan Settar Tanrı”

“Karanlık akşam olanda günü doğan
Kar ile yağmur yağanda er gibi duran Kara koç atları kişnettiren Kızıl deve
gördüğünde bağrıştıran Akça koyun gördüğünde kuyruk çarpıp kamçılayan Arkasını
vurup berk ağılın ardını söken Karma bökeçin semizini alıp tutan Kanlı kuyruk
yüzüp çap çap yutan Avazı kaba köpeklere kavga salan Çakmaklıca çobanları gece
koşturan Yurdumun haberini bilir misin, söyle bana Kara başım kurban olsun
kurdum sana.”

“Onlar da bu dünyaya geldi geçti
Kervan gibi kondu göçtü Onları da ecel aldı, yer gizledi Fani dünya kime kaldı
Kara ölüm geldiğinde geçit versin Sağlık, saygınlık ve devletini Hak artırsın O
övdüğüm yüce Tanrı dost olup medet eriştirsin.”


Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

Ocak 21, 2025 Okuma süresi: 7 dakika

 

Gençlerle Baş
Başa Kitabında Geçen Alıntılar

Ali Fuat Başgil; Gençlerle Baş Başa
kitabında; bilgi ve tecrübesiyle genç nesillere rehberlik etmiş, gençlere
başarılı olma yolunun tehlikeli düşmanlarını anlatmış ve başarıya ulaşmanın
şartları üzerinde durmuştur.

Gençlerle Baş Başa kitabında geçen
alıntılar şunlardır:

“Kibirli olma. Kibirli insan
sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.  Alçak
gönüllü ol. Mütevazı insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi
meyvesinin çokluğundandır.”

Çalışmak için müsait gün ve saat
bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait
zamanıdır.  Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer
ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.”

“Okuduğun bir kitapta rastladığın
güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek
not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası
ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar
senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur.”

 “Bir işe başlamadan, bir
dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâ­zım
olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt
aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın. Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş
hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün
ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver.”

“Herkesin imrendiği pırlanta gibi
kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.  Kendinden üsttekilere
değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin.  İşinde ve sözünde
doğruluktan ayrılma. Hak doğ­ruların yardımcısıdır. Çalış, daima çalış, fakat
hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin
düşmanıdır.  Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaş­mış
eğeyi yalayan aç kedi gibidir: dilinden akan kanı yalar da bilmez.”

“Hayatın ve tutacağın yol hakkında
tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini
soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek
verdiğin karardan bütün ö­mür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat
isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır.”

 “Sebat önünde güçlükler erir
ve imkansız görünen, mümkün olur. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ
parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de,
meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve
bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden
öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın
adımı iyice basmadan öbürünü atma.”

“Bir iş üzerinde yorulursan
dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme
bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas
tutar. Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak
demek değildir.”

 İşinde ve dersinde herhangi
bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük
zararlar doğduğunu unutma.  Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne
yaptı­ğını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma. 

“Düşünen bir insan, maden
kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. Verimli çalışmayı
sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım,
yeti­şir deme.”

“ Çalıştığın bir dersin, bir
kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden
hülâsa halinde not et. Bir dersi, bir suretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu
bu suretle yazmaktır. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun fasıl ve
bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân
işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve
fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.”

“Herkesçe beğenilen asıl güzellik,
ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta
güzeldir.  Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlak güzelliği
insan için en kıymetli bir servettir.  En yakın arkadaşlarınla bile
şakaların zarif ol- sun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.  Dost
ol, tâ ki sana da dost olsunlar.”  


Fahrenheit 451 Kitabında Geçen Alıntılar

Ocak 13, 2025 Okuma süresi: 4 dakika

 

Fahrenheit  451 Kitabında 
Geçen Alıntılar

Kitap; enformasyon çağında
oluşabilecek olası bir yaşamı anlatır. Yangına dayanıklı evlerin, böcek adı
verilen dönüşebilen araçların, mekanik tazıların, evlerde adına “duvar” denilen
son teknoloji canlı yayın ekranlarının bulunduğu gelişmiş ve robotikleşmiş bir
dünyayı betimliyor yazar.

Kitapta geçen alıntı cümleler
şunlardır:

“Mutlu olmamız için gerekli
her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik. Etrafa bakındım. Ortadan
kaybolduğunu bildiğim tek şey, on on iki yıldır yaktığım kitaplardı. Bu yüzden
kitapların faydası olur diye düşündüm.”

“Belki kitaplar bizi mağaradan
biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lanet olası, çılgınca hataları yapmaktan
alıkoyabilirler bizi!”

“Bir insan kaç kez dibe vurup da
yaşamayı sürdürebilir?”

“Bir kitabı kapağına göre
yargılama.”

“Bir kadın kitaplar uğruna
yanabiliyorsa, kitapların içinde birşeyler olmalı…”

“İyi yazarlar genellikle hayatın
gerçeklerine dokunurlardı. Bu bakımdan kitaplardan neden bu kadar nefret
edildiğini, korkulduğunu anlıyor musunuz? Hayatın gerçek yönlerini veriyorlar.”

“Hakkımda söyledikleri her şey
doğru sanırım. Hiç arkadaşım yok. Bu anormal olduğumu kanıtlıyormuş. Ama
tanıdığım herkes ya bağırıyor ya ortalıkta çılgınca dans ediyor ya da birbirini
dövüyor. Bugünlerde insanların birbirini nasıl incittiğini fark ediyor musun?”

“İnsan bilmediği şeyden korkar
hep.”

“Kurtarılma arayışına da girme.
Kendini kurtar, boğulursan da en azından kıyıya doğru gittiğini bilerek
ölürsün.”

“Gözlerini merakla doldur ve sanki
on saniye sonra ölecekmiş gibi yaşa…”


Cover Image

Sergüzeşt Kitabında Geçen Alıntılar

Aralık 9, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

 

Sergüzeşt Kitabında
Geçen Alıntılar

 

Samipaşazade Sezai, Sergüzeşt’te
döneminin en büyük toplumsal gerçeklerinden biri olan esirliğin yakıcılığını
tüm yönleriyle anlatıyor.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Gönül sevdaya karşı daima
çocuktur…”

“Kalbe sükûnet gelince insanı yerin
altına koyarlar.

“Güzellikten büyük asalet,
kalp temizliğinden büyük zenginlik mi olur?”

“İnsan, hayatının hangi devrinde
olursa olsun anneye karşı daima çocuktur…”

“Korkma! Bu ağaçlar, çiçekler
sır saklar. İnsan değil ki ihanet etsin.”

“Zavallı çocuklar! Sizin o
mini mini elleriniz birkaç asırdan beri insanlığın altında inlediği esaret
zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel
çiçekleri okşamak içindir.”

“Bir kalp, sevmek için mutlak
servete ve asalete mi muhtaçtır?”

“Yalnız dökülen gözyaşları acıdır.”

“Ağlamak, uğradığımız felaketlere
karşı vücudumuzda kalan kuvvet kalıntılarının bir feryadıdır.”

“İnsan hiç bir kimseye ve bilhassa
Allah ile annelere yalan söylememelidir.”

“Zavallı hafıza! … Hüzünlü bir
bakışı senelerce muhafaza eder… Bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar…”

”Bir kalp, sevmek için mutlak
servete ve asalete mi muhtaçtır? Bence en hakiki ikbal, ruhun göründüğü iki
güzel göz; en büyük servet, kalbin hissini gösteren gül renginde dudaklardan
akseden tebessümdür. Güzellikten büyük asalet, temiz kalpten büyük bir servet
mi olur?”

-“Niçin ağlıyorsun?” diye
sordu. -“Hiç! Ağlamak esaretin en büyük hakkıdır. Biz o hakka
sahibiz!”

“Gönül sevgiye karşı her zaman
çocuktur.”


Cover Image

Ateşten Gömlek Kitabında Geçen Alıntılar

Aralık 6, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

 

Ateşten
Gömlek  Kitabında Geçen Alıntılar

Ateşten Gömlek, Halide Edip
Adıvar’ın savaş sırasında yaşanan bir aşk hikayesini anlatan  ve 1922 yılında Kurtuluş Savaşı devam ederken
tefrika edilmiş olan romanı. Roman, savaşta iki bacağını kaybeden ve kafasından
vurulan Peyami’nin hastanede yazdığı hatıralarından oluşur.

Ateşten Gömlek Kitabında geçen alıntılar şunlardır:

“İngiliz kanıyla Türk kanı bir
midir madam?” “Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar
kırmızı mı yoksa mavi mi, bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve
kırmızıydı.”

Çanakkale’de dövüşürken ne asi ne
esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürüldük. Ne zamandan beri
ve hangi milletle savaşılır da mağlup olduğu zaman ona katil denilir?

“Esasen bütün milletlerin kudurmuş
gibi, boğaz boğaza, milyonlarca insanı parçalamalarını manasız buluyordum.”

 

“Ne ıssız ve insansız,
tekdüze, sonsuz bir dünya. Ne rengi ne hayatı ne çeşitliliği var.”

“Çünkü hayat bana en korkak
adamların iddia ile cesaretten bahsedenler olduğunu öğretti.”

“İngiliz kadınına hakaret etti diye
[bir] Hintli’yi İngilizler dört ayak hayvan gibi yerde yürütmüşlerdi. Türk
kadının azametini çekemeyenlere, yerde sürdürenlere karşı ordumuz aynı
ihtirasla ceza etmeyi istemeyecek mi? Kadınına hakareti, bayrağına hakaret gibi
düşünmüyor mu?”

“Sırf eğlence için beş yaşında bir
çocuğa nişan alıyorlar.”

“Çanakkale’de dövüşürken ne asi ne
esirdik. Namuslu bir devlet gibi dövüştük, öldük, öldürdük…”

“Kafamdan, kafamın içindekinden
kaçmak mümkün mü?”

“Etrafınızı sizde olmasını
istediğiniz alışkanlıklara sahip olan insanlarla çevreleyin. Birlikte
yükselirsin.”

“İnsan en çok sevdiklerine ancak en
iyi yapabileceği şeyi verebiliyor..”

“Yöneten kafadır fakat ölen huy ve
kalptir.”

 

“Çanakkale’de dövüşürken ne asi ne
esirdik. Namuslu bir devlet gibi dövüştük, öldük, öldürdük…”

“Çanakkale’de bunlar girmesin diye
saatte on bin Türk’ün şehit düştüğü harpler yaptık.”


Cover Image

Kaşağı Kitabında Geçen Alıntılar

Aralık 5, 2024 Okuma süresi: 5 dakika

 

Kaşağı
Kitabında Geçen Alıntılar

Kitabın ana konusu; okuyucuya
(özellikle çocuklara) yalan söylemenin ve iftiranın zararlarını göstermek ve
basit yalanların bile büyük sorunlara yol açabileceğini anlatmaktır. Eserde
kısaca, kardeşine (Hasan) iftira atıp onun ölümünden sonra vicdan azabıyla
yanıp tutuşan bir çocuğun (Ömer) dramı anlatılmaktadır. Ömer vicdan azabı
çeker ama iş işten geçmiştir.

Kaşağı Kitabında geçen alıntılar:

“İnsanın hayvanlığı yemekle,
insanlığı okumakla yaşar.”

“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne
Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan”

“Beni üzen şeylerin hiçbirini
unutmadım.”

“Bir şair, insanlara: “Kurbağalar
gibi feryat etmeyiniz! diyor. Bu öğüt anlayan için ne kıymetli bir hazinedir.
Dinle, sus.”

“Liyakât karşısında senin ne ilmin,
ne fennin, ne edebin, ne malûmatın para eder, ne de tahsilin, iktidarın…”

“Biz ordudan evvel milletin,
Türklerin ahlakını düzeltmeliyiz. Namuslu ruhlar, milliyetini idrak etmiş
bilinçli beyinler, lekesiz vücutlar yetiştirmeliyiz.”

“İnsanlar ne
tuhaftır. Fikrine, ümidine, arzusuna muhalif bir şeye rastgelince hemen bozulur.”

“Korkma, sen Türksün! Türkler hiç
bir zaman, hiç bir yerde, hiç bir yerden korkmazlar!”

“Liyâkat” kuvvetten daha
büyük, daha yüce, daha yüksek bir şeydir. Kuvvet vücutsa, liyâkat ruhtur.”

“Kendin için, kendi iyi olman ve
şeytanın yalanlarına aldanmaman için dua et.”

“Ölüm mutlak ve zorunluydu. Ondan
kaçmak mümkün değildi.”

“Ben sana her zaman: – Fertlere
ehemmiyet verme! demez miyim? Fertler uğraşmaya değmez. Fertler bir denizin
dalgaları gibidir. Asıl olan denizdir; yani toplum… Dalgalar, yani fertler
gelip geçici şekillerdir. Biraz felsefî fikri olan, dalgaların bazen büyük
olmasına, bazen taşkın olmasına hiç önem verir mi?”

“Geçme namerd köprüsünden,
kopartsın su seni! Korkma düşmandan, ki ateş olsa yandırmaz seni! Müstakim ol,
Hazreti Allah utandırmaz seni!”

“Yıllarca devam etmiş hakiki bir
aşk ölebilir. -Nasıl -Tıpkı yılların, mevsimlerin gıdasıyla yetişmiş bir fidana
birdenbire indirilmiş bir balta darbesi gibi… Evet, birdenbire sevilemez
fakat birdenbire insan soğur.”


Cover Image

Şimdiki Çocuklar Harika Kitabında Geçen Özlü Sözler

Aralık 2, 2024 Okuma süresi: 6 dakika

 

 Şimdiki
Çocuklar Harika Kitabında Geçen Özlü Sözler

Bu romanda, çocuklar ana
babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk
eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının
yanlışlığını anlatıyor. Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve
kendilerini savunmalarıdır.

Kitapta geçen özlü sözler:

“Çocuklara daha iyi bir dünya
bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden
çözülecek aslında.”

“Fakat bir çocuğun annesini
sevmesi, hiçbir zaman onu bütün vasıflarıyla beğendiği anlamına gelmez.”

“Yaşlarınız küçük diye hiçbir
gerçeğin sizlerden saklı kalmasından yana değilim. Çocukların anlayamayacakları
sorun yoktur. Olsa olsa, dinleyenlerin yaşlarına göre, konuların anlatılış
biçimi değişebilir.”

 “Her çocukta bir kabiliyet vardır ama bu
ruhunda gizli bir tohumdur. Bu tohumu keşfedip filizlendirmeli, çocuğun
kabiliyetini ortaya çıkarmalı.”

“Kazanmamak kaybetmek demek
değildir.”

“Oğlum, her şeyi yap, yalnız yalan
söyleme! Çünkü, dünyada en çok doğuran şey yalandır. İnsan bir küçücük yalan
söyledi mi, o yalanını gizlemek için biraz daha büyük yalan söylemek zorunda
kalır.”

“Ben anladım bu vicdan azabı
denilen şeyi. Hiç kimse kendininkini hatırlamıyor. Herkes başkalarının çekmesi
gereken vicdan azabını biliyor.”

“Mizah, dünyamızı gülünç olmaktan
kurtarır.”

“Ben terbiyeyi, terbiyesizlerden
öğrendim.”

“Oğlum, her şeyi yap, yalnız yalan
söyleme! Çünkü dünyada en çok doğuran şey yalandır. İnsan bir küçücük yalan
söyledi mi, o yalanını gizlemek için biraz daha büyük yalan söylemek zorunda
kalır. Sonra o yalanı ortaya çıkmasın diye daha büyük yalan söyler. Her yalan,
daha çok, daha büyük yalan doğurur. Onun için yalan söyleme!”

“İster kadın ister erkek olalım
kendi kendimizden memnunsak şanslıyız demektir.”

“Sence de fedakarlıkla gösteriş
başka şeyler değil mi?”

“Onun bir çocuk olarak eğlenmek
hakkına sahip olduğunu unutmadan, aşırı ciddiyetinizle küçücük yaşlarda yaşama
zevkini kaybetmesine sebep olmayınız.”

“İnsan ancak kadın ve erkek olarak
bütünlenir.”

“Kendi kendimizden memnunsak,
şanslıyız demektir.”

“Büyümüş insanlarla kendi
çocuklukları arasında, belki bin, belki iki bin yıllık bir zaman vardır. Onun
için biz büyümüşler, kendi çocukluğumuzu unuturuz.”

“Yalnız kendi öz çocuklarımı değil,
yalnız Türk çocuklarını değil, Amerikan, Rus, Alman, Ermeni, Çin, Çingene bütün
çocukları seviyorum.”

“Bir davranış fedakârlık olsun,
bunu herkes bilsin, duysun diye yapıldı mı, o davranış fedakârlık olmaktan çıkıyor.”

“Yani, dedim, çocuk çocuk
olursa normaldir, büyük olursa değil.”

“Çocuk ne yapsa harika oluyor.
Konuşsa harika… Çocuk bu, konuşur elbet, havlayacak değil ya…”


Cover Image

Küçük Kara Balık Kitabında Geçen Alıntılar

Kasım 30, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

 

Küçük Kara
Balık Kitabında Geçen Alıntılar

“Küçük Kara Balık” nehirde
yaşayan küçük bir balığın merak duygusu ve öğrenme isteğiyle evden ayrılmasını anlatmaktadır.
Küçük Kara Balık, içinde yaşadığı sosyal çevreden, evden ayrılma isteği
nedeniyle diğer balıklardan büyük bir tepki görür. Yaşlı balıklar Küçük Kara
Balık’ın düşüncesinin yersiz olduğunu savunurlar. Küçük Kara Balık özgürlüğün
simgesidir.

“Sizin gibi yaşlanmış ve cahil
kalmış olmaktansa, dünyayı keşfedip bilgin balık olmak istiyorum.”

“Biz özgürlüğümüzü istiyoruz.”

“Ömür dediğimiz minicik bir yerde
aşağı yukarı yüzmekten mi ibaret sahiden?”

“Yüz yıl yaşasan bile yine de cahil
ve umutsuz biri olarak kalacaksın.”

“Dostça yaşamak varken, insanlar
niçin kötülük yapıyordu.”

“Bir gün nasıl olsa öleceğim. Ölmek
önemli değil, önemli olan, yaşamımla da, ölümümle de başkaları üzerinde etkili
olabilmektir.”

“Dünya çok büyük. Her tarafı
dolaşamazsın. Olsun; gidebildiğim kadar gideceğim.”

“Ben bilmek istiyorum, hayat
gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek
mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?”

“Görgüsüz olmasaydınız, herkesin
kendine özgü beğenilen bir yanı olduğunu bilirdiniz.”

“Siz çok düşünüyorsunuz. Hep
düşünmek, hep düşünmek gerekmez. Yola çıkınca korkunuz mutlaka geçer.”

“Ömür dediğimiz minicik bir yerde
aşağı yukarı yüzmekten mi ibaret sahiden?”

“Her an ölümle yüz yüze kalabilirim.
Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister
istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın
veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği….”

“Ben sizin bu kadar kendini
beğenmiş olduğunuzu düşünmezdim doğrusu. Ama olsun, yine de sizi bağışlıyorum
çünkü bu sözlerin hepsi cahillikten, bilmezliktendir.”


Cover Image

Uğur Mumcu’nun Bir Pulsuz Dilekçe Kitabında Geçen Alıntılar

Kasım 28, 2024 Okuma süresi: 4 dakika

 

Uğur Mumcu’nun Bir Pulsuz
Dilekçe Kitabında Geçen Alıntılar

 

 Suikasta uğrayarak hayatını kaybeden onur ve
dürüst gazeteci Uğur Mumcu Bir Pulsuz Dilekçe kitabında 12 Mart döneminin
arkasından gelen ve aslında onun uzantısı olmaya çabalayan Milliyetçi Cephe
rejiminin marifetleri ve marifetlileriyle uğraşıyor. Ülke gerçeklerine  değinen Uğur Mumcu Bir Pulsuz Dilekçe
kitabında şunları yazmıştır:

 

“Türkiye bir garip ülke oldu.
Yolsuzluklar, cinayetler, son zamanlarda çok partili hayatımızın vazgeçilmez
unsurları yapıldı, kimsenin bu işlere aldırdığı yok. Toplum olarak cinayetlere
de yolsuzluklara da alıştırıldık.”

“Özgürlüklerin kısıldığı bir
toplumda, insanlar, bir maskeli balodaymış gibi, kimlerle beraber olduğunu bile
bilmiyor. Işıklar açıldıkça, maskeler çıkıyor, ve herkes gerçek yüzleriyle
tanınıyor…”

“Devleti ele geçirmek, her zaman
tankla tüfekle olmaz. Devlet bürokrasisi içinde, önemli köprü başlarının
tutulması, karar organlarında egemenlik kurulması da bir bakıma, devletin ele
geçirilmesidir. “Milliyetçi Cephe” adıyla ortaya çıkan sermaye partileri,
devleti adım adım egemenlikleri altına sokmuşlardır.”

Cinayet, yolsuzluk ve işkence… Bu
uğursuz üç geni kırmadan, ne demokrasiden söz edebilirsiniz, ne de
özgürlükten.”

“Arslanın sırtında hükmetmeye
özenenler de bir gün bu arslana yem olurlar.”

“Şiddet, şiddeti besler ”
gerçekten de öyledir. Şiddetin egemen olduğu toplumlarda, yasalara bir yana
atılır, öç alma ve kin, bir ” siyasal kan davası ” gibi herkesi
sarar.”

“ Atatürk’ün hangi ilkesini bir
bayrak yarışı gibi genç kuşaklara sapasağlam verebildiler? Ülkemizin
bağımsızlığını mı korudular? Kırk bin karanlık köyü ışıklarla mı donattılar?
İnançları uğruna yiğitçe mi dövüştüler? Yenilmezliğin, ulusallığın simgesi mi
oldular? Atatürk milliyetçiliğinin hangi mirasına sahip çıktılar?. Ülkeyi
yönetmiş ve yönetmekte olan ve <Nizam-ı alem > adına bir kuşağı ezmek
isteyenlere soruyoruz: —Sizler, Atatürk’ün mirasını harcamış bir kuşağın
sorumluları ve suçluları değil misiniz? . Ne ektiniz ki , ne biçmek
istiyorsunuz?… 


Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler