Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780)

Aralık 23, 2024 Okuma süresi: 22 dakika
Erzurumlu İbrahim Hakkı
(Temsili)

  • Marifetnâme adlı eseri ile tanınan mutasavvıf şair, âlim.
  • 1703 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğdu.
  • Tasavvuf terbiyesini babası Derviş Osman Efendi’den aldı. Babasının da mürşidi olan İsmail Fakirullah’a bağlandı.
  • Arapça ve Farsçayı bu dillerde şiir yazacak kadar iyi öğrendi.
  • 1747 ve 1755 yıllarında olmak üzere iki kez İstanbul’a giderek eserlerinin yazımı için saray kütüphanesinden faydalandı.
  • Kendini dinî ilimlerin yanı sıra matematik, geometri, astronomi, tıp gibi pozitif bilimlerde de yetiştirdi.
  • Müderris payesi alarak birçok öğrenci yetiştirdi.
  • Eserlerinde genellikle Hakkı, bazen de Fakirî mahlasını kullandı.
  • Erzurumlu İbrahim Hakkı, 1780’de Siirt’in Tillo ilçesinde öldü.

  • 18. yüzyılın mutasavvıf şairlerinden biridir.
  • Divan’ındaki şiirler tamamen tasavvufidir.
  • Ona göre bilginin en yüksek derecesi Allah’ı bilmektir.
  • Mesnevi türündeki eserleri didaktik özellik gösterir.
  • Gazelleri diğer şiirlerine göre zengin hayal ve çağrışımlar içerse de usta bir şair değildir.
  • Şiiri daha çok düşüncelerini ifade etmek için kullanmıştır.
  • Özellikle eğitimde Arapçanın hâkim olduğu bir dönemde eserlerini sade bir Türkçe ile yazmıştır.
  • En önemli eseri Mârifetnâme‘dir.

Önemli Eserleri: Divan (İlahinâme), Mârifetnâme, İrfaniyye, İnsaniyye, Mecmuatü’l-Meani.

Marifetnâme Hakkında

  • Ansiklopedik bir eserdir.
  • Eser; kelâm, fıkıh, ahlâk ve tasavvufun yanı sıra aritmetik, geometri, astronomi, fizyoloji, psikoloji, coğrafya gibi disiplinlere de yer vermesi açısından önemlidir.
  • Mensur bir eser olsa da konular yer yer şiirlerle desteklenmiştir.
  • Eserdeki fikirlerin bir kısmı ayet ve hadislerle temellendirilmiştir.
  • Akıcı ve sade bir Türkçe ile kaleme alınmıştır.

Marifetnâme’den Bir Parça…

Kainat ve Atom

“Yer küresi ortalama 6,371 km yarıçaplı kutuplarda basık bir küre şeklindedir. Dünya’nın şekline özel olarak geoid denilmiştir. Son senelerde kuzey kutupta 15 m yüksek, güney kutupta 15 m alçak olduğu yapma uydularla anlaşılarak armut biçiminde olduğu sonucuna varıldı. Ekseni etrafında günde bir kere dönmekte Güneş etrafında saniyede 30 km hızla bir senede dolanmaktadır. Güneş sistemi, Güneş ve etrafında dolanan dokuz gezegenden ibarettir. Gezegenler de hem kendi eksenleri etrafında döner hem de Güneş etrafında dolanır. Hepsi, odaklarının birinde Güneş bulunan elips yörüngeler çizer. Bu yörüngeler, Yer’in çizdiği yörüngelerle küçük açılar yapar. Bütün yörüngeler Zodyak kuşağında bulunduğu halde Plüton’un yörüngesi bu burçlar kuşağının dışındadır. İslam astronomi âlimleri cetvelde gösterilen bu küçük açıları ölçmüşlerdir. Ancak gezegenlerin uzaklık ve büyüklükleri bugünkülerden biraz farklıdır. Bir derecelik meridyen yayını bugünkü gibi ölçmüşler, çok dikkatli gözlemler yapmışlardır.” (s. 282)

  • Halk arasında oldukça meşhur olan “Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayr eyler” beytiyle başlayan “Tefvîznâme” isimli otuz bir beyitlik manzume de bu eserde yer almaktadır.

Tefviznâme

Hak şerleri hayreyler
Zan etme ki gayreyler
Arif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
 

(şer: kötü, fena / gayr: başka)

Sen Hakk’a tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve razı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(tefviz: İnsanın cüzi iradesi ile elinden geleni yapıp gerisini Allah’a bırakması, tevekkül etmek)

Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(berk: sağlam / derk: anlama, kavrama)

Hallak-ı Rahîm oldur
Rezzak-ı Kerîm oldur
Faal-i Hakîm oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(hallak: yaratan / rahîm: koruyan, acıyan, merhamet eden / oldur: odur / rezzak: rızık veren / hakim: âlim)

Bil kâdî-i hâcâtı
Kıl ona münacatı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(kâdî-i hâcât: dilekleri gerçekleştiren / münacat: yakarış / murâdat: arzular, hevesler)

Bir işi murat etme
Olduysa inat itme
Hak’tandır o ret etme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hakk’ın olacak işler
Boştur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(gam: keder / teşviş: karıştırma / ol: o / hikmet: neden)

Hep işleri fâyıktır
Birbirine layıktır
Neylerse muvafıktır
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(fâyık-fâik: manevi olarak üstte olan / muvafık: uygun)

Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefvîz-i umûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(dil: gönül / dûr: uzak / umur: önem verme)

Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın o sanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(adli: adaletle ilgili / od: ateş)

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor bakma
İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Mümin işi reng olmaz
Akıl huyu ceng olmaz
Arif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

(reng: hile / ceng: savaş / teng: sıkıntılı)

Hoş sabr-ı cemilimdir
Takdir-i kefilimdir
Allah kim vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(sabr-ı cemil: güzel sabır / kim: ki)

Her dilde onun adı
Her canda onun yâdı
Her kuladır imdadı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

(yâd: anma, bellek)

Naçar kalacak yerde
Nâgâh açar ol perde
Derman eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

(naçar: çaresiz / nâgâh: ansızın)

Her kuluna her anda
Geh kahr u geh ihsanda
Her anda o bir şanda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(geh: kâh / kahr: zorlama, acı / ihsan: iyilik)

Geh mutî vu geh mâni
Geh dârr u gehî nâfî
Geh hâfid u geh râfî
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(muti: rahat / mâni: engel olan / darr: zararlı / nafi: faydalı / hafid: torun / râfî: yükseltici) 

Geh abdin eder ârif
Geh eymen u geh hâif
Her kalbi odur sârif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(âbidin-abdin: inanmışlar / eymen: hayırlı / hâif: korkak / sârif: sarf eden)

Geh kalbini boş eyler
Geh hulkını hoş eyler
Geh aşkına dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(hulk: huy / dûş: omuz)

Geh sade ve kâh rengin
Geh tab’ın eder sengin
Geh hürrem ve geh gamgin
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(rengin: renkli / tab: huy / seng: taş / hürrem: şen / gamgin: gamlı)

Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel güç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(mezbele: süprüntü / dil: gönül / gülşen: gül bahçesi)

Bu nas ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden ırağ olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(nas: insanlar)

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahi olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(müstakbel: gelecek / hâl: şimdiki zaman)

Her dem onu zikreyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayran-ı Hak ol söyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 

(dem: an / zikir: anma / zeyrek: uyanık, zeki)

Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut onu bul
Koy gafleti hazır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
 

(gaflet: aymazlık, olan bitenden habersiz olma)

Her sözde nasihat var
Her nesnede zînet var
Her işte ganimet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(zinet-ziynet: süs)

Hep remz ü işarettir
Hep gamz ü beşârettir
Hep ayn-ı inayettir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

 
(remz: güç anlaşılır, kapalı / gamz: kaş-gözle işaret etmek / beşaret: müjde / ayn-ı inayet: Allah tarafından korunmaya vesile olan ayetler)

Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkı
Öğren edeb ü hulkı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
 

(elsine: diller / Aklâm-ı Hak: Allah’ın takdiri)

Vallahi güzel etmiş
Billâhi güzel etmiş
Tallahi güzel etmiş
Allah görelim netmiş
Netmişse güzel etmiş

 

(vallahi, billahi ve tallahi: Allah hakkı için, Tanrı’yı tanık tutarım anlamlarına gelen ünlemler)

İlgili Sayfa

👉 Tekke Edebiyatı (Dinî-Tasavvufi Halk Edebiyatı)

Yararlanılan Kaynaklar

  • Mârifetnâme (Tam Metin), Tercüme Faruk Meyan, Bedir Yayınevi
  • Marifetnâme’de Tıp, Beslenme ve Tasavvuf İlişkisi; Ruhsal Soran
  • Tasavvufta İç Tenkit Geleneği; Mârifetnâme Örneği, Nurettin Aldav
  • Pozitif Psikoloji Bağlamında Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Tefvîznâme’si ile Manevi Danışmanlık ve Rehberlik, İsa Yavilioğlu


Cover Image

Muhyiddin Abdal

Mart 10, 2022 Okuma süresi: 2 dakika
Erenlerin eşiğinde
Yaslanarak yattım ben
Erenlere deli dedim
Sıdk ile ikrar ettim ben

Şah’ım da rehberim oldu
Hemen kıblem nurum oldu
Gani Otman pirim oldu
Onun eteğin tuttum ben

Eğnime giydim abayı
Terk ettim kamu kabâyı
Severim Sultan Baba’yı
Can ile gönül kattım ben

Güller açılır çağında
Bülbüller öter bağında
Musa ile Tûr dağında
Koyunu bile güttüm ben

Hocamdan ben sebak aldım
Okudum sebakın bildim
Üstâd’erdim üstat oldum
Gör ne üstada erdim ben

Maksudum didar eyledim
Gönülden nazar eyledim
Nakd ile pazar eyledim
Alana gevher sattım ben

Kadimî leyl ü nehârım
Hayat u bâd-ı seherim
Hem sedefim hem güherim
Özge madende buldum ben

Ben Muhammed’in gülüyüm
Ehl-i kemâlin kuluyum
Dost bağının bülbülüyüm
Cennet bağında öttüm ben

Kim bilir âşık hâlinden
Söyleşelim hâl dilinden
Muhyiddin’im aşk elinden
Uş yine deli oldum ben


DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI MENSUR ESERLER

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 5 dakika
Dini-tasavvufi halk edebiyatı bir yandan manzum eserler verirken diğer yandan mensur ürünler de vermiştir.Mensur eserler dört ana başlıkta toplanmaktadır.Bunlar fütuvvetname,gazavatname,menakıbname ve Battalname şeklinde sınıflandırılırlar.Halkın anlayabileceği bir dille yazılan bu eserler halk nesrinin başka bir deyişle basit nesrin örnekleridir.


Fütüvvetname
:

12. yüzyılda kurulan ahilik teşkilatının temel prensibine fütuvvet denir.Fütuvvet; kardeşlik, cömertlik ve kaynaşma anlamlarına gelir.Ahilik ( fütuvvet) dini,ahlaki,mesleki yardımlaşma örgütüdür.Ahiliğin mensupları kendi ailelerinden çok ahilikteki kardeşlerini düşünürler.Fütüvvetnameler ise fütuvvetle ilgili değerlendirmelerin, geleneklerin yer verildiği, fütüvvetin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinen yapıtlardır. Bu yapıtlarda, fütüvvetlerin özellikleri açıklanır, fütüvvet yoluna girerken uyulması gereken kurallar belirtilir. Günümüze ulaşan en eski fütüvvetname, 10. yüzyılda mutasavvıf Sulemi tarafından yazılan Arapça Kitab ül-fütüvve’dir.

Yazarın adıyla birlikte anılan fütuvvetnameler de vardır: Burgazi Fütüvvetnâme’si, Nasırî Fütüvvetnâmesi, Haliloğlu Yahya Fütüvetnamesi gibi.

Haliloğlu Yahya’nın Fütüvvetnamesi Türkçe yazılan ilk fütüvvetnamedir.

Gazavetname
Türk Edebiyatı’nda, savaşları konu edinen yapıtlara verilen isimdir. Gazavetname ile daha çok din düşmanları üzerine, gazilerin düzenledikleri akın ve savaşları, bu sırada gösterilen kahramanlıkları anlatan yapıtlar kastedilir. Türk Edebiyatında kırkı manzum olmak üzere ikiyüz elliden fazla gazavât-nâme mevcuttur.

Gazavât-nâmeler tarih için büyük önem taşımaktadır. Çünkü belli bir döneme ışık tuttuğundan ve ayrıntılı olarak işlediğinden dolayı araştırma için niteliklidir.

Bu kentin ya da bir kalenin alınmasını konu edinen yapıtlara “fetihname”, düşmanın yenilgisiyle biten savaşları konu edinenlere ise “zafername” denirse de, bu gibi farklılıklar daha sonra birbirine karıştırılmış ve bunların tümüne birden “gazavetname” denilmiştir.

Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda yazılmaya başlanmıştır. Kâşîfi’nin Gazaname-i Rum’u bu türün örnekleri arasındadır

Menakıbname
Menakıbnamelerde, kahramanların, din ulularının, tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler yer alır. Kahramanlar, olağanüstü nitelikler taşır, olağanüstü işler yaparlar. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menakıbname yazılmıştır. Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir. örneğin Mustafa Dede’nin Sefine-i Nefise adlı eseri gibi. Ya da sadece bir ermişi konu edinir, örneğin Müstakimzade süleyman saddedin’in Menkıb-ı imam-ı azam’ı gibi

Battalname

Battal Gazi’nin menkıbeleşmiş hayatı üzerine kurulmuş destansı halk hikayesidir. Yapıtta, Battal Gazi’nin tarihsel kişiliği çerçevesinde oluşan menkıbelerin yanısıra, başkalarına ait kahramanlıkların Battal’a mal edilmesi ve hikâyecinin düşsel katkısı ile oluşan; böylece gerçek tarihten iyice uzaklaşan serüvenler anlatılır. Battal’ın adı çerçevesinde oluşmuş iki halk hikayesi vardır: Arapça “Z’at ül-himme” (halk ağızında Zelhimme) ile Türkçe “Battalname”.


EDEBİYATA DAİR…: DİNİ TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 3 dakika
Tasavvuf Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra Anadolu’da kurumlaşan bir dini düşünce ve yaşam felsefesidir.12. YY’dan itibaren tasavvuf Anadolu’da yayılmaya başlamıştır.

12. yüzyılda yaşayan Ahmet Yesevi, hikmet adını verdiği şiirleriyle tasavvufun öncüsü olmuştur.Daha sonra Anadolu’da Yunus Emre, Mevlana, Celaleddin-i Rumi,Kaygusuz Abdal,Pir Sultan Abdal, ve daha pek çok mutasavvıf şair ile sürmüştür.

Tasavvuf şairleri şiirlerinde inançlarını, düşüncelerini dile getirirler. Şiirlerinde Allah aşkı,dünyanın faniliği,ahlak,nefisterbiyesi gibi konular göze çarpar.Şiirleri aracılığıyla sevgi ve hoşgörüye dayalı bir yaşantı dile getirilir.

Tasavvuf düşünürlerine mutasavvıf denir.Mutasavvıflara göre Allah’ı bilmeden ona ulaşılmaz.Allah’ı bilmek ise önce kendini bilmekle başlar: Yunus Emre bir ilahisinde bunu şöyle dile getirir:

İlim ilim bilmektir.
ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır.

Hoşgörü düşüncesine örnek olarak yine Yunus’un şu dörtlüğüne bakalım:

Elif okuduk ötürü
pazar eyledik götürü
Yaradılanı hoşgördük
Yaratandan ötürü

DİNİ-TASAVVUFİ HALK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ:

a) Nazım şekli olarak hem divan edebiyatının hem de halk edebiyatının nazım şekilleri kullanılmıştır.

b) Ölçü ağırlıklı olarak hece ölçüsüdür.Ancak aruz da kullanılmıştır.

c) Nazım şekilleri ve türleri; ilahi,nefes,nutuk,devriye,şathiyedir.

d) Genellikle yarım uyak kullanılmıştır.

e) Nazım birimi dörtlük veya beyittir.

e) Dil, halkın anlayabileceği sade bir dildir.Fakat Arapça-Farsça kelimelere ve tasavvuf kavramlarına yer verilir.Bu edebiyatın ürünlerini anlayabilmek için tasavvufi terimleri bilmek gerekir.

f) Anlatım coşkulu, içten ve samimidir.

Yüzyıllara göre Tekke Edebiyatını en önemli temsilcileri şunlardır:

12.yy: Hoca Ahmet Yesevi
13.yy:Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli
14.yy:Kaygusuz Abdal
15.yy: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi
16.yy: Pir Sultan Abdal
17.yy: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi
18.yy: Sezai
19.yy: Kuddusi, Turâbi


EDEBİYATA DAİR…: DEVRiYE

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 9 dakika
Dini-tasavvufi halk edebiyatı nazım türlerindendir. İnsanın yaradılışını ve insan ruhunun geçirdiği olgunlaşmayı işleyen şiirlerdir.Kısaca devir kuramını anlatan şiirlere devriye denir.İlahiye benzer.Ezel dediğimiz en eski zamanda yaratılan insan ruhunun Allah’tan gelip tekrar Allah’a dönmesi anlatılır.Bu kuram Hz. Muhammed’in “Ben nebi iken Adem su ile çamur arasındaydı.” hadisine dayandırılır.Tasavvuf düşünürlerine göre Hz. Muhammed’in ruhu ezelden beri vardı. Vakti gelen ruh maddi aleme iner.böylece insanın maddi aleme iniş çıkışını anlatan şiirlere devriye denir.

Lâ mekân ilinde bir nokta iken

İsmi var, cismi yok yerden gelirim

Daha hiçbir nesne yaratılmadan

Kandilin içinde Nûr’dan gelirim.


Dört nesneden yoğrulup da yapıldım

Şekillendim, fırınlara atıldım

Mevla’m ruh verince ayağa kalktım

Adem denen bir beşer’den gelirim.


Kabil, Hâbil olup dünyaya geldim

Öldüren ben idim, ölen ben oldum

İdris ile bile cennete girdim

Nâciye’den pâk mâder’den gelirim.


Nûh Peygamber ile bir gemi yaptım

Her mahluktan bir çift içine attım

Tûfanda münkîri suya gark ettim

Mü’minlerle bir sefer’den gelirim.


Hûd Peygamber ile gezdim bir zaman

Zalimler elinden dedim el’aman

Salih ile taştan çıkardım bir can

Mucize gösterdim Bir’den gelirim.


İbrahim’le bile putları kırdım

Nemrûd’un emrine ben karşı durdum

Elim kolum bağlı ateşe girdim

Nârı nûr eyledim kor’dan gelirim.


İsmâil, Hâcer’le çöle atıldım

Yâkup ile figanlara katıldım

Yusuf ile kul oluban satıldım

Mısır ülkesinden var’dan gelirim.


Eyyüb ile derde düştüm, küsmedim

Kurt yedi vücudum, şükrüm kesmedim

Şuâyb ile doğruluktan geçmedim

Lâl ü mercan satan şâr’dan gelirim.


Tûvâ vadisinde Allah’ı gördüm

Tûr dağına çıktım, Tevrat’ı aldım

Âsâm canlı idi ben onu bildim

Küntü kenz sırr-ı esrâr’dan gelirim.


Hızır ile âb-ı hayâtı içtim

İlyas ile bile göklere uçtum

Yûnus Peygamberle ummana düştüm

Balığın karnından gâr’dan gelirim.


Lokman oldum, ölüme çâre buldum

Danyal ile rahmet suyunda yundum

Üzeyr’e yeniden bir Tevrat sundum

Zülkarneyn’le bile sır’dan gelirim.


Dâvud oldum sapanımla taş attım

Calût’u öldüren kahraman zâttım

Süleymân’la inse cine hükmettim

Kuş dilini bilen Pîr’den gelirim.


Zekeriyyâ ile beni biçtiler

Yahyâ ile bile başım kestiler

İsâ ile çarmıhlara astılar

Bedenim bıraktım, dâr’dan gelirim.



EDEBİYATA DAİR…: NUTUK

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 2 dakika
Dini-tasavvufi halk edebiyatının nazım türlerindendir.Tarikata yeni giren dervişlere yol göstermek onları bilgilendirmek amacıyla söylenen didaktik şiirlere nutuk denir.Tarikatın piri,şeyhi veya mürşidi tarafından yeni müritlere tarikatın derecelerini ve adabını öğretmek amacıyla söylenir.Didaktik şiir türüne girer.

ÖRNEK:

Evvel tevhid sürer mürşid dilinden
Erişir canına fazlı Hüda’nın
Kurtulursun emarenin elinden
Erişir canına fazlı Hüda’nın

Gel imdi sen dahi şeyhin haline
Karışasın evliyanın yoluna
Dalasın sen ab-ı hayat gölüne
Erişir canına fazlı Hüda’nın


İLAHİ

Şubat 13, 2010 Okuma süresi: 5 dakika

İlahi, dini-tasavvufi halk edebiyatı nazım türüdür.İlahi türündeki şiirlerde, tasavvuf anlayışı, Allah sevgisi, Allah’a ulaşma yolunda ideal insan olma çabası ve arayışı işlenir.

İlahiler derin bir heyecanla, içten ve samimi olarak söylenmiş şiirlerdir.Genellikle hecenin 7’li, 8’li, 11’li kalıpları kullanılır.Aruzla yazılmış ilahiler de vardır ama sayıca azdırlar.İlahilerin nazım birimi dörtlük ve beyittir.Özel bir ezgi ile okunurlar.İlahi tasavvuf edebiyatının en yaygın nazım türüdür. Alevi ilahilerine nefes; Bektaşi ilahilerine ise deme ya da deyiş denmektedir.

Arayı Arayı bulsam İzini

Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasib eylese görsem yüzünü
Ya Muhammed Canım arzular seni

Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kabe yollannda tozlara batsam
Hub cemalin birkez düşümde görsem
Ya Muhammed Canım arzular seni

Zerrece kalmadı kalbimde hile
Sıdk ile girmişem ben bu hak yola
Ebu Bekir, Ömer, Osman’da bile
Ya Muhammedi Canım arzular seni

Ali ve Hasan, Hüseyin anda
Sevdası gönüllerde muhabbet canda
Yarın mahşer günü Hak divanda
Ya Muhammed Canım arzular seni

Yunus senin methin eder dillerde
Dillerde dillerde her gönüllerde
Arayı arayı gurbet illerde
Ya Muhammed Canım arzular seni

Yunus Emre

Mâil oldum bahçesinde hurmaya (Hicaz)

Mâil oldum bahçesinde hurmaya
Takâtım kalmadı aslâ durmaya
Ol Medine Ravzasını görmeye
Görmeyince alma yârab cânımı

Aşık olan bû fâniyi neylesin
Sâlâtü selâmla gökler inlesin
Medine’ye varıp mesken eylesin
Varmayınca alma yârab cânımı.

Gül yüzünü rüyamızda (Rast)

Gül yüzünü rüyamızda
Gürelim ya RESULALLAH
Gül bahçene dünyamızda
Girelim ya RESULALLAH

Sensin gönüller sultanı
Getiren yüce Kur’anı
Uğruna tendeki canı
Verelim ya RESULALLAH

Aşkınla yaşarır gözler
Hasretinle yanar özler
Mubarek ravzana yüzler
Sürelim ya RESULALLAH

Veda edip masivaya
Yalvarıp yüce Mevlaya
Şefaat – Mustafa’ ya
Erelim ya RASULALLAH

Levlake dedi sana Hak
Bağışla yüzümüze bak
Huzurullaha yüzü ak
Varalım ya RASULALLAH

Derviş derki kardeşlere
Çok selavat ver kardeşlere
Gül yüzünü göre göre
Ölelim ya RASULALLAH


Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler