Birbiriyle Karıştırılan Sözcükler

Eylül 11, 2022 - Okuma süresi: 17 dakika
Türkçede yazılışları benzediği ya da anlamları birbirine yakın olduğu için birbiriyle karıştırılan sözcüklerden bazıları:

Adem: Yokluk (Sonum ademdir diyor insana yolun hali.)
Âdem: İlk insan, özel isim (âdemoğlu: insan)

Ala: Çok renkli, alaca
Âlâ: İyi, pekiyi, daniska


Alem: Bayrak (alemdar: bayrak ya da sancağı taşıyan, önder)
Âlem: Evren, dünya, herkes, belli gruptaki hayvanların bütünü…

Ama: Bağlaç
Âmâ: Görme engelli

Asgari: En az, en aşağı, en düşük, en alt, minimum (asgari ücret).
Askerî: Askerlikle ilgili, askere özgü


Aşık: Bir kemik türü (aşık atmak: yarışmak, boy ölçüşmek)
Âşık: Vurgun, tutkun, halk ozanı


Azımsamak: Nicel (sayısal) olarak az bulmak
Küçümsemek: Önem vermemek, değersiz bulmak


Berat: Belge, patent (Berat Kandili)

Beraat: Aklanma

Biçim: Şekil, form


Biçem: Üslup

Bilakis: Tersine, aksine
Bilhassa: Özellikle

Çekimser: Taraf olmayan, kararsız (140 ret oyu çıkarken 5 milletvekili çekimser kaldı.)
Çekingen: Ürkek, tutuk

Direk: Kalın destek, sütun
Direkt: Aracısız, doğrudan doğruya

Dalalet: Doğru yoldan ayrılma, sapkınlık (…memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.)
Delalet: Kılavuzluk, iz, işaret

Etken: Etki eden şey, faktör
Etkin: Aktif, faal, çalışır durumda olan

Eyer: Binek hayvanlarının sırtına konulan
Eğer: Şart anlamını güçlendirmek için şartlı cümlelerin başına getirilen kelime, şayet.

Fiyat: Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha.
Ücret: İş gücünün karşılığı olan para veya mal.

Hakim: Bilge
Hâkim: Sözünü geçiren, egemen, yargıç…

Hal (Fransızcadan): Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer.
Hâl: Durum, vaziyet; tutum, tavır; güç, kuvvet…

Hala: Babanın kız kardeşi, bibi
Hâlâ: Halen, henüz


Hısım: Evlilik yolu ile birbirine bağlı olan kimseler
Hasım: Düşman

İhracat: Dış satım
İthalat: Dış alım

İnkılap: Devrim (İnkılap Tarihi)
İnkilap: Köpekleşme (kelp: köpek)


İltica: Sığınma
İrtica: Gericilik


İntiba: İzlenim

İntibah: Uyanış

Kadir: Değer, kıymet, itibar (kadirşinas: değerbilir)
Kadir (Okunuşu: “kâdir”): Güçlü, gücü her şeye yeten
Uyarı: İki sözcüğün karışma ihtimali olsa da “kâdir” sözcüğünün düzeltme işareti konmadan yazılması yaygınlaşmıştır.


Konsantre: Yoğun

Konsantrasyon: Dikkati toplama

Mahsur: Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş.
Mahzur: Sakınca, engel

Mamur: İmar edilmiş, bayındır (Dört başı mamur: eksiksiz, kusursuz)
Mağrur: Gururlu, kibirli, kendini beğenmiş
Mahmur: Uykudan sonra üzerinde sersemlik, ağırlık bulunan (Sabah mahmurluğu)

Muhabere: Haberleşme
Muharebe: Harp, savaş


Muğlak: Anlaşılmaz, karışık
Muallak: Sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış. (Muallakta kalmak)

Mülteci: İltica eden, sığınmacı

Mürteci: gerici

Mütevazı: Alçak gönüllü, tevazu sahibi
Mütevazi: Paralel


Naif (Fransızca): Saf, deneyimsiz
Nahif (Arapça): İnce, duygulu, hassas olan


Nağme: Ezgi, melodi
Name: Mektup



Nicelik: Sayılabilir olan, miktar
Nitelik: Özellik, vasıf, kalite


Nüfus: Kişi; bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu toplam sayı, ortak bir özellik gösteren kimselerin bütünü.
Nüfuz: İçine geçme; sözü geçen, güçlü (mecazi) (nüfuz ticareti: 
Bir kimsenin bulunduğu makamın gücüne dayanarak bazı işlere karışıp kendine çıkar sağlaması.)

Öğretim: Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi.
Öğrenim: Gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil. (Öğrenim belgesi, öğrenim hayatı…)




Özge: Başka
Özgü: Bir şeye ait olan, has, mahsus


Şura: Anlatana veya söyleyene göre biraz uzakta olan yer, şu yer:
Şûra: Danışma kurulu



Tabi: Bağlı, bağımlı
Tabii: Doğada bulunan, saf, olağan, doğal olarak, elbette

Takdir: Beğenme, değer verme (takdir etmek, takdir belgesi)
Taktir: Damıtma



Teamül: Öteden beri olagelen davranış
Temayül: Eğilim, meyletme (Temayül yoklaması)

Tefriş: Bir yeri gerekli eşya ile döşeme (tefrişat: döşeme işleri)
Teşrif: Bir yeri onurlandırma, şereflendirme


Ukde: İçine dert olan şey.
Uhde: Sorumluluk; birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev

Umur: Aldırış etme, önem verme
Umar: Çare



Yayım: Yayma işi, neşir (yayımlamak: basmak, dağıtmak, neşretmek)
Yayın: Kitap, gazete, dergi; neşriyat


Yaradılış: Doğuştan gelen vücut ve ruh özelliklerinin tümü, mizaç, huy
Yaratılış: Yaratılma işi, Tanrı tarafından yoktan var edilme işi.



Yazın: Edebiyat (Yazınsal: edebî)
Yazım: İmla (Yazım Kılavuzu, yazım kuralları)


Zürafa: Çok uzun boylu ve boyunlu, geviş getiren bir hayvan.
Zürefa: Kibarlar, nazikler (Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü…)

Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler