Cover Image

Merkez-i Hake Atsalar da Bizi

Ocak 25, 2025 Okuma süresi: 3 dakika
Kıta

Zalim olsa ne rütbe bî-perva — x
Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız — a

Merkez-i hake atsalar da bizi — x
Küre-i arzı patlatır çıkarız — a

Namık Kemal

Günümüz Türkçesi: Zalim ne kadar pervasız olursa olsun biz yine o zulmün binasını yıkarız. Dünyanın merkezine de atsalar bizi, yerküreyi patlatır çıkarız.


Sözcükler

perva: çekinme, sakınma, korku
bî-perva: pervasız, korkusuz, çekinmez
bünyad: 1. temel, kök 2. yapı, bina
hak: toprak
merkez-i hake: toprağın merkezine, dünyanın merkezine
kürre-i arz: yerküre

Hatırlatmalar

Kıta (Kıt’a), en az iki beyitten oluşan divan şiiri nazım şeklidir. Beyit sayısı 2 ile 12 arasında değişir. Kafiye şeması xa / xa / xa… şeklindedir.
Namık Kemal, Tanzimat Birinci Dönem şairidir. Bu dönem şairleri içerik olarak yeni şeyler söyleseler de eski nazım şekillerini kullanmaya devam etmişlerdir. Hem Sultan Abdülaziz hem de II. Abdülhamit Dönemi’ndeki muhaliflerin gür sesi olan Namık Kemal, bu kıtayı da bir sürgün sırasında söylemiştir.
Şiirin ikinci beyti ise mübalağa sanatının en bilinen örneklerinden biridir.

Konu Anlatımı İndir 👇


Cover Image

Kaside Der-Hakk-ı Peder-i Hiş

Ocak 23, 2025 Okuma süresi: 14 dakika
17.yüzyıl divan şairi Nefi (Ömer), Sarıkamış Sancak Beyi Mehmet Bey’in oğludur.
Övgüde olduğu gibi yergide (hicivde) de bir üstat olan şair, babasının Kırım Hanı’na nedim olup ailesini terk etmesi üzerine aşağıda verilen kasideyi yazmıştır.
Kasideler övmek amacıyla yazılan şiirler olsa da şair -burada olduğu gibi- bu nazım şeklini hiciv yazmak için de kullanmıştır.
İlgili şiir, şairin hicivlerini topladığı “Siham-ı Kaza” adlı eserinde bulunmaktadır.
Hicivlerinde bambaşka bir kişiliğe bürünen Nefi, “Kaza Okları” anlamına gelen Siham-ı Kaza’da yer yer yergiyi aşıp küfre varan kaba saba ifadeler kullanmıştır.
31 beyitten oluşan bu hiciv, aşağıda günümüz Türkçesiyle birlikte verilmiştir:

Kaside Der-Hakk-ı Peder-i Hiş

Saadet ile nedim olalı peder Han’a
Ne mercümek görür oldı gözüm ne tarhana


Babam, Kırım Hanı’na mutluluk ile nedim olduğundan beri gözüm ne mercimek ne de tarhana görür oldu.

Zügürdlük âfetüm oldı aceb midür etsem
Peder gibi buradan ben de arz-ı cer Han’a

Züğürtlük felaketim oldu, acaba ben de babam gibi Han’dan para dilensem şaşılır mı?

Eger müsaade etmezse bir tulum yağa
İki tulum kımız olsun nedür zarar 

Han’a

Eğer, bir tulum yağa müsaade etmezse iki tulum kımız olsun. Bunun zararı var nedir ki Han’a?

Buna da hısset olur mı ki günde bin Tatar
Ṭulum ṭulum ḳımızı piş-keş çeker Han’a

Bu isteklerime karşı cimrilik eder mi? Ki günde bin Tatar tulum tulum kımızı peşkeş çeker Han’a.

Pederde mi aceb imsak ḫânda mı bilsem
Nezaket ile bunı kim sual eder Han’a

Bilsem cimrilik acaba babam da mı yoksa Han’da mı, nezaket ile bunu kim sorabilir Han’a.

Peder degül bu belâ-yı siyahdur başuma
Sözüm yerinde n’ola güç gelürse ger Han’a

Baba değil bu, kara beladır başıma. Sözlerim yerindedir, Han’ın zoruna giderse ne yapayım?

Benüm zügürdlük ile ellerüm ṭaş altında
Müzahrefatın o dürr ü güher ṣatar Han’a

Benim züğürtlükten ellerim taş altındayken o süprüntülerini (şiirlerini) inci ve cevher diye satar Han’a.

Ben ıztırab ile bunda sema’a girmede ol
Dü-beyt okur nagamatıyla def çalar Han’a

Ben ıstırapla buralarda dolaşırken o Han’a ezgi ile iki beyit okuyup tef çalar.

Zügürd olursam olaydum ne çare kail idüm
Olaydı baş sokacak denlü muhtasar hâne

Züğürt olursam olaydım yapacak bir şey yok ama başımı sokacak kadar bir evim olsaydı 

razı olurdum buna.

Huda bilür ki sözüm serteser hakikatdür
Baş ağrıdur der isem lîk serbeser 
Han’a

Allah bilir ki sözüm baştan sona gerçektir. Fakat gerçeklerin hepsini anlatırsam Han’a onun başını ağrıtır.

O demde kim peder-i nâbekâr u sifle-nihâd
Beni garib ḳoyup oldı hem-sefer Han’a

Alçak tabiatlı hayırsız babam, beni garip koyup Han’a gittiği zaman…

İki kaside komışdı ekâbiri cer içün
Pür oldı anun ile şehr içinde her hâne

Şehrin ileri gelenlerinden caize almam için iki kaside bırakmıştı. Şehir içindeki her ev o kaside ile doldu.

Ne caize ne sıla var bu yerde meddaha
Meger edem yine varınca bergüzer Han’a

Kaside yazarlarına ne caize ne de hediye var burada (Erzurum/ Pasinler). Han’a gidersem bu kasideleri ona armağan edeyim bari.

Peder bu mısra’ı hod kendi söylemişdi bilür
Menâre üstine laklak çıkar yapar hâne

Babam kendi söylemişti 

bu dizeyi, bilir: “Minare üstüne leylek çıkar, yuva yapar” (Evsizliğin ne olduğunu bilir.)

Giderdüm âh veli korkaram ki ammüm de
Ṭuyarsa gitdügüm ardumca can atar Han’a

Han’a ben de giderdim ama korkarım ki amcam gittiğimi duyarsa can atarak ardımdan gelir.

Bela bir iken üç olurdı başına Han’ın
Ederdi her biri bir gune arz-ı cer Han’a

Her birimiz bir şekilde Han’a dilenir, Han’ın başındaki bela da bir iken üç olurdu.

Üçi de cerr-i muvâfık ederdi birbirine
Biri birin yine tenhada hem geçer Han’a

Üçümüz de para koparmak aramızda uzlaşırdık ama Han ile yalnız kalınca da birbirimizin arkasından konuşurduk.

Bela budur ki riayet ederse Han bize ger
Ne denlü var ise cerrar azm eder Han’a

Han bizi kabul edip ağırlarsa memlekette ne kadar dilenci varsa hepsi Han’a yönelir ki asıl bela budur.

Bu denlü asker-i cerrara memleket gereke
Ne kişver-i Leh ü Çeh ne Ḳırım yeter Han’a

Böyle bir dilenci ordusunu beslemek için ne Lehistan ve Çek ne Kırım yeter Han’a.

Bu hayret ile varup geldügümce ahbaba
Kimi söger pedere kimisi güler Han’a

Bu garip durumu dostlara varıp anlattığımda kimi babama söver kimi de Han’ın hâline güler.

Biri ki Mir Şerefdür kadimi aḥbabun
Dua-yı ḫayr eder olmaz hem ol kadar Han’a

Bu eski dostların biri de Mir Şeref’tir ki Han’a onun kadar hayır dua eden olmaz.

Görince hâlümi şetm-i galiz eder pedere
Döner yemin eder ardınca hem Tatar Han’a

Mir Şeref, hâlimi görünce babama ağır küfür eder. Sonra da dönüp Tatar Han’a yemin eder. 

Not: Kaside, aşağıdaki beyitten itibaren Mir Şeref’in ağzından devam eder.

Ki Han sevaba girüp ger babanı ḳatl etse
Dua ederdi felekden ferişteler Han’a

Ki Han sevaba girip babanı öldürse gökten melekler ona dua ederdi.

Niçün deyince heman handenâk olup der kim
Nice nedim olur öyle leim har Han’a

Niçin deyince de hemen gülerek der ki: “Öyle aşağılık bir eşek nasıl nedim olur Han’a.”

Denâetinden eger bir latife nakl etsem
Olurdı tuhfe-i makbul mâ-hazar Han’a

Babanın alçaklığından bir fıkra anlatsam bu, Han için hazırlanmış makbul bir hediye olurdu.

Soyardı nalını ölmiş eşeklerün yolda
Verürdi nan u piyaza konınca her hana

Baban yolda ölmüş eşeklerin nalını soyar, konakladığı her handa onun parasıyla ekmek ve soğan alırdı.

Nigah-ı ḥasret ile reng-i rū komaz bilürem
Meded tuyurmasun ana gelince zer Han’a

Han’a altın gelirse aman duyurmasın babana, bilirim altına bile iç çekip baksa rengini soldurur.

Kırımı Han sana verse babandan artar mı
Yabana söyleme verme varup keder Han’a

Han, Kırım’ı sana verse babandan sana kalır mı, varıp boş sözlerle Han’a keder verme. (yabana söylemek: esası olmayan şeyler söylemek, saçmalamak, boşa konuşmak.)

Babana bin deve ger sana bir keçi verse
Anı dahı bana ver deyü göz kıpar Han’a

Han; babana bin deve, sana bir keçi verse baban onu da bana ver, diye Han’a göz kırpar.

Kanaat eyle baban gibi olma sen cerrar
Sıçup bokunı ye tek verme derd-i ser Han’a

Sen kanaat et, baban gibi dilenci olma, sıç.p b.kunu ye de Han’ın başına dert olma.

Tevekkül eyle cenab-ı Huda’ya ahvalün
Ne şeri-i hara arz eyle ne Tatar Han’a

Hâlini Allah’a havale eyle. Ne eşeğin hükmüne ne Tatar Han’a arz eyle.

Nefi (Siham-ı Kaza)

Konu Anlatımı İndir!  👇

İlgili Sayfalar


Hakani ve Nefi’de Ekmek Kavgası, Saadet Karaköse
Siham-ı Kaza (Eleştirel Basım), Nefi, Hazırlayan Furkan Öztürk


Ziya Paşa’nın Gördüm Redifli Gazeli

Aralık 31, 2024 Okuma süresi: 5 dakika
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-ü İslam’ı bütün viraneler gördüm

Bulundum ben dahi darüşşifa-yı Babıâli’de
Felâtun’u beğenmez anda çok divaneler gördüm

Huzûr-u kûşe-i meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethaneler gördüm

Cihan namındaki bir maktel-i âme yolum düştü
Hükûmet derler anda bir nice salhaneler gördüm

Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm

Ziya Paşa (1829-1880)

Aruz kalıbı: Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün

Günümüz Türkçesi

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-ü İslam’ı bütün viraneler gördüm

diyar-ı küfür: Küfür diyarı, Batı, Avrupa, Hıristiyan ülkeler.
belde: Şehir, kasaba
kâşane: Büyük, süslü köşk, saray vb. yapı
Mülk-i İslam: İslam mülkü, Müslüman ülkeler, Doğu.
virane: yıkılmış, yıkılmaya yüz tutmuş (yapı), yıkıntı.

Günümüz Türkçesi: Müslüman olmayan ülkeleri gezdim; gösterişli şehirler ve yapılar gördüm, İslam ülkelerini dolaştım baştan başa harap bir dünya gördüm.

Bulundum ben dahi darüşşifa-yı Babıâli’de
Felâtun’u beğenmez anda çok divaneler gördüm

darüşşifa: hastane, akıl hastanesi
Babıâli: Hükûmet, Osmanlı Devleti’nde başta sadaret (sadrazamlık / başbakan) olmak üzere dâhiliye ve hariciye bakanlıkları ile Şûrayıdevlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu yapı.
Felatun (Platon veya Eflatun): Antik Yunan filozofu
divane: deli

Günümüz Türkçesi: Bir zamanlar ben de Babıâli denilen şifa evinde bulundum ve orada Eflatun’u beğenmeyen / kendisini ondan üstün gören birçok kendini bilmez / deli gördüm.

Huzûr-u kûşe-i meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethâneler gördüm

kûşe: köşe

meclis: toplantı yeri, topluluk
sahba: şarap, içki
işrethâne: meyhane (mec. dünya)

Günümüz Türkçesi: Birçok meclis ve meyhanede bulundum ancak hiçbir zaman meyhane köşesinde / dünyada huzur bulamadım.

Cihan namındaki bir maktel-i âme yolum düştü
Hükûmet derler anda bir nice salhaneler gördüm

cihan: dünya
maktel-i âm: İnsanların topluca katledildiği yer
salhane: mezbaha

Günümüz Türkçesi: Günün birinde adına dünya denilen ve insanların topluca katledildiği bir yere yolum düştü: orada da hükümet denilen nice mezbaha gördüm.

Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm

humar: Sarhoşluğun verdiği sersemlik, baş ağrısı.
dehr: dünya
işretgeh: meyhane

Günümüz Türkçesi: Ziya, bu dünya denilen meyhanenin baş ağrısı veren keyfine değmez. Bu meyhanede ben çok durmadım ama neler gördüm.

İlgili Sayfalar


Cover Image

Ya Rab

Haziran 7, 2023 Okuma süresi: ~1 dakika

Benim tek hiç kim zâr ü perişan olmasın yâ Rab
Esir-i derd-i aşk u dâğ-ı hicran olmasın yâ Rab

Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-rahm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yâ Rab


Devamını okuyayım »


Cover Image

Kaside-i Arpa

Mayıs 5, 2023 Okuma süresi: 6 dakika
Dirliğimin baharını benim
Ah kim güze çevirdi arpa

Kalmadı kapana takacak buğday
Şehirde pahalı olalı beri arpa

At zayıfladı, üf desen uçar
Dağları saman eyledi arpa

Arpa derdi ile o kadar dövdüm
Kendimi ki oldu kemiklerim arpa

Şimdi at arpa diye can verir
Evvel ata verirdi can arpa

Kalmadı at, giyecek hem harçlık
Yokluğun halkı ziyan eyledi arpa

Yükleri yolda bıraktı atsızlık
Beyleri bile yayan eyledi arpa

Zayıflamayan hiçbir at kalmadı
Kendini gizlediğinden beri arpa

Taneni para ile alan övünür
Sanki bedava almış gibi arpa

Varıp arpa falı bakana dedim
Ey falan haber ver bana arpa(dan)

Dedi ki gökteki yıldız kadar
Vezirin kapısında var çok arpa

Eğer Paşa Hazretleri buyurursa
Samanyolu yıldızı getirir arpa

Hükmederse kudretinin baharı ile
Toprakta her zaman biter arpa

Emir verirse yağdırır hemen
Gökyüzü yıldız yerine arpa

İyilik ambarından verir
Atı yolda kalmışlara arpa

Necati dahi bu umutla gelir
Ki versin cihan veziri arpa

Ey zamanın tabibi cevap ver
Ki güçsüz bıraktı beni arpa

Nice ki bu dünya hanında
Yolcuların isteği ola arpa

Kudretin saray ahırından versin
Feleğin kır atına daima arpa

Kaside-i Arpa 

(Orijinal Metin)

Kanı ol yâr-i mihriban arpa
Sayruya sıhhat ata can arpa

Galiba çâha düşdi Yusufvâr
Ol aziz-i cihân olan arpa

Nev-bahar-ı maişetümi benüm
Ah kim eyledi hazan arpa

Kalmadı faka takıcak buğday
İlde olalıdan girân arpa

At arıkladı üf dir isen uçar
Dağları eyledi saman arpa

Arpa derdi ile şol kadar dögdüm
Kendümi ki oldı üstühan arpa

Şimdi at arpa diyü can virür
Evvel ata virürdi can arpa

Kalmadı at u don u hem harçluk
Eyledi halka çak ziyan arpa

Yükleri yolda kodı atsuzluk
Begleri eyledi yayan arpa

Kalmadı hiçbir at ki arıklamadı
İdeli kendüzin nihan arpa

Danesin akçeye alan ögünür
Ki eline girdi râyegân arpa

Varuban didüm arpa salıcıya
Salı vir bana ey fülan arpa

Didi kim gökteki sitare kadar
Der-i Asaf’da var çehan arpa

Eger emr itse Hazret-i Paşa
Getüre rah-ı kehkeşan arpa

Hükm iderse baharı kudretinün
Bitüre hâk her zaman arpa

Buyruk eylerse yağdura fi’l-hâl
Necm yirine âsumân arpa

Eyler enbâr-ı lutf u himmetden
Atı kalmışlara revân arpa

Bu ümide gelür Necati dahi
Ki vire Asaf-ı cihan arpa

Ey tabib-i zaman cevap buyur
Ki eyledi beni nâ-tüvân arpa

Niçe kim bu ribât-ı gerdunda
Ola matlub-ı reh-revân arpa

Vire kadrün stabl-ı âmireden
Hınk-ı gerduna câvidân arpa

Necati

Konu Anlatımı İndir 👇

İlgili Sayfa

👉 Divan Şiiri Örnekleri

Yararlanılan Kaynak

Divan Şiirinde Sosyal Hayattan Yansımalar: Necati Ve Hayreti’nin Arpa Kıtlığını Anlatan İki Manzumesi, Ülkü Çetinkaya


Mersiye-i Ester (Katır Mersiyesi)

Mayıs 2, 2023 Okuma süresi: ~1 dakika

Necati Bey'in ölen katırı için yazdığı 25 beyitlik mersiyedir.
Ester, Farsça bir sözcük olup katır anlamına gelmektedir.
Şiirde mesnevi tipi uyak kullanılmıştır. 

Mizahi bir üslupla yazılan şiirde katır, olağanüstü özellikleriyle dikkat çeker. Şair, kaybettiği katırın yerine Padişah'tan beyaz bir at diler.
Sosyal eleştiri de içeren şiirde padişahın varlık içinde yaşarken halkının durumundan haberdar olmamasına gönderme yapılmaktadır.

Devamını okuyayım »


Cover Image

Diyeler

Mayıs 1, 2023 Okuma süresi: 6 dakika
Reva mıdır ki güneş yüzüne kamer diyeler
Gece ile seyre çıkarsan dahi neler diyeler

Yüzümü ayağına süreyim nice olsa gerek
Nihayeti bu ki sen serveri sever diyeler

Mesiha ta’ne urub leblerin didi ne aceb
Ki bir ölüyü diri kılmaya hüner diyeler

Lebin katında ne lazım ki goncayı analar
Bir iki yakası açılmadık haber diyeler

Levend ü müflis ü divane vü fakir ü hakir
Necatiyem umaram dahi beş beter diyeler

Necati Bey

Aruz kalıbı: mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün

Açıklamalı Günümüz Türkçesi

1. Beyit

Reva mıdır ki güneş yüzüne kamer diyeler
Gece ile seyre çıkarsan dahi neler diyeler

reva: uygun, layık, yerinde
kamer: ay
dahi: bile

Günümüz Türkçesi: Senin güneş yüzüne ay demeleri uygun mudur? Gece ile dolaşmaya çıksan bile neler derler?

2. Beyit

Yüzümü ayağına süreyim nice olsa gerek
Nihayeti bu ki sen serveri sever diyeler

server: baş, önde giden

Günümüz Türkçesi: Gerek olsa yüzümü ayağına süreyim, nihayetinde benim için bu başı (güzeller güzelini) sever derler

3. Beyit

Mesiha ta’ne urub leblerin didi ne aceb
Ki bir ölüyü diri kılmaya hüner diyeler

Mesih: Hz. İsa isimlerinden biri.
ta’ne: yerme, çekiştirme

Açıklamalı günümüz Türkçesi: Hz. İsa (bile) dudaklarını çekiştirip dedi nedir acaba, ki bir ölüyü diriltmeye hüner derler. Beyitte Hz. İsa’nın ölüleri diriltme mucizesine telmih yapılmıştır. Divan şiirinde sevgilinin dudağı İlahi bir hüviyete sahiptir. Cana can katan dudağının ihya ediciliği Hz. İsa’yı geride bırakacak kadar etkilidir.

4. Beyit

Lebin katında ne lazım ki goncayı analar
Bir iki yakası açılmadık haber diyeler

gonca: Henüz açılmamış veya açılmak üzere olan çiçek, tomurcuk.
analar: anarlar
yakası açılmadık: söylenmesinden kaçınılan söz, sövgü veya açık saçık nükte.

Günümüz Türkçesi: Dudağın katında ne lazım ki goncayı ansınlar, bir iki yakası açılmadık söz derler


5. Beyit

Levend ü müflis ü divane vü fakir ü hakir
Necatiyem umaram dahi beş beter diyeler

levent: deniz erlerine verilen isim, boylu poslu
müflis: iflas etmiş, sefil, parasız kalan
divane: deli, aklı başında olmayan
hakir: değersiz, itibarsız
beş beter: besbeter

Açıklamalı günümüz Türkçesi: Benim için levent, parasız, deli, fakir, itibarsız derler, ben Necati’yim korkarım ki daha kötüsünü de derler. Şair, “Necati’yem” diyerek sırf ünlü bir şair olduğu için kendisini çekemeyenlerin hakkında olumsuz şeyler söylediğini hatta bu durumun daha vahim bir hâl alacağına ilişkin kaygısını ifade etmektedir.

Konu Anlatımı İndir 👇


Cover Image

Ne Derlerse Desinler

Mart 8, 2023 Okuma süresi: 4 dakika

Gazel

Kıl meclisi âmâde ne derlerse desinler
İç dilber ile bâde ne derlerse desinler

Anber gibi kâküllerini bir gece âşık
Şemm eyledi rüyada ne derlerse desinler

Bend etti dili silsile-i zülfüne dildar
Hala ben o sevdada ne derlerse desinler

Gamı bu gün eylerse ahibba beni tayip
Bir bir çıkar ukbâda ne derlerse desinler

Bu kara yüzüm ak olsa da rûz-u cezada
Şimdi bana dünyada ne derlerse desinler

Alemde nedir farkı bana medh ile zemmin
Sağ olsun ahibba da ne derlerse desinler

Leylâ o perîye biraz arzi hulus et
Düş payine tenhada ne derlerse desinler

Leyla Hanım

Sözcükler

âmâde: hazır
bâde: şarap, içki
anber (amber): güzel koku
kakül: alnın üzerine sarkıtılan kısa kesilmiş saç
şemm: koklamak
bend: bağ; bağlanan, bağlanmış
silsile: zincir
zülf: sevgilinin saçı
dildar: sevgili
ahibba: dostlar
ukba: öbür dünya, ahiret
rûz-u ceza: ceza günü, amellerin karşılıklarının verildiği gün
medh: övme
zemm: kötüleme
hulus: samimiyet, saflık
pay: ayak

Konu Anlatımı İndir 👇

İlgili Sayfa


Zalim Beni Söyletme

Aralık 25, 2022 Okuma süresi: 2 dakika
Aşkınla yürek yarelerim işler onulmaz
Meydan-ı muhabbette bu hicran unutulmaz
Âşık sana çoksa bana dilber mi bulunmaz
Zalim beni söyletme derunumda neler var

Bed-çehre rakibi acep âdem mi sanırsın
Bir gün olur ondan dahi ey şuh usanırsın
Ettiklerine nadim olursun utanırsın
Zalim beni söyletme derunumda neler var

Her derdine ben sabredeyim şuh-ı cihanım
Leylâ’ya cefa âdetin olsun yine canım
Tesir eder elbet sana bu âh u figânım
Zalim beni söyletme derunumda neler var

Leyla Hanım (?-1848)

Nazım şekli: Şarkı
Aruz kalıbı: Mef‘ûlü Mefâ‘îlü Mefâ‘îlü Fe‘ûlün

Sözcükler

pür-ateş: ateş dolu
zinhar: sakın, aman
derun: iç, içeri, öz / gönül, yürek, ruh
yare: yara
işler: artar (metinde)
onmak: şifa bulmak, iyileşmek
onulmaz: iyileşmez
meydan-ı muhabbet: aşk meydanı
hicran: ayrılık
dilber. alımlı, güzel kadın
bed: kötü, çirkin
çehre: yüz
rakip: divan şiirinde aşığın rakibi
âdem: insan
şuh: neşeli, serbest kadın
nadim olmak: pişman olmak
cihan: dünya, alem
cefa: zulüm
ah u figan: bağırarak ağlamak, feryat etmek

İlgili Sayfa

👉 Açıklamalı Divan Şiiri Örnekleri


Cover Image

Derdin Bendedir

Mayıs 8, 2022 Okuma süresi: 3 dakika

Tuyuğ

Hayli müddetdür ki derdün mendedür
Dil sana bir boynı bağlu bendedür
Tâ ki saldı hecrün ayağdan meni
Sen bilürsin şimdi mürvet sendedür

Nesimi

Günümüz Türkçesi

Hayli zamandır ki derdin bendedir
Gönül sana boynu bağlı bir köledir
Ta ki ayrılığın beni kuvvetten düşürdü
Sen bilirsin şimdi cömertlik sendedir

Sözcükler

müddet: süre, zaman
dil: gönül
bende: köle
ayaktan salma: yer düşme, kuvvetten düşme
hecr: ayrılık
mürvet (mürüvvet): cömertlik

Ek Bilgi

Tuyuğ, Türk divan şairleri tarafından “mani” nazım şeklinden  yola çıkılarak oluşturulmuş bir nazım şeklidir. Genel olarak “fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilün” kalıbıyla yazılır ki bu da 11’li hece ölçüsüne denktir. Genelde “aaba” şeklinde kafiyelenir.

Konu Anlatımı İndir 👇


Cover Image

Bağ-ı Dehrin Hem Hazanın Hem Baharın Görmüşüz

Nisan 2, 2022 Okuma süresi: 5 dakika
Top-ı âh-ı inkisâra pâydâr olmaz yine
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz

Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz

Bir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır sermâyesi
Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz

Bir gün eyler dest-beste pây-gâh-ı cây-gâh
Bi-aded mağrur-ı sadr-ı itibârın görmüşüz

Kâse-i der-yüzeye tebdîl olur câm-ı murâd
Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâde-hârın görmüşüz

Nabi

Vezin: fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün

Günümüz Türkçesi ve Açıklamalar

I.

Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rüzgârın görmüşüz

bağ-ı dehr: dünya bahçesi
hazan: sonbahar
gam: keder, üzüntü
neşât: sevinç, mutluluk
rüzgar: zaman, devir, yel

Günümüz Türkçesi: Dünya denen şu bahçenin hem sonbaharını (yaşlılığını) hem ilkbaharını (gençliğini) gördük. Yani biz, sevincin de üzüntünün de çağını yaşadık ya da tüm bunların bir rüzgar gibi gelip geçtiğini gördük.
Zaman, çağ, devir gibi anlamlara da gelen “rüzgâr” sözcüğü dizede tevriyeli olarak kullanılmış. Öğüt verecek olgunluğa ve tecrübeye sahip olduğunu düşünen şair; beyitte hazan-bahar, neşe-gam tezadından yararlanarak hayatın değişkenlik gösterdiğine vurgu yapmıştır.

II.

Çok da mağrur olma kim meyhâne-i ikbâlde
Biz hezâran mest-i mağrurun humârın görmüşüz

mağrur: gururlu
kim: ki bağlacı
ikbal: mutluluk, talih, refah
meyhâne-i ikbâl: ikbal meyhanesi (yüksek mevki-makam)
hezâran: pek çok, binlerce
mest: sarhoş
humâr: sarhoşluğun verdiği sersemlik

Günümüz Türkçesi: Talihin meyhanesinde çok da gururlanma ki biz orada, nice gurur sarhoşunun sonunda baş ağrısı (sıkıntı) çektiğini görmüşüz.
Beyitte makam ve mevkilerini ebedi zanneden ve elindekilerle gururlanan insanlara uyarı yapılmıştır. Ancak bu sarhoşluk uzun sürmez. Hayatta birçok şey gören şair, binlerce gurur sarhoşunun ayıldıktan sonraki halini görmüştür.

III.

Top-ı âh-ı inkisâra pâydâr olmaz yine
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz

top-ı ah-ı inkisar: beddua ahlarının topu
pây-dâr: sağlam, devamlı
kişver-i câh: makam, mevki ülkesi
seng: taş

Günümüz Türkçesi: Mevki-makam ülkesinin taştan nice hisarları vardı ama beddualar nedeniyle (tüm bunların) yine de ayakta kalamadığını gördük.
Beyit, milletlerin kaderine hâkim olan iktidar sahiplerine bir uyarıdır. Onlar, taştan hisarlarla çevrili şehirlerde otururlar ve saltanatlarının ebedi olduğunu düşünürler. Gün gelir yıkılmaz diye bilinen bu kaleler bir âh topu (beddua ateşi) ile yerle bir olur.

IV.

Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz

huruş: gürültü, ağlayıp inleme
pest: alçak, aşağı
ehl-i dert: dert ehli, dert sahibi
eşk: gözyaşı
seyl: sel
inkisar: kırılma, gücenme, beddua

Günümüz Türkçesi: D

Şair, beyitte gününü gün eden nice insanın elindeki kadehin bir gün dilenci tasına dönüştüğünü söylemektedir.


Gizlesem de Aşikâr Etsem de Canımsın Benim

Mart 30, 2022 Okuma süresi: 4 dakika
Derd-i aşkın ben senin beyhude izhar eylemem
Lâf edip âh ü enini kendime kâr eylemem
Hâsılı âlem bilir bu sırrı inkâr eylemem
Gizlesem de aşikâr etsem de canımsın benim

Ey gül-i bağ-ı vefa malûmun olsun bu senin
Hâr-ı cevr ile sakın terk eylemem pîrâhenin
Ölme var ayrılma yoktur öyle tuttum dâmenin
Gizlesem de aşikâr etsem de canımsın benim

Gâhi ikrar eyleyip gâhî gelip inkârdan
Aksini seyreylerim âyînede divârdan
Gerçi bu suretle pinhân eylerim ağyârdan
Gizlesem de aşikâr etsem de canımsın benim

Beste kıldım sâz-ı efkârı o zülf-i sünbüle
Oldu Galib perde-i âhım muhayyer sünbüle
Herçİ bâdâbâd bağlandım hevâ-yı kâküle
Gizlesem de aşikâr etsem de canımsın benim

Şeyh Galip

Günününüz Türkçesi ve Açıklamalar

1.

Ey işve fidanı (sevgili) taze fidanımsın benim
Gördüğüm günden beri kalbimdesin benim
Demeye gerek var mı sevdiğimsin benim
Gizlesem de açık etsem de canımsın benim

Açıklama: “Akan ruh”, “su gibi akıp giden ruh” gibi anlamlara gelen “rûh-ı revân” tamlaması şiirde can (sevgili) anlamında kullanılmıştır.

2.

Aşkının derdini boş yere açık eylemem
Ah çekip inlemeyi lafta kendime kâr eylemem
Kısacası âlem bilir bu sırrı inkâr eylemem
Gizlesem de açık etsem de canımsın benim

Açıklama: Aşk ıstırabı ile âh etmek ve inlemek, şikâyet anlamına gelir ki gerçekten seven, böyle bir duruma düşmez.

3.

Ey vefa bahçesinin gülü! Şunu iyi bilmelisin
Gömleğini bırakmam dikenin cefası yüzünden
Ölmek var ayrılmak yoktur öyle tuttum eteğini senin
Gizlesem de açık etsem de canımsın benim

Açıklama: Bu dörtlükte sevgiliye bağlılık (vefa) ve acıya katlanma fikri üzerinde durulmuştur. Gülün dikeni olduğu gibi aşkın da ıstırabı vardır. Gerçek âşık, bütün acılara katlanarak sevgilisine bağlı kalır.

4.

Kâh söylerim kâh vazgeçerim inkârdan
Hayalini seyrederim duvardaki aynadan
Gerçi, bu sayede saklarım yabancılardan
Gizlesem de açık etsem de canımsın benim

Açıklama: Ayna sembolü tasavvufta Tanrı’nın kâinatta tecelli etmesi (görünür olması) fikrini ifade eder. Şair, Yaradan’a olan hayranlığını yaratılmışlar üzerinden ifade etmektedir.

5.

Fikrimin sazını sümbül saçlarına bağladım
Galip, ahımın perdesi muhayyer-sümbüle oldu
Ne olursa olsun kâkülünün havasına bağlandım
Gizlesem de açık etsem de canımsın benim

Açıklama: Divan şiirinde sevgilinin saçı sümbüle benzetilir. “Sünbüle” ise klasik Türk müziğinde bir makamın adıdır. “Beste kılmak” da hem bağlamak hem de beste yapmak anlamında kullanılmıştır. “Muhayyer-sünbüle”, ise “sünbüle” makamının değişik bir şeklidir.

İlgili Sayfa


Sözüm Kasidesi

Şubat 18, 2022 Okuma süresi: 10 dakika
24.
Hâsid-i keçrev hayâle râst gelmezse nola
Ehl-i dil yârâne her dem yâr-ı cânıdır sözüm

Kıskanç insanlar benim hayallerimi anlamasa ne olur
Şiirden anlayan, ehil insanlara candan bir dosttur sözüm

25.
Ben cihânârâ şehenşâh-ı cihân-ı manayım
Sözlerin de pâdişâh-ı kâmrânıdir sözüm

Ben mana âleminin cihanı süsleyen yüce sultanıyım
Bütün sözlerin de bahtiyar sultanıdır sözüm

26.
Dönse şemşîr-i hatîbe nola şemşîr-i zebân
Mülk-i nazmın hutbe-i emn ü amânıdır sözüm

Dil kılıcım, hatibin kılıcına benzerse bunda ne var
Şiir mülkünün güven veren hutbesidir sözüm

Not: Hatipler, kılıçla fethedilmiş beldelerde hutbe okurken ellerinde sembolik olarak bir kılıç bulundururlardı. Bunun yanı sıra sultanlar saltanatlarına delil olsun diye adlarına hutbe okuturlardı.

27.
Tabının bir tercümân-ı ter zebânıdır kalem
Hâmemin bir hemzebân-ı nüktedânıdır sözüm

Kalem, şairliğimin benzersiz bir tercümanıdır
Kalemimin zarif, ince bir arkadaşıdır sözüm

28.
Pâsbân olmuş bir ejderdir kalem genc-i dile
Ki o gencin şebçirâğı-ı pâsbânıdır sözüm

Kalem, bekçi olmuş bir ejderdir gönül hazinesine
O hazine bekçisinin elindeki ışıktır sözüm

29.
Tâ sabâh-ı haşre dek bin mübtelâyı mest eder
Bezm-i aşkın neşve-i rıtl-ı girânıdır sözüm

Ta kıyamet sabahına kadar binlerce aşığı sarhoş eder
Aşk meclisinin neşe veren büyük kadehidir sözüm

Girizgah

30.
Rind-i huşyârım harâbât-ı muhabbettir dilim
Âşık-ı hercâîyim vahdet nişânıdır sözüm

Ayık bir rindim, aşkın meyhanesidir gönlüm
Kararsız bir aşığım, birliğin işaretidir sözüm

Methiye

31.
Olalı peygamber-i âhır zamâne naatgû
Âb-ı rûy-ı ümmet-i âhır zamânîdir sözüm

Son peygamberi öven şiirler yazdığımdan beri
Ahir zaman ümmetinin yüz suyudur sözüm

32.
Naat-ı şâhenşâh-ı evreng-i nübüvet ki anın
Feyz-i medhiyle dilin cân-ı cihânıdır sözüm

Peygamberlik tahtının en büyük padişahı ki onu
Övmenin bereketiyle gönül dünyasının canıdır sözüm

33.
Cân-ı âlem fahr-ı âdem Ahmed-i mürsel ki tâ
Haşr olunca naatgûy u naathânıdır sözüm

Peygamber ki âlemin canı, insanlığın övüncü ta
Kıyamete kadar onun niteliklerini övecektir sözüm

34.
Olalı gavvâs-ı deryâ-yı hayâl-i midhati
Cevherî-i tabımın zîb-i dükkânıdır sözüm

Onun övgüsüyle hayal denizinin dalgıcı olalı
Şairliğimin mücevher dükkanını süsler sözüm

35.
Ol kadar el verdi manâ feyz-i evsâfiyle ki
Gûyiyâ miftâh-ı genc-i şâygânîdir sözüm

Niteliklerinin bereketiyle o kadar anlam buldum ki
Sanki Hüsrev’in hazinesinin anahtarıdır sözüm

36.
Maşrık-ı subh-ı hidâyettir senâsiyle dilim
Mihr-i kudsî pertev-i kevkebfeşânıdır sözüm

Övgüsüyle gönlüm hidayet sabahının doğduğu yer
Onun yıldız saçan kutsal ışıklı güneşidir sözüm

37.
Kevkeb-efşân âfitâb olmazsa ger ol maşrıkın
Ikd-ı pervîn-i güsiste rîsmânıdır sözüm

Doğunun o yıldız saçan güneşi olmasa bile
İpi kopmuş Ülker yıldızının gerdanlığıdır sözüm

38.
Başlasam mirâcını tahkîke âb u tâb ile
Gevher-i şehvâr-ı gûş-ı Ümmühânî’dir sözüm

Miracını canla başla anlatmaya başlasam da
Ümmühani’nin kulağındaki büyük incidir sözüm

Not: Ümmühani; Hz. Peygamber’in amcasının kızı, bazı kaynaklarda miraç hadisesinin onun evinde gerçekleştiği rivayet edilir.

39.
Addolunmaz mucizâtı hadden efzûn neylesin
Gerçi ki bir râvî-i muciz beyânîdir sözüm

Mucizeleri sayılmayacak kadar çoktur güç yetmez
Her ne kadar onun mucizelerini aktarsa da sözüm

40.
Gerçi ben dûrum cenâbından hele şükrüm budur
Çehre-fersâ-yı cenâb-ı âstânıdır sözüm

Gerçi huzurundan uzağım ama şükrüm şudur
Onun eşiğine yüz sürmektedir sözüm

41. (Taç Beyit)

Nefîyim endîşe-i naat ile oldum kâmyâb
Nâmurâdân-ı cihâna müjdegânîdir sözüm

Nefi’yim, onu övme düşüncesi ile bahtiyar oldum
Cihanda muradına ermemişlere bir müjdedir sözüm

Dua

42.
Hâkpây-ı naat gûyânım ki arş-ı azamın
Zikr ü tesbîh-i lisân-ı kudsiyânıdır sözüm

Naat söyleyenlerin ayağının toprağıyım ki
Melekler alemindeki dillerin duasıdır sözüm

43.
Şâdkâm oldum neşât-ı feyz-i naat-i pâk ile
Şimdiden sonra duâ-yı şâdmânîdir sözüm

Mübarek naatının verdiği bereketle mutlu oldum
Şimdiden sonra mutluluk duasıdır sözüm

44.
Tâ ki manâ-yı latîf ü lafz-ı rengâmîz ile
Rûzgârın bir dilârâ dâstânıdır sözüm

Renkli sözler ve latif manalarla bezendiğinden beri
Devrin gönülleri süsleyen bir destanıdır sözüm

45.
Her dem endîşemden olsun rûhuna yüz bin selâm
Arşa dek îsâle peyk-i râygânîdir sözüm

Ruhuna her an düşüncemden yüz bin selam olsun
Bu selamı arşa kadar ulaştıran gönüllü ulaktır sözüm

Nefi

Not: Hz. Muhammed’i övmek amacıyla yazılan bu kaside (naat), gelenekten farklı olarak fahriye başlar. Naatın 1-29. beyitler arası fahriye, 30. beyit girizgâh, 31-41. beyitler arası methiye, 42-45. beyitler arası da dua bölümüdür.

İlgili Sayfa

👉 Divan Şiiri Örnek Metinler

Yararlanılan Kaynaklar

Nefi Divanı, Metin Akkuş
Nefi’nin “Sözüm” Redifli Kasidesinin İstiare Zemini Osman Horata
Bir Söz Sanatçısı Nefi, Bahir Selçuk
Övgü ve Yerginin Zirve Şairi Nefi, Mücahit Kaçar


Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler