Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları: CÜMLEDE ANLAM VE ANLATIM

Eylül 5, 2011 - Okuma süresi: 74 dakika

A) CÜMLEDE ANLAM İLİŞKİSİ

Cümle anlamı ile anlamlarına göre cümleler karıştırılmamalıdır.
Bunlar birbirinden çok farklı konulardır. Anlamlarına göre cümleler konusunda
olumlu, olumsuz cümleler; soru, ünlem cümleleri vb. vardır.
Cümle anlamı, verilen bir
cümlenin anlamını bulup ifade edebilmekle ilgilidir. Yani bir cümleyi aynı
anlama gelecek şekilde biraz daha farklı olarak, birkaç değişik ya da yeni
kelimeyle söyleyebilmek cümledeki anlamı bulmak demektir.

Cümle anlamında verilen bir
cümlenin anlamca özdeşi, karşıtı veya yerine konulabilecek cümle sorulur. Bu
konu için ata sözü ve deyimler de kullanılabilir.

“Konuyu oldukça genel yönleriyle
ele almışsınız.” cümlesinin anlamca yerini tutabilecek uygun bir cümle:
Konuyu ayrıntılara inmeden
işlemişsiniz.
“Yazdıklarımda hep gerçeğe bağlı
kalırım; çünkü ancak bu nitelikte bir yapıt yüzyıllar boyunca değerini
koruyabilir.” cümlesine anlam bakımından en yakın cümle:
Beğenilen, kalıcı yapıtlar, her
şeyi olduğu gibi yansıtanlardır.
Kadınlar zayıftır, ama analar
güçlüdür.  = Analık kadına güç verir.
Verilen bir cümleyle ilgili soruyu
cevaplamadan önce o cümlenin anlamını iyi kavramak gerekir. Bir anlamda
cümlenin ana fikrini tespit etmek… Ancak bu arada kişisel duygu, düşünce ve
bilgilerimizi göz ardı etmeliyiz.
“Sanat, başını bağlatmadığı
sürece baş üstünde taşınacaktır.” cümlesinin konusu sanatın özgür olması
gerektiğidir. Dolayısıyla bu cümlenin en uygun karşılığı şöyle olabilir:
Sanatın yüceltilmesi, bir
görüşün emrinde olmamasına bağlıdır.
“Herkes insanlığı değiştirmeyi
düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.” Tolstoy
Bu sözün iki yönü vardır:
1.Kişinin insanlığı değiştirmek
istemesi
2. Ama kendini
değiştirmemesi
O hâlde bu sözü daha farklı
şekillerde dile getirebiliriz:
İnsanlığı değiştirmek isteyenler
önce kendilerini değiştirmelidirler.
İnsanlar kendilerini
değiştirmeyi düşünmeden insanlığı değiştirmeye kalkışmaktadırlar.
Bu cümleden hareketle ve bu
cümleyi destekleyen başka cümleler de kurabiliriz:
İnsanlar demek ki kendilerini
beğenmekte, insanlığı beğenmemektedirler ki kendilerini değil de insanlığı
değiştirmeyi düşünüyorlar.
İnsanlığı beğenmeyenler önce
kendilerini değiştirmelidirler; belki kendilerini değiştirdiklerinden insanlık
da değişmiş olacaktır.vb
Cümle anlamı konusunda şu
hususlar gözden uzak tutulmamalı, bu konularla ilgili soruları cevaplandırırken
öncelikle bu kavramların ne oldukları bilinmelidir:
duyguları karıştırmama,
Aynı konuyu, aynı düşünceyi değişik
kelimelerle ve söz dizimiyle anlatan cümlelerdir. Cümle hangi sözcüklerle ve
nasıl kurulursa kurulsun, biz, verilen cümledeki düşünceyi aramalıyız. Bunun
için o cümledeki anahtar sözcükleri doğru tespit etmek; ayrıca cümlede
kullanılan edat ve bağlaçlara da dikkat etmek gerekir.
“Konuyu oldukça genel
yönleriyle ele almışsınız.” cümlesinin eş anlamlısı.
-Konuyu ayrıntılara girmeden
işlemişsiniz.
Anlatılmak istenen bir düşünce
değişik biçimlerde ifade edilebilir. Bunu ifade ediş biçimi, içinde bulunulan
durum, seslenilen kişi gibi birçok etkene göre değişir. Söyleyişleri farklı,
anlatılmak istenenin aynı olduğu bu tür cümlelere yakın anlamlı cümleler denir.
“Hiçbir
suçlu, kendi yargıçlığından kurtulamaz.”
cümlesini biz aynı anlamı
koruyacak şekilde farklı sözcüklerle oluşturabiliriz:
-Suçlular
yaşamları boyunca kendilerini yargılar.
-Suç
işleyen her insan bu suçu başkaları bilmese de bu suçun vicdanındaki
baskısından kurtulamaz.
 “Eskiden çok vakti
yoktu, onun için uzun yazılar yazardı, şimdi vakti bol; daha kısa ve güzel
yazılar yazıyor.”
-Kısa ve özlü yazmak için uzun
zamana ihtiyaç vardır.
“Şiire yaşlı bir şair gibi
başlamak, genç bir şair gibi onu sürdürmek gerekir.”
-Şiir, deneyim ve coşkunun
ürünüdür. (?)
“Kimi genç şairler, şiirin
kendileriyle başladığını, kimi yaşlı şairler ise şiirin kendileriyle bittiğini
sanırlar.”
– Şairlerin genci de yaşlısı da
şiirde güzelliğin ve başarının ölçüsünü kendi şiiriyle sınırlar.
3) NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİ
Neden-sonuç cümleleri iki bölümden
oluşur. Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Bu tür
sorularda eylemin hangi nedenle maydana geldiği bizim için önemlidir. Daha çok
“için, -den, -diğinden, ile” gibi edatlarla sağlanır.
Malzeme yetersizliğinden
inşaat yarım kaldı.
Seni ziyaret edemedim, çünkü
hastaydım.
Yağmurun yağmasıyla
herkes içeri kaçıştı.
Yorgun olduğu için işi
erken bıraktı.
Kazanamama korkusuyla
gece gündüz çalışıyor.
Maddi imkansızlık yüzünden
okuyamamış.
Fazla ışık gözlerime dokunduğundan
perdeyi kapattım.
Büyükbaba öldü, sonra üzüntüsünden
büyükanne öldü.
Müdür, yaşlı adama ters ters
baktı. Adamcağız utancından büzüldükçe büzüldü.
Saha çamur olduğu için
maç ertelenmiş.
Çocukların susuzluktan
dudakları çatlamıştı
Şiddetli soğuklardan
elleri ince ince yarılmıştı.
4) AMAÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ 
Eylemin hangi amaca bağlı olarak
gerçekleştiği vurgulanır. Bu tür cümlelerde de “için, diye, üzere”
gibi edatlardan yararlanılır.
Öfkesini yenmek için
dışarı çıktı.
Yoksulluktan kurtulmak için
şehre göç etmiş.
Kardeşi iyileşsin diye
Allah’a dua ediyor.
Bildiklerini anlatmak üzere
karakola başvurdu.
Bu sıkıntılara sınavı kazanalım diye
katlanıyoruz.
Yabancı dil öğrenmek için
kursa gidiyor.
5) KARŞITLIK İLİŞKİSİ 
Anlam bakımından birbirinin
zıddı olan sözcüklerin kullanıldığı cümlelerdir. Bu tür cümlelerde konu
genellikle aynı, fakat konuya bakış açısı farklıdır.
Adamın yüzündeki yumuşak
ifade
bizimle konuşurken birdenbire sertleşmişti.
Dışarısı günlük güneşlik,
sımsıcak
, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
Derin boğazlara girdiğinde coşup
köpüren
ırmaklar, düze inince miskinleşiyor.
6) KOŞUL-SONUÇ İLİŞKİSİ 
Bazı cümlelerde temel yargının
gerçekleşmesi bir şarta bağlanır. Buna göre birinci bölüm (yan yargı) koşul,
ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı).
Türkçede koşul anlamı asıl
olarak “-sE” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-dİkçE”, “mİ”, “ama”, “üzere”,
“yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanır.
Lodos eserse hava temizlenir.
Ne demek istediğimi, bu kitabı
okursan anlarsın.
Yardım edersen işimi
çabuk bitiririm.
Babanı gördü mü olanları
anlatır.
Sizin için izin alırım, ama
erken döneceksiniz.
İki saat sonra dönmek üzere
gidebilirsin.
İstediğin arabayı alırım, yeter
ki sınavı kazan.
Okula gideceksin ama
otobüsle.
Onu gördükçe seni
hatırlıyorum.
Bazı cümlelerde aslında istek
anlamı vardır, ama yine de ikinci yargının gerçekleşmesi birinciye bağlıdır:
İzin verse de
görüşlerimizi açıklasak.
Kar yağmasa da otobüsle
gitsek.
Bazen yukarıda belirtilen ekler
olmadan da cümlenin kendisinden bu anlam çıkarılabilir:
7) KARŞILAŞTIRMA  İLİŞKİSİ 
İki kavram, nesne, eser, kişi
arasında yapılan kıyaslamaya karşılaştırma denir. Karşılaştırmada benzerlik,
farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Yani karşılaştırmanın
hangi yönden yapıldığı ortaya konur. Bu durumda benzetme ve karşılaştırma
edatları kullanılır.
Adnan yaşça Ahmet’ten
büyük(tür).
Yeni şiirler eski şiirlere göre
daha anlaşılır bir dille; ama daha anlaşılmaz imgelerle yazılmaktadır.
Sağlığım geçen haftaya göre
daha iyi.
Televizyon da sinema kadar
etkilidir.
Bu konuda senden daha
bilgilisi yok.
Bu çalışmayla daha iyi
bir puan alabilirdin.
Dinlemek de konuşmak kadar
önemlidir.
Öğretmen, sınıfın en çok
konuşanını öne oturttu.
Öykülerini de okudu; ama bunları
şiirleri ve oyunları kadar beğenmedi.
8) TAHMİN, İHTİMAL, OLASILIK İLİŞKİSİ 
İhtimal, olasılık ve tahmin,
bazı verilere dayanarak gelecekteki bir şeyi, bir olayı kestirmek, onun
olabilme ihtimalini göz önünde bulundurmaktır.
Bu tür cümleler, gerçekleşme
şansı, ihtimali, tehlikesi olan bir durumu veya olayı ifade ederler.
Tahmin cümlelerinde olayların
akışından hareketle sonuç görülmeye çalışılır. Kesinlik taşımayan, öznel
yargılardır; cümleyi söyleyenin kendince ulaştığı bir sonuçtur.
Bu kış, şiddetli geçebilir. (bir
ihtimal, belki)
Dün beni arayan Hakan olmalı.
(büyük ihtimalle odur)
Adnan Bey’in yanındaki kardeşi
olacak. (galiba)
Dün evde değildim, Fikret beni
aramıştır. (aramış olmalı, büyük ihtimalle)
Ek-fiilin geniş zamanında
kullanılan “-dir” eki fiillerden sonra kullanıldığında cümleye ihtimal,
olasılık, tahmin veya kesinlik, kuvvetlendirme anlamları katar.
Bizin eller yeşillenmiştir.
(tahmin)
Yurt dışına gidince bizleri
unutmuştur. (tahmin, ihtimal)
Sınav iki basamak hâlinde
uygulanacaktır. (kesinlik)
Bu eklerin dışında, “belki,
galiba, sanırım,sanıyorum, zannederim, sanki, gibi”
vb sözcüklerle ve
“-ebil-” ekiyle de cümlelere olasılık anlamı katılabilir.
Yarın sizi ziyarete gelebiliriz.
Bu akşam geç kalabilirim.
Kim bilir belki yarın, belki
yarından da yakın.
Sanıyorum o konu anlatılmadı.
Zannederim bu konuyla
ilgileniyorsunuz.
Geç kaldık; sanırım o gitmiştir.
(88-ÖYS)
“-e-bil-” yeterlilik bildiren
yardımcı fiil olarak olasılık değil gücü yeterlik bildirir:
Öyle deme, ben de ağır işlerde
çalışabilirim.(çalışmaya gücüm yeter)
Bir yazının olduğu gibi cümlenin
de konusu vardır. Cümlenin genelinde üzerinde durulan duygu ya da düşünceler o
cümlenin konusunu oluşturur. “Bu cümlede neyden söz ediliyor?” sorusu, bize o
cümlenin konusunu verecektir.
“Çocuğa
ana dilini, bir işçi elindeki âlet gibi nasıl kullanıldığını ilk öğreten, ona
bu dilin türlü hünerlerini; kıvraklığını, zenginliğini, inceliğini ilk öğreten
masaldır.”
Bu cümlenin genelinde “masal” ın ana dil eğitimindeki yerinden
söz edilmektedir. O hâlde bu cümlenin konusu “masalın dil öğrenimine
katkısı”dır.
“Küçüklükte
öğrenilen taş üzerine yazı yazmaya, yaşlılıkta öğrenilen ise su üzerine yazı
yazmaya benzer.”
“İnsan
yedisinde ne ise yetmişinde de odur.”
B) ANLATIM YÖNÜNDEN CÜMLE
Gerçekliği kanıtlanabilir,
bilimsel, ölçülebilir, herkese göre aynı olan; göreceli olmayan; kişilerin
duygularına dayanmayan anlatım nesnel anlatımdır.
Nesnel anlatımda ölçülebilir,
kanıtlanabilir ve yorumlara meydan vermeyen bir anlatım vardır. Nesnel
anlatımda “bence” ve “bana göre”ye yer yoktur:
Yahya Kemal 20. yüzyılda yaşamış
bir edebiyatçıdır.
İstanbul Türkiye’nin en büyük
şehridir.
Nesnel anlatım sorularında her
zaman “aşağıdakilerin hangisinde nesnellik vardır?” gibi soru kökleri
olmayabilir. Kimi zaman da “aşağıdakilerden hangisi söyleyenin kişisel
düşüncelerini içermemektedir?” veya “yukarıdaki cümlelerin hangilerinde düşünce
eksiksiz ve belirli bir kesinlikle anlatılmıştır?” gibi sorular nesnelliğe
aittir.
Kitaptaki ilk öykünün konusu köy
yaşamıdır.
Oyundaki olaylar bir çiftlikte
geçiyor.
Yazar, bu romanından sonra peş
peşe altı oyun yazdı.
Romanın sonunda kahramanların
hiçbiri umduğunu bulamıyor.
Bu, sanatçının en son çıkan şiir
kitabıdır.
Öyküdeki kişilerin dördü kadın,
üçü erkektir.
Romanda anlatılanlar Kurtuluş
Savaşı yıllarında geçiyor.
Oyundaki olaylar, üç bin kişilik
bir kasabada, bir çiftlikte geçiyor.
Öznel: İzafî, sübjektif, göreli,
göreceli…
Öznel ifadeler, doğruluğu ve
yanlışlığı kişilere göre değişebilen, kanıtlanamayan, tartışmalı, öznel,
ölçülemeyen, duygulara bağlı, yorumlanabilir, bilimsel olmayan yargılardır.
Bu tür cümlelerde izlenimler,
yorumlar, duygular, beğeniler ve kişisel görüşler anlatılır.
Yahya Kemal, 20. yüzyılın en
başarılı şairidir.
İstanbul Türkiye’nin en güzel
şehridir.
Karadeniz insanı çok inatçıdır.
En güzel kış meyvesi
portakaldır.
Hikâyeciliğimizdeki en başarılı
dönem o yıllardı.
En güzel yıllarımı o köyde
geçirdim.
Şehirde yaşamak köyde yaşamaktan
daha zordur.
Öykülerinde bir kuruluk, bir
tekdüzelik görülüyor.
Oyundaki dekorlar, seyirciyi o
günün ortamına götürerek oyunun etkisini büyük ölçüde artırıyor.
Öznel cümleleri varsayım ve
olasılık; yorumlama, yakınma, eleştiri ya da beğeni içeren cümleler gibi
gruplara ayırmak mümkündür.
Varsayıma bir olayın gerçek olup
olmadığını bilmeden gerçek saymaya varsayım denir .Kimi cümleler gerçekte
olmadığı hâlde varmış gibi kabul edilen durumları anlatabilir. Bu tür cümlelere
varsayım cümleleri denir. Varsayım anlamı “diyelim (ki), farz edelim (ki), tut
ki, tutalım (ki), kabul edelim (ki)” gibi sözcüklerle sağlanır.
Diyelim ki cüzdanını kaybettin..
Farz edelim okulu bıraktın, ne
yapacaksın?
Böyle olduğunu kabul edelim,
gururuna yedirebilecek misin?
Diyelim ki bu olay gerçek
değildir.
Diyelim
ki bu sınavı kazandın.
Tut
ki yüz elli yıl yaşadın.
Diyelim
ki insanlar uzaya şehirler kurdu.
Dikkat edilirse bu cümleler
devamı olan cümlelerdir; tamamlanmamış ya da cevap beklenen cümleler… Eğer “Dileyelim
ki bu iş anlatıldığı gibi olmasın.”
gibi bir cümle kurulursa, bu varsayım
cümlesi olmaz.
Bu tür cümlelerde gizli veya
hayali şeylerden anlam çıkarma söz konusudur.
Son günlerde hiç konuşmuyor,
sanki bana gücenmiş.
Kimse beni dinlemiyor, sanki
herkes bana cephe almış.
İkide bir karşıma çıkıyor, sanki
beni izliyor.(93-ÖYS)
Sanki suçlu benmişim gibi surat
asıyorsun.
Bu tür cümleler insanı pişman
edecek şekilde sonuçlanmış olaylardan şikayeti dile getirir. “keşke, bari,
hiç değilse, hiç olmazsa” gibi sözcüklerle ve “ki” bağlacıyla
kurulan cümlelerdir.
Keşke o gün evden çıkmasaydık.
Hiç olmazsa son sınavdan iyi not
alsaydın.
Beni düşünmüyorsun bari kendini
düşün.
Yüz kere söylesen de anlamaz ki!
Hiç değilse bir kez geç kalma.
Bu kadar fırsat verdik
değerlendirmedi ki!
Şaşırma anlamı soru ekiyle de
sağlanabilir:
Biraz sonra bir batağın içine
dalmayayım mı?
Bizim Ali orada da karşımıza
çıkmasın mı?
Bir kişinin sonucunu bilmediği
bir olay ya da durum ile ilgili nasıl sonuçlanacağına dair kendi görüşünü
bildirmeye tahmin denir.
“Geç
kaldık, sanırım Selim gitmiştir.”
cümlesini düşünelim. Burada
henüz Selim’in gidip gitmediği bilinmiyor. Sadece “gitmesi” ile
ilgili bir tahminde bulunulmuştur.
Kardeşim
bu soruların hepsini çözer.
Bizim
oralara bahar gelmiştir artık.
Herhangi bir şeyde görülen
eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri denir.
“Kitabın
sonuna yararlanılan kaynaklar eklenirse, okuyucuya daha yararlı olur.”
cümlesinde
kitabın sonunda kaynakların olmaması bir eksiklik olarak görülmüş ve bunun
giderilmesi için öneride bulunulmuştur.
Söyleyenin bir konu ile ilgili
düşüncelerine, sözlerine kendi duygu ve görüşlerini kattığı anlatıma yoruma
dayalı anlatım denir. Yorumlar kişinin kendi beğenisini, kendi görüşünü
anlattığından özneldir, kişiye özeldir.
“Evimin
balkonundan bakınca Boğaz’ın muhteşem güzelliği beni mest ediyor.”
cümlesinde
“muhteşem güzellik” sözleri kişinin manzarayı beğendiğini bildirir.
Bu manzarayı herkesin beğenmesi gerekmez ve bu muhteşemliğin kanıtlanmasına da
gerek yoktur. Çünkü bu, benim Boğaz’a bakışımın ifadesidir. Benim Boğaz’ı
değerlendirişimdir. O hâlde bu cümlede yorum söz konusudur.
“Taraftarlar,
şampiyonları havaalanında karşıladı.”
cümlesinde görülenler anlatılmış, şampiyonların
gelişi ile ilgili kişi kendi görüşünü belirtmemiştir. Bu nedenle bu cümlede
yorum yapılmamıştır.
Plânınızın
yeniden gözden geçirmenizin doğru olacağı düşüncesindeyim.
Günün
belli saatlerinde, belli aralıklarla ders çalışırsan daha iyi olur.
Sanatçı,
kişisel konuların yanında toplumsal konulara da yer vermelidir.


Başkalarına ait sözleri
söylendiği gibi aktarmaktır.
Ali: “Bu kitabı iki kez
okudum.” dedi.
Öğretmen:” Bu test
sorularını evde çözeceksiniz.” dedi.
Dersten sonra etüt yapacağız,
dediler.
Başbakan: “Kıbrıs, bizim
toprağımızdır.” dedi.
Öğretmen, Ali’ye:
“Arkadaşına söyle, yarın ödevini mutlaka getirsin!” dedi.
Başkalarına ait sözleri
değiştirerek, sadece içerik olarak aktarmaktır.
Ali, bana bu kitabı iki kez
okuduğunu söyledi.
Yazar, roman kahramanının gerçek
hayatta da yaşadığını söyledi.
Annem, akşam eve erken gelmem
gerektiğini söyledi.
Üslûp, sanatçının yazım tekniği
(yöntem, tarz, metot), kelime seçimindeki ve cümle kuruluşundaki kendine
özgülük; görüş, duyuş ve anlatış özelliğidir.
Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım
şekli üslûbu oluşturur. Bir eserin cümlelerin uzunluğu, kısalığı; sanatçının
sözcük seçimi, sanatlı ya da yalın anlatımı üslûp ile ilgilidir.
“Yazar,
öykülerinde anlattığı yörenin konuşma dilini kullanmayı tercih etmiş.”
cümlesi üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede
yazarın öykülerinin dilinden; yani anlatımdan söz edilmiştir. Bu da üslûpla
ilgilidir.
“Sanatçı, bu
öyküsünde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş.”
sözü
üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın eseri oluşturuş şeklinden söz
edilmiştir. Bu da üslup ile ilgilidir.

Sanat eserinde konu, anlatılan
nesneyi; üslûp da bunun nasıl anlatıldığını ifade eder.
Kısacası, sanatçının dili ve
anlatım özellikleri onun üslûbunu meydana getirir.
Aşağıdaki cümleler bir
sanatçının üslûbuyla ilgili cümlelerdir:
Yazarın sade dili, parlak
kelimelerle anlatımı bizi esere yaklaştırıyor.
Romancı, roman kişilerinin
karakterlerini çizerken onların diliyle konuşmak zorundadır.
Bu ilk öykülerinde sıfatlardan,
söz sanatlarından kaçınan yalın dili ve ayrıntıları gözlemlemedeki ustalığıyla
dikkati çekti.
Cümlede ifade edilen düşüncenin,
genellikle alaycı biçimde, tersini kasteden anlatım biçimidir.
Takımımız bu haftaki maçında
muhteşem bir oyunla 4-0 mağlup oldu.
Çocuk o kadar çalışkandı ki her
dönem en az beş zayıf getirirdi.
Bir varlığın veya kavramın ayırt
edici özelliklerini belirli bir kesinlikle ifade etmektir.
Tanım cümleleri,
“Bu nedir?” sorusuna cevap verir.
Gelgit, ayın çekim kuvvetinin
tesiriyle denizin karaya yaklaşması ve karadan uzaklaşmasıdır.
Kafiye, mısra sonlarındaki ses
benzerliğidir.
Sanat, hayatı yüceltme ve daha
anlamlı kılma çabasıdır.
İsimlerin
özelliğini belirten sözcüklere sıfat denir.

            8) ATASÖZLERİ
Atasözleri, geniş halk
yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan
düşüncelerden doğmuş özlü sözlerdir.
Ulusun ortak düşünce, kanış ve
tutumunu belirtir, bize yol gösterir atasözleri. Atasözleri kalıplaşmış
sözlerdir. Her atasözü, belli bir kalıp içinde, belli sözcüklerle söylenmiş
olan donmuş bir biçimdir.
Sözcükler değiştirilip yerlerine
-aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamayacağı gibi söz diziminin biçimi
de bozulamaz.
“Derdini
söylemeyen derman bulamaz.”
sözündeki “derman” yerine
“ilâç” getirilemez.
“Çalma
elin kapısını, çalarlar kapını.”
sözü de, sözcüklerin sırası
değiştirilerek:
“Elin
kapısını çalma, kapını çalarlar.”
biçiminde söylenemez.
Atasözleri kısa ve özlüdür; az
sözcükle çok şey anlatır:
Alet
işler, el övünür.
Taşıma
su ile değirmen dönmez.”
Atasözleri çoğunlukla mecaz
anlamlıdır.
Ak
akçe kara gün içindir.
Gerçek anlamını koruyan
atasözleri de vardır.
Son
pişmanlık fayda etmez.
Dost
ile ye iç, alış veriş etme.
            Özdeyişler, ünlü kişilerin , devlet
adamlarının, sanatçıların söylemiş oldukları kısa fakat anlamca  zengin olan sözlerdir.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
(Atatürk)
“Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller
susar.” (Hz.Mevlana)
            Bazen bir olay veya durumu ifade
etmek için, o olay veya durumu birebir karşılayacak kelimeler kullanmayız da;
çağrışım yaptıracak söz grupları kullanırız. Bunu da ifademize sanat ve
akıcılık kazandırmak için yaparız. 
Örneğin: Bir insanın telaşlı olduğunu anlatmak için “telaşlıdır” demeyiz
de “Etekleri tutuşmuş” ifadesini kullanırız , ama herkes bu kişinin telaşlı
olduğunu anlar.
            Deyimlerin
Özellikleri:
1.Deyimler en az iki kelimeden oluşur.
2.Birden fazla kelimeden oluşan, hatta cümle
halinde olan deyimler de vardır.
Atı alan Üsküdar’ı geçti.)
3.Deyimleri oluşturan sözcükleri çoğu zaman
gerçek (sözlük) anlamlarından uzaklaşarak mecazlı bir anlatım kazanırlar.  (İşler böyle giderse hapı yutarız.)
Ama şunu da unutmamalıyız; bazı deyimler sözlük anlamlarıyla da uzak yakın bir
ilişki taşırlar. (Etekleri zil çalmak.) Etekleri tutuşmuş birinin halini göz
önünde canlandıralım. Telaş içindedir değil mi?
4.Deyimler genellikle iş, oluş, hareket yani
bir fiili bildirirler ve fiil gibi çekimlenebilirler.
Çocuğun kalbini kırdık anlaşılan
Kimsenin kalbini kırmamalısın oğul.
Bu tür sorularda bir cümleyi
oluşturan sözcükler karışık olarak verilir. Daha sonra bu sözcüklerle anlamlı
veya kurallı bir cümle oluşturulması istenir, veya sözcüğün sırası sorulur.
DİKKAT: Bu tip
sorularda ilk işimiz; önce yüklemi bularak cümlenin sonuna getirmek sonra da
sırasıyla öznenin bulunması ve tümleçlerin önem ve görevlerine göre cümlede
uygun yerlere konmasıdır.
B)
Karışık Olarak Verilen Cümle Parçacıklarının Sıraya Konması
Bu tür sorularda cümleyi
oluşturan tamlamalar ya da cümlecikler karışık halde verilir. Bizden istenen bu
parçacıkları anlamlı ve kurallı bir cümle durumuna getirmektir. Şıklardan
hareket ederek, yargı bildiren kelime grubunu sona yerleştirip sıralama
yapabiliriz.
Bu konuyla ilgili sorularda, boş
bırakılan yerlerin cümlenin anlamı ve yapısına göre uygun kelimelerle
tamamlanması istenmektedir. Böyle sorularda yapacağımız ilk iş, seçeneklerdeki
sözcüklerin, cümledeki boşlukları en anlamlı ve kurallı şekilde tamamlanmasına
dikkat etmektir. Bunun için de cümlede boş bırakılan yerlere söz dizimi
kuralına uygunluk gösteren sözcükler konulmalıdır. Kelimelerin çekim durumlarına,
tamlamaları parçalamamaya, kelimenin anlam özelliğine dikkat edilmelidir ki
cümle en anlamlı ve kurallı bir yapı kazansın.
Kendi içinde tamamlanması
gereken cümlelerde anlam bütünlüğü ve teknik yapı önemlidir.
“Bu
durumu ona anlatıncaya kadar…”
cümlesi aşağıdakilerden hangi
sözle tamamlanırsa, anlatılanların güçlükle kabul ettirildiği anlamı oluşur?
Burada yapacağımız, cümleyi
düşünmek ve cümleyi hangi sözlerle tamamlarsak istenen anlamı oluşturacağımızı
ortaya çıkarmaktır.
Cümlede bir durumun zor kabul
ettirilmesi anlamı olacağına göre, bu cümle “akla karayı seçtim”
sözleri ile tamamlanabilir. Çünkü bu sözler, cümleye “bir şeyin güçlükle kabul ettirilmesi” anlamı
katmaktadır.

Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler