RÜBA’Î

Haziran 11, 2014 - Okuma süresi: 2 dakika
     Asıl anlamı “dörtlü”, “dört harfli” demek olan rüba’î, dört mısradan oluşan bir nazım şeklidir. Beyitleri   “a a  b a”  şeklinde kafiye dizilişine sahiptir. Bu nazım şekli İran edebiyatında doğmuş, buradan Türk edebiyatına geçmiştir.
   
     Dört mısraı birbiriyle kafiyeli olan rübailere rubâ-i musarra veya terane denir.
     Rüba’înin 24’e kadar ulaşan vezin sayısı vardır. Bunlardan mef’ûlü ile başlayan 12 vezin kalıbına ahreb, mef’ûlün ile başlayan 12 vezin kalıbına da  ahrem denir.
     Rüba’î dört mısradan ibaret olduğu için şair bu kısa şiirde düşüncesini az sözle ifade edip bitirmek zorundadır.
     Rüba’îlerin konusu genellikle aşk, tasavvuf, şairin dünya görüşü, felsefî düşünceleridir.
     Rüba’îler genellikle mahlas kullanılmayan şiirlerdir.
     Bu nazım biçiminin en büyük şairi İran edebiyatından Ömer Hayyam (öl. 1123)’dır.
     Türk edebiyatında ise Mevlana, Nabî, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı ve Arif Nihat Asya önemli rüba’î şairleridir.
   

          Örnek: Yahya Kemal’in Ömer Hayyam‘dan Türkçe’ye manzum tercüme ettiği bir rüba’î:


          Ruh anlasa hakkıyle nedir sırr-ı hayât
          Anlardı nedir varsa hafâyâ-yı memât            (hafâyâ-yı memât: ölümün sırları)
          Aklınla bugün bilmediğin mânâyı
          Kabrinde mi idrak edeceksin heyhât

     Rüba’î ile Tuyuğ arasındaki fark: Rüba’î ahreb ve ahrem denilen ve sadece rüba’îye özgü olan nazım şekilleriyle yazılır. Tuyuğ ise ganellikle fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün vezniyle yazılır.

Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler