Türkiye’m, Türkiye’m benim Türkiye’m
Dile gelmiyor ki daha ne diyem
Yürekte, gönülde,canda Türkiye’m
Selahattin ERTÜRK
Yaz başı çıkarken Ergenekon’dan
Demirden dağları eritenleriz
Gönül ateşiyle biz zaman zaman
Çelik bedenleriz tunç bedenleriz
Ruhumu aşkımı sana uçurdum
Benim talihimin öz bahtı sensin
Tekçe benim değil ey ata yurdum
Türklük dünyasının payitahtı sensin
Durur yüreğimde iki dağ gibi
Anavatanım da anavatanım
Senin tırnağına bir taş değdi mi
Bakü’de yüreğim kanıyor benim
Sen her bir müşküle galip gelende
O zafer bizimdir, senin hem benim
Sen büyü…Sen yücel…Sen yücelende
Ben de yücelirim Türkiye’m benim.
Bahtiyar VAHAPZADE
İnsanoğlu bir canavar iken anı bir melek
Yapan Hakk’ın korkusudur, sevgisidir, emridir.
Beş vakitte namaz bu hisleri vererek
Kötülükten iğrendirir, iyiliği sevdirir.
İnsanları asırlardan beri eden terbiye
Her birinde birer vicdan uyandıran namazdır
Buna cennet kılavuzu denilse de pek azdır
Bir kaygumuz bulunursa odur eden tesliye
İki rekat namaz kılar kurtuluruz mihnetten
Gönlümüze bir saadet yeli eser cennetten.
Ziya GÖKALP
Bizim çarşımızda döğülen kargı
Gök demiri, kara taşı deler ha!..
Pırıl pırıl kıldan ince kılıçlar
Bir vuruşta üç adamı böler ha!..
Atlarımız küheylandır sıradan
Biz binende gök yırtılır naradan
Kut alanlar Tanrı Dağ’dan, Hıra’dan
Kafir içre bozkurt gibi dalar ha!..
Malazgirt önünde elli bin yağız
Ulu buyruk üzre ay olacağız
Kırk Urum’un yamacında bir Oğuz
Kancıklığın böylesine güler ha!..
Dilaver CEBECİ
Güzelliğim düşüncene sığmadı
Biraz daha kalsa idin ölürdün
Çisil çisil yağmurumdan kaçmışsın
Sularıma gelse idin ölürdün
Işığım var karanlığa diş biler
Limanım var sığınacak gemiler
Düşüncem var bir başaktan bin diler
Düşüncemi bilse idin ölürdün
Kır atlara al atlara gem vurdum
Dört yönde devlere tuzak kurdum
Buğulu camların ardında durdum
Camlarımı silse idin ölürdün
Katı gerçek filizlendi her yerde
Daha aramızda sır perde perde
Tebessüm nerede mutluluk nerde
Bir kerecik gülse idin ölürdün
Dilaver CEBECİ
Bir yerinde çayın olayım
Öte yerinde dağ
Çayırında tayın olayım
Yeşilinde bağ
Köy yolunda taşın olayım
Az ileride han
Güz vakti yaşın olayım
Sabahları da tan
Düğünlerde türkün olayım
Ozanlarında saz
Kalplerinde ülkün olayım
Aşıklarında haz
Meydanında yiğit olayım
Bozkırında aygır
Uğrunda ben şehit olayım
Toprağında yatır.
Ormanında çınar olayım
Bir yerinde göl
Fışkıran bir pınar olayım
Biraz ötende çöl
Dağlarında kurdun olayım
Gaöklerinde kartal
Çayırında kuzun olayım
İnlerinde çakal
Gelininde duvak olayım
Şehidinde kefen
Mezarında kavak olayım
Harmanında döven
Direklerde bayrak olayım
Yeryüzünde toprak
Er elinde sancak olayım
Ey cennet vatan
Toprağına kurban olayım
Selahattin Bozdoğan
abdurrahim karakoç-mihriban şairi-mihriban şiiri-turancılık-milliyetçilik-
“Sılaya dön” diye mektubun geldi;
Sılayı sılada yitirdim anam.
Biten takvimlere sattım gençliği,
Uykuyu rüyada yitirdim anam.
Özü bulmak için indim derine;
Geç değdi ellerim dost ellerine.
Salınca gönlümü mahşer yerine,
Dünyayı dünyada yitirdim anam.
Öteyi ötede, burayı burda,
Güneşin nurunu bir başka nurda,
İsa’yı çarmıhta, Musa’yı Tur’da,
Adem’i Havva’da yitirdim anam.
Kapattım kapımı “of” ile ah’a,
Açtım penceremi sonsuz sabaha…
Ağrımı, sızımı sorma bir daha,
Onları orada yitirdim anam.
Bu hiç, o herşeyden verince müjde,
Silindi hayâller kalmadı gözde.
Aşkım çiçek açtı yandığım közde,
Aklımı, sevdada yitirdim anam.
Ölçtüm ve düşündüm inceden ince;
Sıyrıldı kılıftan “son” ile “önce”
Mânâlar zihnimde şekillenince,
Ben beni aynada yitirdim anam.
Önce kökü dalda, dalı çiçekte;
Çiçeği meyvede, meyveyi renkte;
Var olan herşeyi bir çekirdekte,
Onu da Mevla’da yitirdim anam
function puan(id,puan){ var dosya=”/puan.php?siirid=”+id+’&puan=’+puan; JXG(1,’sonuc’,dosya); }
Abdurrahim Karakoç |
Tuna boylarında sıra selviler
Tan yeli estikçe sessiz ağlarmış;
Gül bahçelerinde baykuşlar öter…
Şu viranelikler eski bağlarmış!
Namaz-gâh bir otluk: Kalmamış taşı;
Çeşmelerden akan : Kanlı gözyaşı…
Orda bir güzei var, çatılmış kaşı;
Ak alnına kara çatkı bağlarmış!
Kırık minareden duyulmaz ozan..
Hep ocaklar sönmüş, devrilmiş kazan.
Bir inilti duydum, sandım bir ozan;
Sesime ses veren karlı dağlarmış!
Söğüd dallarında hasta serçeler
Eski akın destanını heceler..
Tuna ağlıyormuş bâzı geceler:
Göğsünde kefensiz şehîdier varmış!
Bozulan bağların üzümü acı;
Âsî köle kesmiş eski haracı;
Yine yedi kıral giymişler tacı…
Şahin yuvasını kargalar sarmış!
Haydi eski ozan, al sazı ele,
Düşmanlar içine düşsün velvele.
De ki: Hor bakmayın bu durgun sele;
O, yetmiş bir kavme akın çıkarmış!
Ey Türk vur! Vatanın bakirlerine,
Günahkar gömleği biçenleri vur!
Kemikten taslarla, şarap yerine,
Şehitler kanını içenleri vur!…
***
Vur! Güzel aşıklar cenazesinden,
Kırmızı meşale yakanları vur!
Şehvetin raksına yetim sesinden,
Besteler,şarkılar yapanları vur!…
***
Vur! Katlin o kızıl sapanlarıyla,
Dünyaya ölümler ekenleri vur!
Vur! Zulmün o kanlı urganlarıyla,
Bir kavmi iplere çekenleri vur!…
***
Vur! Etten kemikten saraylar kuran,
O vahşi ruhları ezmek için vur!
Dört büyük rüzgara küller savuran,
O hain elleri kesmek için vur!…
***
Vur! Aşkın ve Hakkın zaferi için
Vur! Senden bak dünya bunu istiyor,
Vur! Yerde bak tarih senin seyircin,
Vur, gökte bak Allah sana “vur!” diyor.
***
Vur! Senin darbenden çıkacak ateş,
İntikam, isteyen bir milletindir!
Alnında doğacak kırmızı güneş,
Bu, senin ilahi hürriyetindir!…
***
Vur! Sende mukaddes hürriyet için,
Dünyanın diktiği bayrak için vur!
Her dinin sevdiği adalet için,
Her yerde haykıran bir hak için vur!…
***
Vur! Çelik kolların kopana kadar,
Olanca aşkınla , kuvvetinle vur!
Son düşman, son gölge kalana kadar,
Olanca kininle, şiddetinle vur!…
Mehmet Emin YURDAKUL (1869-1944)