Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları: Edebi Sözlük 5. Kısım

Ekim 19, 2013 - Okuma süresi: 17 dakika

İBDA

Yaşanılan dönemin sanat anlayışı içinde olağanüstü bir eser
yaratma. Örneğin Fuzûlî’nin Leyla vü Mecnun’u, Şeyh Galib’in Hüsn-ü Aşk’ı birer
ibda kabul edilir. İbda eser verebilenlere mübdi, ibdakâr, eserleri de bedia
olarak adlandırılır.

İBHAM

Bir edebi eserde isteyerek ve bilinçli olarak yapılan
kapalılıktır. Sanatçı, sözün anlamını hemen anlaşılmayacak şekilde kapalı
tutarak, okuyucusunu düşündürmeyi amaçlar. Sanatçının istemeden, bilinçsiz
olarak yaptığı kapalılığa ise “te’kid” adı verilir. Örnek:

Nasıl istersen öyle dinle, bakın:

Dalların zirvesindeyiz ancak

Yarı yoldan ziyade yerden uzak

Yarı yoldan ziyade mâha yakın

Ahmed Haşim

İCAZ

Bir düşünceyi çok az sözcükle özlü bir şekilde anlatmadır.
Kısaltmanın anlamı güçleştirmemesine dikkat edilir. Buna icaz-ı muhil denir. Az
söz yüklü anlamla ifadeye makbul icaz denir. Atasözleri, vecizeler, hikmetli
sözler bu gruba girer. Makbul icaz iki türdür: Hafz yoluyla icaz: Anlama zarar
vermeyecek şekilde bazı sözcükler atılır. Bu cümle çıkarılarak da yapılabilir.
Sözcük çıkarmaya icaz bi’l-harf denir. Örnek:

Bir pâreye bini âferinin

Pâpûşu atıldu Gevherî’nin

Ziya Paşa

Şair burada “papucu dama atıldı’yı “papucu
atıldı” diye kısaltmış.

İcaz, cümle çıkarılarak yapılırsa icaz bi’l cümel adını
alır. Örnek:

“Ahmet ders çalışsaydı…” Burada “başarılı
olacaktı” cümlesi çıkarılmış.

Tazammum yoluyla icaz: İfadeden sözcük ve cümle atılmadan
yapılan icazdır. İki türü vardır.

İcaz bi’t-takdîr: Amaç az sözcükle anlatılırken ihatalı
anlam da çıkar. Örneğin “Ateş düştüğü yeri yakar”.

İvaz bi’l-kasr: Hiçbir sözcük atılmadan anlamca zengindir.
Örneğin “Akacak kan damarda durmaz” gibi.

İDGAM

Birbirine yakın iki harfi tek yazarak vurgulu okumak.
Örneğin çakal yazıp çakkal okuma gibi.

İDİL

Eski Yunan şiirinde mitolojik, epik ve pastoral şiirlerin
genel adı. Günümüzde sevgi ve mutluluk işleyen şiir türü.

İDMAC

Sözcük anlamı sıkıştırmak. Edebiyatta sözde ve yazıda övgü
içinde övgü ya da aşagğılama içinde aşağılama yapmayı tanımlar. Övgü içinde
övgü yapmaya istitbâ adı da verilir. Örnek:

Sadrında seni eyleye Hak dâim ü bâki

Hep âlemin etdikleri şimdi bu duâdır

Nedim

Şair sadrazama dua ediyor ama bu duanın herkes tarafından
yapıldığını belirterek övgü içinde övgü yapıyor.

İFRAT

Bir sıfatı aşırı ölçüde şiddetlendirmektir. Mübalağa
(abartma) sanatının bir türüdür.

İGARE

Bir şairin şirinin bir başka şair tarafından benimsenmesi
anlamındaki sirkat’ın türü. Benimsenin şiirde bazı değişiklikler yapılır veya
sadece bazı sözcükler alınırsa sirkat, igare (nesh olarak da adlandırılır)
olur. Şiirin sözcükleri değil anlamı benimsenmişse ilmâd ya da selh adı verilir.
Örnek:

Rıza Tevfik’in 1925’te yazdığı Cüniye başlıklı şiirin ilk
dörtlüğü:

O gece ne kadar güzeldi kâinat

Havvâda bir safâ cereyânı vardı

Dağlardan taşlardan taşıyordu hayat

Guyibâr-I aşkın fezeyânı vardı

Nihal Atsız’ın 1933’te yazdığı Dün Gece başlıklı şiirin ilk
dörtlüğü:

Dün gece ne kadar güzeldi âlem

Göklerin şanlı bir mehtâbı vardı

Sevdânın topraktan taştığı bu dem

Günâh-I aşkın da sevabı vardı

İHAM

Anlamla ilgili edebi sanat. İki ya da daha fazla anlamı olan
sözcüğün en uzak anlamıyla kullanılması. Eğer sözcügün iki anlamının da konuyla
ilisi olursa “ilham”, sözcüğün özellikle gerçekten çok mecaz anlamı
kastedilirse “kinaye” yapılmış olur. Örnek:

Sahn-ı çemende durma saalınsun sabâ ile

Azâdedir nihâl bugün berg ü bârdan

Bakî

(“Fidan bugün yaprak ve bardan kurtulup serbet kaldı,
artık bahçenin ortasında rüzgarla salınsın.” Bâr sözcüğü hem meyve hem yük
anlamındadır. Bâr’dan kurtulmakla ağaçlar hem meyveden hem de yükten
kurtulurlar. Şair burada bâr’ın bu iki anlamını kastederek iham yapıyor.

İHTİRA

Daha önce hiçbir şairin kullanmadığı sözcük, deyim ve
üslupları tanımlar.

İHTİSAR

Bir düşüncenin az sözle anlatılmasıdır. Geniş açıklamalara,
tanımlamalara girilmeden konu yalın ve doğal bir şekilde anlatılır. Bu bakımdan
icaz’a benzer.

İKMAL

Bir cümledeki anlamı, ardından gelen cümleyle tamamlamak.
Her iki cümlenin öznesi de çoğunlukla ortaktır ve ilk cümlede yer alır. Örnek:

Merd olan kizbe tenezzül etmez

Zillet-i kizbe tahammül etmez

Nabî

İKSAR

Kusur sayılan sanatlardandır. Bir düşünceyi gereksiz şekilde
uzatılan ve tekrarlanan sözcüklerle anlatmaktır. Örneğin “Ali gitti
mi?” sorusuna karşılık “evet” ya da “hayır” yerine
“Ali gitti, gelmedi” yanıtı vermek gibi.

İKTİBAS

Anlamı güçlendirmek için söze ayet ve hadisler katılmasıyla
yapılan sanat. Ayet ve hadisler aynen kullanılabilir ya da çevirisinin bir
bölümü tercih edilebilir. Örnek:

Zalimlere bir gün dedirtir kudret-i Mevlâ

“Tallahi lekad âsereke’llahü aleyna”

Ziya Paşa

(Yusuf Suresi ayet 91: Tanrı hakkı için Allah seni bize
üstün kıldı.)

İLMAM

Bir şairin, başka bir şairin şiirini biraz değiştirerek
sahiplenmesi. Örnek:

Şâdî-i vuslat niçin tahammîl-i nâz eyler bana

Rind-i şâdî-düşmenim ben gam niyâz eyler bana

Nâil-î Kadîm

Tiğ-ı istisnâ çekip gamzen ne nâr eyler bana

Afet-i aşkın kazâ arz-ı niyâz eyler bana

Namık Kemal

İLTİFAT

Sözü konuyla ilgili bir başka yöne çevirme şeklindeki edebi
sanat. Bir yeri, olayı, duyguyu, düşünceyi anlatırken birden söz yine konuyla
ilgili başka bir yere, olaya, düşünceye, duyguya çevrilir.

İLTİZAM

Şiirde kafiyeyi sağlayan ya da düzyazıda “seci”
olarak kullanılan sözcükten önce gelen ve kafiye ile aynı sayıda harf içeren
benzer sözcükler kullanarak yapılan sanattır.Örnek: Merasim-i tevkîr-i
tevfirinde ihmal-ü taksîr olunmayup hıl-i fâhire ve in’âmât-ı zâhire ve
ziyâfât-ı vâfire ile Zülkadiroğlu tâifesi muğtenem oldular.

İNSİCAM

Sözün düzgün, tutarlı ve birbirine bağlanak söylenmesi.
Sözcükler titizlikle seçilir, art arda gelen cümlelerde anlamlı bir diziliş
aranır.

İNŞA

Divan edebiyatında edebi sanatlarla yüklü, süslü düzyazılara
verilen isim. İnşa yazanlara “münşi” denir. Günümüzdeki anlamı
kompozisyon.

İNTİHAL

Başkasına ait eserlerden parçalar alıp kendisininmiş gibi
gösterme. Aşırma veya ahz u sirkat tabirleri de aynı anlama gelir. İntihal
şiirde olursa şirkat-ı şi’r bu işi yapan da düzd-i sühan (söz hırsızı) diye
anılır. Sünbülzâde Vehbi, Sirkat-ı şi’r (şiir çalma) olayı için şu beyti
söylemiştir:

Sirkat-ı şi’r edene kat’i zeban lâzımdır

Böyledir şer-i belâgatle fetâvâ-yı sühan.

İRSAL-I MESEL

Anlamla ilgili sanatlardandır. Söylenen fikri
kuvvetlendirmek için araya atasözü veya atasözü değerinde örnekler katmaya
denir. İleri sürülen düşünce, kendisiyle ortak nokta bulunmayan başka bir düşünceyle
birlikte kullanılır. İrad-ı mesel de denir. Örnekler genellikle herkes
tarafından bilinen, söylenen, kabul edilen atasözleri, vecizeler ve hikmetli
sözlerden seçilir.

Örnek: Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın

Sırtı pek kimseye ahvâl-i şita yaz görülür

Samî

İSTİDRAD

Uygun bir yerde konu dışında bir şey anlatmak. Konuya
açıklık getirmek, okuyucunun veya dinleyicinin istifadesini sağlamak için bu
yola başvurulur. Bu tür ara girişler “İstidrad” başlığı ile yazılır,
bitiş yeri ayrıca belirtilirdi. Sonra bu yöntem bırakıldı, başlık koymadan
açıklama yapıp “Sadede gelelim” sözüyle asıl konuya dönülmeye
başlandı. Zamanımızda istidradlar kısa olmak kaydıyla parantez veya iki çizgi
arasında yapılır.

İSTİDRÂK

Anlamla ilgili sanatlardandır. Över gibi görünerek yerme ve
yerer gibi görünerek övmek.

1. Övme yoluyla yerme: Eskiler te’küdü’z-zemm bi-mâ
yüşebbihü’l medh derlerdir. Kişi övmeye benzer sözlerle, kuvvetle yerilir.

Ali Paşa’nın Girit’teki başarısızlığını dile getiren Ziya
Paşa’nın Zafernâme’sinden alınan şu beyitler bu sanatın en güzel örneklerinden.

Bârek-Allah zehî kevkebe-i âlel’al

Levhaş-Allah, aceb nusret-i feyz ü ikbâl!

Hak bu kim görmedi ağaz edeli devre elek

Böyle bir tefh ü zafer böyle şükûh ü iclâl…

Lerze saldı feleğe nâre-i “Hayyâk Allah”

Râşe verdi küre’yi gulgule-i “Ya Müteâl”

Kimseler olmadı bu feth-i mübîne mazhar

Ne Skender ne Hülâgâ ne Sezar ü Anibal.

Âferin himmetine âsaf-ı âli-kadrin,

Oldu şâyeste-I tevfik-i Cenâb-I Müteâl

Girid’I aldı geri himmet-i seyf ü kalemi

Hakkına gelmiş iken dâiye-i istiklâl

Devleti eyledi bir öyle belâdan âzâd

Yoksa pek müşkil olurdu şu zamânda ahvâl…

İhtiyar eyledi bu kışda şu müşkil seferi,

Yoksa kim etmiş idi kendisini istiskâl!

2. Yerme yoluyla övme: Eskiler te’kîdü’l-medh bi-mâ
yüşebbıhü’z-zemm derlerdi. Kişi yermeye benzer sözlerle kuvvetle övülür. Örnek:

Dehrde anlamayup bilmediği varsa meğer

Tama’u buğz u nifak u hased u gadr u sitem

Nabî

İSTİFHAM

Anlamla ilgili sanatlardandır. Cevap alma gayesi gütmeksizin
art arda sorulan sorularla yapılır. Sevgi, nefret, teessür, üzüntü, öfke, kin,
kıskançlık, ümitsizlik, acz, şaşkınlık, hayret ve hayranlık gibi heyecan verici
duygular bu yolla ifade edilir. Şair duyguya bağlı olarak kendi kendisine,
herkese veya her şeye soru yöneltebilir. Düşünce ve kavram üzerine dikkati
çekmek için bu sanata başvurulur. Aşırı heyecan ve gerilim istifham’ı alelâde
soru cümlelerinden ayrılır. Örnek:

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Cahit Sıtkı Tarancı

İSTİHDAM

Anlamla ilgili sanatlardandır. İki anlamı olan bir kelimeyi,
bu iki anlama gelecek şekilde kullanmak. Birinde gerçek, diğerinde mecazlı
anlam kasdedilir. Örnek:

Bahar erdi açıldı sevdiğim hem fasl-ı dey hem gül

Bir sahn-i gülistandan biri fasl-ı gülistanda.

Muallim Naci

Bu beyitte açıldı fiili birinci mısrada fasl-ı dey (kış
mevsimi)nin uzaklaşması, sona ermesi; ikinci mısrada ise, çiçeğin açılması
anlamına geliyor.

İSTİHLAF

Türkçedeki sesli harfleri bazı durumlarda uzatmak. Örnek:

Verseydi âh-ı mecnûn feryadumun sedâsın

Kuş mı karâr iderdi bâşımdaki yuvâda

Fuzûlî

“başındaki” ve “yuvadaki” kelimelerinde
“a”lar uzun okunur.

İŞTİKRAR

Sözle ilgili sanatlardandır. Aynı kökten türeyen veya aynı
köke bağlı harflerin benzerliğinden dolayı aynı kökten türemiş gibi görünen
seslerin birarada kullanılmasına denir. Örnek:

Kılmagıl muhkem gönül dünyaya akd-i irtibât

Sen bir avâre müsafirsen bu vîrân ribât

Fuzûlî

Ribât ve irtibât aynı kökten gelir.

ÎTİLÂF

Uygunluk. Kelimenin anlamla uygunluğu, kelimelerin vezinle
uygunluğu, kelimelerin diğer kelimelerle uygunluğu, anlamının vezinle uygunluğu
ve anlamın anlamla uygunluğu.

İTNAB

Sözü, gerektiğinden fazla kelime veya cümle ile uzatma.
İcaz’ın karşıtı. İkiye ayrılır:

1. İtnab-ı makbul: Makbul sayılan söz katmadır. Bu çeşitte
anlam pekiştirilir, anlatılacak şey abartılır, kastedilen husus fazla tasvir
edilir ve üçü birden sağlanır. Örnek:

“Yalıların en tabii ve en lüzumlu gezinti vasıtası
sandallar! Sade yalıların mı? Boğaziçi’nde herkesin her an, en çok, onlar işine
yarıyor. Mehtapla gezginci, sâzende köşkü onlar, saz dinleyicilerin mevkibi
onlar, yerine göre madrabazların balık deposu onlar, sebze dükkanı, dondurmacı
dükkanı, onlar; yörük manav sergisi onlar, tatlı su damacanalarının ambarı
onlar, hasta sedyesi onlar…”

Ruşen Eşref Ünaydın

2. İtnâb-ı mümel: Makbul sayılmayan söz katmadır. İtnab-ı
mühil de denir. Haşv-ı kabih’ler ve tekrarlar makbul sayılmayan söz
katmanlarıdır. Örnek:

Duâ ile sözü hatmedelim, zîrâ hakikatte

Sözün gevher olursa yeğdir itnâbından îcâze

Nef’î 

Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler