Cover Image

Bir Cadı Hikayesi

Ocak 15, 2025 Okuma süresi: 6 dakika

Evliya Çelebi, misafir olduğu bir Bulgar köyünde yaşadığı garip bir olayı Seyahatname’sinde şöyle anlatmaktadır:

“Bir odada ateşin kenarında rahatlıkla otururken şunu gördüm: Kapıdan içeri çirkin suratlı bir ihtiyar kadın saçlarını dağıtarak girdi. Çekinmeden ateşin başına oturdu. Kendi dili ile birçok küfürler etti. Ben öyle anladım ki, dışarıda adamlarımız biraz uygunsuz hareketler yapıp olmayacak isteklerde bulunmuşlar. Adamlarımı çağırıp tembih ettiğimde, ‘Asla bir şeyden haberimiz yoktur’ dediler. Sonra bu kocakarının yanına yedi çocuk gelip çağal çuğal Bulgarca söyleşerek ateşin etrafını sardılar. Bana asla yer komadılar. ‘Garip bir manzara!’ diyerek yakadan seyrederdim. Onu gördüm ki o ihtiyar kadın ocaktan biraz kül alıp ötesine berisine sürdü, elinde kalan külü de bir efsun okuyup ocak başındaki çıplak yatan kızların ve oğlanların üzerlerine saçtı. Onların yedisi de birer piliç olup çu, çu demeye başladılar. 

Sonra elinde kalan külden kendi başına saçınca o an kendisi de büyük bir kuluçka (tavuk) olup ‘kürk, kürk’ diyerek kapıdan dışarı çıktı. Arkasından yedi piliç de çıktı. O an ‘Bre oğlan!’ diye can havli ile feryat ettiğimde, adamlarım uykudan uyanıp geldiler. Gördüler ki burnumdan kan boşanmış! ‘Bre bu ne haldir? Bir dışarı çıkın, bir kütürtü oluyor.’ dediğimde dışarı çıktılar. Görürler ki atlar arasına o tavuk ve piliçler girdiklerinden atlar boşanıp birbirlerini helâk ediyorlar. Halbuki atlar tavuktan ve domuzdan haz edip onlarda sarıca ve kızılkurt hastalıkları bulunmaz. Onun için nalbant dükkânları tavuksuz, değirmenler domuzsuz olmaz. Beride atlar birbirini helâk ederlerken köyde reaya bu halden haberdar olup atları bağladılar. Cadı tavuklar bir tarafa gittiler. Kölem -onun anlatmasıdır- dedi ki: ‘Onu gördüm ki bir kefere hemen tavukların üzerine serpe serpe işeyince o sekiz tavuk insanoğlu olup yine o kocakarı oldu. O işeyen adam, kocakarıyı ve çocukları döve döve bir tarafa götürdü. Ardı sıra baktık. Meğer gittikleri yer kiliseleri imiş. Hatunu papaza verip papaz da okuyarak aforoz eyledi.’ Bu şekilde kölem yemin etti. ‘Müezzin Mehmet Efendi’nin hademeleri ve mataracıbaşının hademeleri de görüp tavuğun insan olduğuna şahit oldular.’ dedi. 

O gece sabaha kadar korkumdan veya kanımın hareketinden burnumun kanı dinmedi. Ta sabah olduktan sonra kandan kurtuldum. Sonra müezzin ve mataracı hademelerine sordum, ‘Vallahi, akşam tavukların üzerine o Bulgar işeyince tavuklar adam oldu. İsterseniz işeyen Bulgar’ı getirelim.’ dediler. Ben de: ‘Canım, haydi getirin.’ dedim. O an Bulgar gülerek: ‘Sultanım, o kadın başka soydur. Kış geceleri yılda bir kere öyle karakoncolos olurdu. Ama bu yıl tavuk oldu. Kimseye zararı yoktur.’ deyip gitti. İşte ben adı geçen bu Çalıkkavak’ta böyle bir şeye rast gelip neredeyse aklım başımdan gidecekti.” (Cilt 3, s.290, 291).

Notlar:

1. Evliya Çelebi, durağan bir anlatıyı nasıl renklendireceğini iyi bilen ve mizahi yönü kuvvetli bir yazardır. Seyahatname yazarı, bu örnekte ise özellikle Balkanlarda oldukça yaygın olan doğaüstü varlıklara ait bir halk inancını -eserinin birçok yerinde yaptığı gibi- zekice kurguladığı bir hikâye ile okuyucuya sunmuştur.

2. “Karakoncolos / Karakoncoloz” cadılar için kullanılan sözcüklerden biridir. Pertev Naili Boratav’a göre karakoncolos, cadıdan farklıdır. Halkın inancına göre zemheride (kışın en soğuk zamanı) ortaya çıkan karakoncolos, evlerdeki yiyeceklere tükürerek ya da işeyerek türlü hastalıklara yol açmakta bazen de insanları uykuda iken alıp dışarı götürerek donmalarına sebep olmaktadır.


3. Karakoncolos, yurdumuzun farklı bölgelerindeki yaygın bir inanışa göre, kışın en soğuk günlerinde insanlara zarar veren bir varlıktır. Zemherinin ilk on iki gününde sokaklarda dolaşır, rastladığına “Nereden geliyorsun, Nereye gidiyorsun? Adın ne?” diye sorarmış. Verilecek cevapların içinde mutlaka “kara” kelimesi olmalıymış (Kara köyden geliyorum, Karasu’ya gidiyorum, Adım Kara Hasan vb.) Aksi takdirde Karakoncolos elindeki kocaman tarakla vurarak karşısındakini öldürürmüş.



Yararlanılan Kaynaklar

Seyahatname, Evliya Çelebi, Üçdal Neşriyat, Cilt 3
Osmanlı Devleti’nde Cadılar Üzerine Bir Değerlendirme, Zeynep Aycibin

Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller, İnanmalar,
Uygulamalar; Ayşe Duvarcı


Âşıkpaşazâde (15.yy)

Aralık 20, 2022 Okuma süresi: 9 dakika








Âşıkpaşazâde (15.yy)




Âşıkpaşazâde (15.yy)

  • 15. yüzyıl Osmanlı tarih yazarı.
  • Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir.
  • Büyük dedesi Garibnâme adlı mesneviyi kaleme alan Âşık Paşa‘dır. Bu nedenle yazar, daha çok “Âşıkpaşazâde” olarak anılmaktadır.
  • Gerçek adı Derviş Ahmet, mahlası Âşıkî’dir.
  • Hayatı hakkındaki bilgiler daha çok yazmış olduğu Osmanlı tarihine dayanmaktadır.

Tevarih-i Âl-i Osman

  • En önemli eseri daha çok “Tevarih-i Âl-i Osman” olarak bilinen Osmanlı tarihidir.
  • Bu esere kadar yazarı bilinmeyen ve aynı adla anılan birçok Osmanlı tarihi vardır. Bu nedenle eser, yazarı bilinen ilk Osmanlı tarihidir.
  • Eser, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan II. Beyazıt Dönemi’ne kadarki zamanı kapsamaktadır.
  • Âşıkpaşazâde, eserde bahsettiği olayların birçoğuna bizzat tanık olmuştur.
  • Eserde olaylar sade ve anlaşılır bir Türkçe ile anlatılmıştır.
  • Eser, 15. yüzyıl Anadolu Türkçesinin en güzel örneklerinden biridir.
  • Bir “halk destanı” niteliğindeki eser, gazaya giden ordunun maneviyatını artırmak için destansı bir dille kaleme alınmıştır.
  • Tevarih-i Âl-i Osman, Hammer’ın (1774-1856) ünlü “Osmanlı Tarihi” adlı eserinde kaynak olarak kullanılmıştır.
  • Eserin bilinen on iki nüshası vardır.

Bölüm 28

Gazilerin bu yanda neler yaptığını ve Orhan Gazi’nin babasının Hak rahmetine kavuştuğunu anlatır.

Orhan Gazi’nin dedesi Edebalı, kızından bir ay önce Hakk’ın rahmetine kavuştu. İkisini de Bilecik’te defnettiler. Ama Osman Gazi üç ay sonra Allah’ın rahmetine ulaştı. Sö­ğüt’te vefat etti. O zaman Orhan Gazi Bursa’da idi. Emane­te koydular ve Orhan Gazi’ye haber verdiler. Aceleyle gelip babasının vasiyetini yerine getirdi. Bursa’ya götürüp Os­man Gazi’nin vasiyet ettiği Gümüşlü Kubbe’nin içine koydu. Fakat Osman Gazi, kaynatası Edebalı’yı ve hanımı Malhun Hatun’u kendi eliyle defnetti.

İlgili Sayfa

👉 Divan Edebiyatı Nesir Yazarları

Yararlanılan Kaynaklar

  • Âşıkpaşazâde Osmanoğulları’nın Tarihi, Kitap Değerlendirmesi, Fatma Sel Turhan
  • Âşıkpaşazâde Osmanoğulları’nın Tarihi, Kemal Yavuz, Yekta Saraç


Koçi Bey (17.yüzyıl)

Kasım 14, 2022 Okuma süresi: 9 dakika








Koçi Bey (17.yüzyıl)




Koçi Bey (17.yüzyıl)

  • 17.yüzyıl devlet adamı, risale yazarı, düşünür. 
  • Ününe rağmen hayatı hakkında kesin ve açık bir bilgi yoktur.
  • Koçi Bey, aslen Arnavut olup devşirmedir.
  • Enderun’da çeşitli hizmetlerde bulunmuş, Has Oda’ya kadar yükselmiştir.

Önemi

  • IV. Murat ve Sultan İbrahim’e yazdığı risalelerle ünlüdür.
  • IV. Murat için hazırladığı risale, Osmanlıda o tarihe kadar padişaha sunulan ilk yazılı rapordur (1631).
  • Bu risale, kısa kısa yazılmış 22 bölümden oluşmaktadır.
  • Risalede yazar, devlet idaresinde ve toplumda yaşanan aksaklıkları tespit etmiş hem de çözüm yollarını ortaya koymuştur.
  • Risalenin dili ağır, süslü ve sanatlıdır.
  • Sultan İbrahim’e sunulan risale ise 18 bölümden oluşmaktadır.
  • Koçi Bey, risalede Padişah’ın aldığı eğitimi düşünerek sade ve açık bir dil kullanmıştır.
  • Risalede devlet erkânına nasıl hitap ve muamele edileceği, fermanların nasıl yazılacağı, vergi işleri ve elçi kabulü gibi konularda bilgiler vermiştir.

Risaleden Bölümler

  • “Vergi artınca reayaya zulüm ziyade olup, alem harap olmuştur. Evvelce ev başına kırkar, ellişer akçe alınırken şimdi yalnız miri için her neferden ikişer yüz, kırkar akçe ve her ev halkından üçer yüz akçe, her koyun başına bir akçe tayin olundu.”
  • “İlmiyeye ait yüksek makamların şunun bunun aracılığı ile verilmesi doğru değildir. En bilgilisi hangisi ise ona verilmek gerekir. Kadılık yolunda vasıta bilgidir. Yaş ve sene, soy ve sop değildir. Şimdi adaletli iş gördükleri vakit, makamı eskilere verirler. Hâlbuki eskilik Allah yanında kadılığa sebep değildir.”

İlgili Sayfa

👉 Divan Edebiyatı Nesir Yazarları

Yararlanılan Kaynaklar

  • Osmanlı Klasik Döneminde İdari Reform Hareketleri: Koçi Bey Risalesi, Ali Fuat Gökçe
  • Koçi Bey’in IV. Murat’a ve I. İbrahim’e Sunduğu Risalelerin Farklılıkları ve Karşılaştırması, Nejla Ceyhan


Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler