D. YAPI BAKIMINDAN CÜMLELER
a. Girişik Birleşik Cümle
b. İç İçe Birleşik Cümle
c. İlgi Cümlesi
d. Şartlı Birleşik Cümle
a. “ki”li Bağlı Cümleler
b. Diğer Bağlaçlarla Kurulanlar
Bir cümlenin yüklemi ya çekimli bir fiil ya da ek-fiille çekimlenmiş bir isi olabilir.
Buna göre yüklemin türü bakımından cümleler ikiye ayrılır:
Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
Bu fiil şahıs ve kip eki alarak çekimlenir.
Türkçede (başka dillerde de) fiil cümlesi isim cümlesinden daha çok kullanılır.
Annem dün sessizce odama girdi. Beni yine, yorgun gözlerimin önünden hiç ayrılmayan, bir gün bile elimden düşmeyen, parmaklarımın arasında ezilip büzülen kitabımın karşısında okumaktan gözlerimin feri kaçmış, düşünmekten alnımı kırışmış gördü. En ziyade düşman olduğu bu cansız arkadaşıma kinli bir nazar attıktan sonra bir iskemle çekti, karşıma oturdu, bol bir nefes aldı. Belli ki mühim bir şey, çok düşünülen ve az söylenen endişelerden, aile üzüntülerinden birini bana açmak istiyordu. Bunu ben onun bir iğne izi kadar ince iki gölge ile, belirsizce çatılan kaşlarından anlamıştım, hatta bu keşfimde o kadar ileri gittim ki, bana, artık bu sefer katî bir tarzda, izdivaç meselesini açacağına bile hükmettim. İzdivaç meselesi… Hakikaten de hiç yanılmamıştım. “Kızım!” diye resmî, ciddî, yüksekten, kalın bir ses perdesiyle başladı, bir çok defalar dinlediğim fikirleri, sebepleri, delilleri, mukayeseleri kendine mahsus muntazam bir mantık zincirine bağlayarak, sakin, heyecansız ve soğukkanlı, söyledi, söyledi, son hükmünü de verdi:
-Sen ilkbahara kadar, mutlaka evleneceksin! (P. Safa, Gençliğimiz)
Yüklemi isim soylu bir kelime olup, ek-fiilin zamanlarından biri ile çekimlenmiş olan cümlelerdir.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu’daydık.
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
İçinde kaybolup gittiğini sandığı bu kalabalık şehirde bir tek tanıdığı bile yoktu. Ama şimdi sevgili öğrencileri, vefalı arkadaşları, dostları var.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı…
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
İsim cümleleri genellikle iki unsurdan, özne ve yüklemden meydana gelir.
İnsan, üç beş damla kan, ırmak, üç beş damla su
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
Mehmet Emin Yurdakul, Cenge Giderken
Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlât bozmaz, giderim.
Tanrım şahit, duracağım sözümde;
Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
]İsim cümlelerinde zarf ve bulunma ekli yer tamlayıcıları da kullanılır.
Anadolu’da dağların ve köylerin sonsuz bir biteviyeliği var.
Geyik, dağdan dağa atlarken güzel.
Bahar geleli kargalar sınırsız bir neşe içinde.
]İsim cümlelerinde nesneyle yaklaşma ve uzaklaşma ekli yer tamlayıcıcı az kullanılır.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu Önder’e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.
Ek-fiil, isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, ek hâlindeki fiildir. “imek” fiilinin ek olarak kullanımıdır. Genellikle bitişik yazılır.
Şu üç kipe göre çekimlendiğinde yüklem olur.
İsim soylu kelimelere kişi ekleri getirilerek yapılır. Bunlar geniş zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kişilere “-dİr” eki getirilir.
“insanım, insansın, insan(dır), insanız, insansınız, insan(dır)lar”
“yorgun değilim, yorgun değilsin, yorgun değil, yorgun değiliz, yorgun değilsiniz, yorgun değiller”
Ben bir küçük kelebeğim.
Üstümüze doğan bir güneşsin sen.
Her taraf bugün bir başka güzel(dir).
2. -di’li geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinen geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların bilinen geçmişteki durumuna şahit olunduğunu gösterir.
“sevinçli idim, sevinçli idin, sevinçli idi, sevinçli idik, sevinçli idiniz, sevinçli idiler”
“sevinçli değildim, sevinçli değildin, sevinçli değildi, sevinçli değildik, sevinçli değildiniz, sevinçli değildiler (değillerdi)”
Bir güzelin hayranıydım. ←hayranı i-di-m
Dün daha heyecanlıydın. ←heyecanlı i-di-n
Merhametli biriydi. ←biri i-di
3. -miş’li geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinmeyen (öğrenilen) geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların öğrenilen geçmişteki durumunun başkasından duyulduğunu anlatır.
“küçük imişim, küçük imişsin, küçük imiş, küçük imişiz, küçük imişsiniz, küçük imişler”
“küçük değilmişim, küçük değilmişsin, küçük değilmiş, küçük değilmişiiz küçük değilmişsiniz küçük değilmişler (değillermiş)”
Suçlanan ben-miş-im. ← ben imişim
Meğer sen ne çalışkan-mış-sın. ← çalışkan imişsin
Adam yirmi yıldır evine hasret-miş. ← hasret imiş
Ben iyi bir okurum. Ek-fiilin geniş zamanı
Hep iyi kitaplar okurum. Şahıs eki
Benim okurum anlayışlıdır. İlgi eki ve iyelik eki
Her cümle bu yedi cümle türünden en az birine dahildir.
Bir kere bütün cümleler ya olumludur ya olumsuz.
─Ah, bilsen biz senin ıstırabını ne iyi anlıyoruz! →Ünlem, olumlu, istek
Biz ki her şeyi görür ve anlarız. →Olumlu
Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün. →Emir, olumlu
Vücudun sonsuz hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? →Olumlu, soru
Fakat o göz kimde vardır? →Olumlu, soru
Kimsede… →Eksiltili cümle
Yalnız bizde… →Eksiltili cümle
Bize artık hikâyeni anlatma!… →Ünlem, emir, olumsuz
Ne lüzum var? →Anlamca olumsuz, soru
Özne + tümleçler + yüklem.
Yüklem sonda bulunur. Ama meselâ şiirde yüklem cümlenin herhangi bir yerinde olabilir.
Diğer öğelerin yeri önem sırasına göre değişebilir.
Yüklemin cümle sonunda olup olmamasına göre cümleler ikiye ayrılır:
1. Kurallı (Düz) Cümle
Yüklemi sonda bulunan cümledir. Dilimizin söz dizim özelliğine göre asıl öğe sonda, yardımcı öğeler de başta bulunur.
Kapalıçarşı’da birkaç istikametten düdük sesleri gelmeye başladı. Bu, her akşam üzeri çarşı bekçilerinin verdiği bir işarettir ki, kapanma saatinin geldiğini ve dükkanını kapamaya geç kalanların acele etmesini ilân eder. O saatte Sahaflar Çarşısı tarafındaki büyük kapıdan içeri bir göz atmak korkunçtur. Çarşı, kimi kapanmış, kimi kapatılmaya uğraşılan iki sıra dükkanın çizdiği, karanlık ve nerede bittiği belirsiz bir dehliz halinde uzar. Ayrıca kepengi olmayan bazı vitrinli mağazaların camekânlarındaki eşya, bütün gün üzerine serpilen elektrik ziyasından ayrı düşünce, korkularından büzülürler ve camdan, çarşının tenhalaşmış yolunu görmemek için gözlerini yumarlar.
Yüklemi sonda değil, herhangi bir yerinde bulunan cümlelerdir.
Görmüyor musun sana doğru geldiğini?
Bendim dün gece evinizin önünden geçen.
Şiirde ve günlük konuşmalarda çok kullanılır.
Çok insan anlayamaz eski musikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
]Atasözleri de kafiye amaçlı devrik yapılabilir:
Gülme komşuna, gelir başına.
Sakla samanı, gelir zamanı.
Besle kargayı, oysun gözünü.
]Ünlem cümleleri de devrik olabilir.
Her cümle bu yedi cümle türünden en az birine dahildir.
Bir kere bütün cümleler ya olumludur ya olumsuz.
─Ah, bilsen biz senin ıstırabını ne iyi anlıyoruz! →Ünlem, olumlu, istek
Biz ki her şeyi görür ve anlarız. →Olumlu
Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün. →Emir, olumlu
Vücudun sonsuz hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? →Olumlu, soru
Fakat o göz kimde vardır? →Olumlu, soru
Kimsede… →Eksiltili cümle
Yalnız bizde… →Eksiltili cümle
Bize artık hikâyeni anlatma!… →Ünlem, emir, olumsuz
Ne lüzum var? →Anlamca olumsuz, soru
C. ANLAM YÖNÜNDEN CÜMLELER
İşin, oluşun, hareketin, durumun, kılışın yüklemde nasıl anlatıldığına göre cümleler çeşitlere ayrılır.
Burada işin yapılıp yapılmadığı, durumun varlığı yokluğu, işin istenildiği ya da emredildiği, bildirildiği ya da sorulduğu önemlidir.
Cümlede anlatılan işin, oluşun, hareketin olup olmadığını veya sözü edilenin var olup olmadığını bildiren cümlelere haber cümlesi; bir isteği, dileği, emri, tasarıyı, şartı bildiren cümlelere de dilek cümlesi denir.
Bunlar da olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır.
Fiil cümlesinde işin, oluşun yapıldığını veya olduğunu; isim cümlesinde ise sözü edilen kavramın bulunduğunu, var olduğunu, bahsedilen şekilde olduğunu bildiren cümlelerdir.
Bursa bu mevsimde soğuktur.
Yarın daha erken gelmelisin.
Bu binanın yerinde şeftali bahçesi vardı.
Vapur rıhtımdan kalkıp ta Marmara’ya doğru uzaklaşmaya başlayınca, yolcuyu geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar:
─Çocukcağız Arabistan’da rahat eder.
dediler, hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle, fakat gönülleri isli, evlerine döndüler.
Zaten babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yardımıyla halasının yanına, Filistin’in ücra bir kasabasına gönderiliyordu.
Hasan vapurda eğlendi; gırıl gırıl işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara, vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğlendi. Beş yaşında idi; peltek, şirin konuşmalarıyla da güverte yolcularını epeyce eğlendirmişti.
Fiil cümlesinde işin, oluşun yapılmadığını, yapılmayacağını veya olmadığını; isim cümlesinde ise sözü edilen kavramın bulunmadığını, var olmadığını, bahsedilen şekilde olmadığını bildiren cümlelerdir.
Fiil cümleleri, olumsuzluk ekiyle ve “ne…..ne” bağlacıyla; isim cümleleri de “yok, değil” kelimeleriyle, “ne….ne” bağlacıyla ve “-sİz” olumsuzluk ekiyle kurulur.
Yarın daha erken gelmemelisin.
Buraları daha önce hiç görmemiştim.
Bursa bu mevsimde soğuk değildir.
Bu binanın yerinde şeftali bahçesi yoktu.
Sokakta ne araba ne de insan var.
Ankara bugün hem elektriksiz hem susuz.
Bazı cümleler yapı bakımından olumsuz olduğu hâlde anlamca olumlu olabilir.
Çocuklarının okumasını istemiyor değildi. İstiyordu.
Cezaya çarptırılanlar suçsuz değildiler. Suçluydular.
Yangından korkmayan yoktur.
Beni sevindiren onun iyi haberlerini almaktan başka bir şey değildi.
Soru eki, olumsuz çekimlenmiş bir fiille birlikte anlamca olumlu cümle; olumlu çekimlenmiş bir fiille birlikte anlamca olumsuz cümle yapabilir:
Senin ne kadar zorluğa katlandığını bilmez miyim? Bilirim.
Anlattıklarına inanmaz olur muyum? İnanırım.
Sen çağırırsında o gelmez mi? Gelir.
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu? Olmaz
İnsanları kendine inandırmak kolay mı? Kolay değil
Bu kadar eşyayı almaya para mı yeter? Yetmez.
O küçücük çocuğa bu ağır işler yaptırılır mı? Yaptırılmaz.
Yeşilden daha güzel renk olur mu? Olmaz.
Bir cümle aynı anlamı verecek şekilde hem olumlu hem de olumsuz kullanılabilir:
Uygarlığın başlıca özelliği bilime dayanması ve bilimle beslenmek zorunda olmasıdır. → Uygarlığın bilime dayanmaması ve bilimle beslenmemesi düşünülemez.
Diğer cümle türleri de şunlardır ki bu cümleler ya olumlu ya da olumsuz olacaklardır.
İçinde soru anlamı bulunan; bir konuda bilgi edinmek, şüpheleri gidermek ve düşünceleri onaylatmak için kurulan cümlelere soru cümlesi denir.
Elimdekinin ne olduğunu kim söyleyecek? Özne
Babası çocuğa ne getirmiş? Nesne
Yarın kimi göreceksiniz? Nesne
Ankara’ya ne zaman yerleştiniz? ZT
Burayı nasıl buldunuz? ZT
Daha sonra nereye gidecekler? DT
Soru eki sadece yüklemin değil, diğer öğelerin ve unsurların da sorusunu hazırlar.
Son sözünüz bu mu anneciğim?
Hiç mi anlatacak bir şeyin yok?
Tarlamı bana zorla mı sattıracaksınız?
Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer?
Acaba yanlış mı aklımda kaldı?
Soru eki değişik anlamlar katabilir:
Beni biraz dinler misiniz? İstek, rica
Sessiz olabilir miyiz? uyarı
Bu su da içilir mi? beğenmeme
Bütün bunları ben mi söylemişim? İnkâr, kabullenmeme
Soru eki her zaman cevap almaya yönelik değildir. Bazen cevap sorunun içinde de olabilir.
Senin ne kadar zorluğa katlandığını bilmez miyim? Bilirim.
Anlattıklarına inanmaz olur muyum? İnanırım.
Sen çağırırsında o gelmez mi? Gelir.
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu? Olmaz
İnsanları kendine inandırmak kolay mı? Kolay değil
Bu kadar eşyayı almaya para mı yeter? Yetmez.
O küçücük çocuğa bu ağır işler yaptırılır mı? Yaptırılmaz.
Yeşilden daha güzel renk olur mu? Olmaz.
Nasıl kitaplardan hoşlanırsın?
Kaç gün sonra geleceksin?
Eve giderken hangi otobüse bineceğiz?
Kaçıncı sınıfta okuyor?
Ne gün geleceğini söyledi mi?
Kaçar kişilik gruplar hâlinde gideceğiz?
Kaçta kaç hisse istersin?
Ne gün geleceksin?
Neden coşkun suların sesi gittikçe dindi?
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
Bu sonbahar sabahının donuk ince rengini nasıl anlatabilirim?
Daha ne kadar bekleyeceğiz?
Bunları sana kim anlattı?
Soruların kaçı cevaplandı?
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Bu masa neden yapılmış? (─tahtadan)
Kimin yanında bozuk para var?
Çocuklarını alıp buraya gelsen de neyle geçineceğiz biz ikimiz?
─Söyle yavrum, o roman ne diyor?
Genç kız büyük gözlerini kaldırdı. Kitabı dizlerine indirdi. Nazik bir şive ile:
─Büyükanneciğim, Fransızca bir roman işte, dedi.
Lâkin büyük nine merak ediyordu, mutlaka anlamak istiyordu:
─Sevinçten, saadetten mahrum kadınlar demek.
─Biz… Türk kadınları… (Ömer Seyfettin, Bahar Ve Kelebekler)
─Evden? Ne münasebet!
Fiilin yapılmasını emir biçiminde bildirir.
Oraya otur ve yerinden kalkma.
Bu raporu akşama kadar yetiştir.
On dakika sonra hazır ol!
Emir kipiyle çekimlenmediği hâlde anlamca emir ifade eden cümleler de vardır.
Bu yazıyı arşive götüreceksin!
Yarın herkes burada olmalı.
Burayı hemen boşaltalım!
Bazen dilek, istek anlamları ve başka anlamlar da taşır.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak temin etme
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! istek
Kahraman ırkıma bir gül… istek
Her şey gönlünüzce olsun dilek, dua.
Allah’ım bizi affet! yakarma
Peki, öyle olsun. Razı olma
Zannetme ki bunları unuturum. Uyarma
Gayret edin; başaracaksınız. Teşvik
Hele bir kere sözümü dinlemesin… korkutma
Bizi arayan Selim olmasın? Olabilirlik
Şu adamın yaptıklarına bak. Şikâyet.
Sevgi, korku, şaşma, hayret, seslenme, coşkunluk, heyecan ve sitem ifade eden cümlelere ünlem cümlesi denir.
Ünlem cümleleri, ünlemlerle, bazı sıfatlarla, emir kipiyle, “ki” bağlacıyla, haykırmalarla ve ses tonuyla kurulur.