Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları: Edebi Sözlük 9. Kısım

Ekim 19, 2013 - Okuma süresi: 17 dakika

TA’KİD

İfadeye açıklık getirememe, anlatamama halidir. İkiye
ayrılır.

1. Lafzi ta’kid: Bir cümlede kelimelerin yerli yerine
kullanılmamasından doğar. Örnek:

Ben fakîrî etme terk memnûn-i ebnâ-yı zaman

Hasıl etmezsen değil gam matlabım yâ Rab bana

Râgıp Paşa

2. Manevi ta’kid: Bir cümlede kelimeler yerli yerince
kullanılmakla beraber bir anlam çıkmamasına denir.

Örnek: Âlemin cânı değilsin cân-ı âlemsin sen

Nef’î

TA’RİFAT

Mevki sahipleri ve bazı görevlileri tasvir eden şiirler.
Divan edebiyatı nazım türüdür. Birkaç beyitlik bendler halinde yazılırlar. Sâfi
Kasım Paşa’nın, Kalkandelenli Fikri’nin, Gelibolulu Mustafa Ali’nin, Yenişehirli
Avni’nin ta’rifatı vardır. Örnek:

Nedür bildüm mi defter-dâr efendi

Eğerçi bir iki üç var efendi

Kiminün işini altun iderler

Kimin ma’zül kimin mağbûn iderler

Olardur sâ’i-i genc ü hazînle

Olardur sâhib-i mâl u define

Kalkandelenli Fikri

TA’ŞİR

Bir gazelin her beytinin veya bir beytinin üzerine sekiz
mısra eklenerek yapılan mu’aşşerdir. Divan edebiyatı nazım şeklidir.
Edebiyatımızda örneği fazla görülmez. Yahya Bey’in Muhibbî’nin (Kanunu Sultan
Süleyman) gazeline yaptığı ta’şiri örnek olarak verilebilir.

Haste olmak gûşmâl-i Hazret-i İzzet gibi

Her kişinün yalımın alçak ider gurbet gibi

Değme bir kimse göre gelmez refahiyyet gibi

Nâleler gûyâ derây-ı rıhlet-i râhat gibi

Dâr-ı dünya cây-ı fürkat menzil-imihnet gibi

Devleti bir âlet-i hengâme-i zahmet gibi

Sağlıgun bünyâdı yok âyinede sûret gibi

Matla’ı şâh-ı cihânun maşrık-ı hikmet gibi

Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi

Yahya Bey

TAŞTİR

Bir gazelde her beytin iki mısrasının arasına iki veya üç
mısra ekleyerek manzume meydana getirmek. Divan edebiyatı nazım şeklidir.
Kelime, Arapça “bir şeyin yarısı, iki cüzünden bir cüzü” anlamındaki
şatr kökünden gelir. Taştirde, aynı vezin ve kafiyede, araya iki mısra girerse
terb-i mutarraf, üç mısra girerse tahmis-i mutarraf olur. Edebiyatımızda XVIII.
yüzyıldan sonra örnekleri görülen taştir çok az kullanılan bir şekildir. En çok
Halveti şeyhlerinden Aydi Baba yazmıştır.

TAZMİN

Bir şairin, bir mısra veya bir beytin bir başka şairce
kullanılması. Divan edebiyatı nazım türüdür. Tazmin edilen mısra veya beytin
sahibinin zikri şarttır. Tazmin eden şair, şiiri herhangi bir nazım şekline
tamamlar ve aldığı sahibini belirtir. Örnek: Recaizade Ekrem’in şiirini tanzim:

Sanırım ismini kuşlar heceler

Seni söyler bana dağlar dereler

Su çağıldar kuzular kırda meler

Seni söyler bana dağlar dereler

Hep seni aşkın eserken serde

Hüsn ü ânın görünür her yerde

Gezdiğim duygulu vâdilerde

Seni söyler bana dağlar dereler

Yahya Kemal Beyatlı

TECÂHÜL-İ ARİF

Anlamla ilgili sanatlardandır. Bilinen bir gerçeği, bilmez
görünerek söylemek yöntemiyle yapılır. Bilinen şey, bilinmiyormuş gibi
anlatılırken genellikle bir espriye dayandırılır. Bu yapılırken mübalağa ve
istifham sanatından da yararlanılır. Örnek:

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

Fuzulî

(Bilmiyorum, dönen kubbe mi su rengindedir, yoksa
gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır.) Fuzuli, kubbenin, yani gökyüzünün mavi
renkte olduğunu bilmiyor gibi görünüyor. Aslında gözyaşlarının gökyüzünü
kaplayacak kadar çok ağladığını belirtmek için bu yola başvurmuştur.

TEFRİK

Anlamla ilgili sanatlardandır. Aynı çeşide giren iki şey
arasına, birbirine aykırı taraflar (tebâyün) sokularak bir farklılık meydana
getirilmesidir. Örnek:

Budur farkı gönül mahşer rûz-ı hicrândan

Kim ol cânım verir cisme bu cismi ayırır cândan

Ortak çeşit gün, aykırı taraflar ise cisme can verme,
cisimden canı ayırmadır.

TEHZİL

Alay ve şaka yollu yazılmış nazire. Hezl diye de bilinir.
Çokluk tanınmış şairlerin şiirlerine vezin ve kafiye taklit edilerek yazılır.
Tehzil, ciddi şiirleri bayağılıktan uzak ciddi bir duruma soktuğu için
edebiyatın güzel ve eğlenceli örnekleri arasında kabul edilir. XVII. yüzyıldan
sonra yaygınlık kazanan bu tür şiirin örneklerini daha çok Sürûri, Havâyi,
Sünbülzade Vehbi, Hüseyin Kâmi (Dehri mahlasıyla), Fazıl Ahmet Aykaç, Halil
Nihat Boztepe vermişlerdir.

TEKRAR

Bir ifadede aynı sözcük ya da söyleyişi, estetik kaygı
gütmeden birkaç kez tekrar etmek. Aşırı tekrar sözkonusu ise buna kesret-i
tekrar denir.

TELMİH

Divan edebiyatı sanatlarından. Söz sırasında bilinen bir
olaya, bir kişiye, kıssaya ya da atasözüne işaret etmektir. Ama bu kişi ya da
şey uzun uzadıya değil bir iki sözcükle anlatılır. Örnek:

Ey nâme sen ol mâh-likâdan mı gelirsin

Ey Hüdhad-i ümmid Saba’dan mı gelirsin

Nabî

(Şair beytinde Süleyman-Belkıs kıssasını hatırlatıyor.)

TENÂFÜR

Bir ifadede birbirleriyle uyuşmayan harf, hece, sözcük ya da
tamlamaların kulağa hoş gelmeyen etki yapmasıdır. İkiye ayrılır:

Harflerle tenâfür: Çıkış noktaları aynı ya da birbirine
yakın harflerin aynı sözcükte toplanması. Örneğin: Yaptırttık

Sözcüklerle tenâfür: Söylenişleri zor olan, dinlenmesinden
zevk alınmayan ağır vurgulu sözcüklerin art arda sıralanması: Örnek:

Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi

TENASÜB

Divan edebiyatında anlamları arasında bağlantı bulunan
sözcüklerin aynı ifadede kullanılmasıyla yapılan edebi sanat. Örnek:

Asîb rûzigârı gülistân-ı dehre

Sen serv-i gül-izârı hevâdar olan bilür

Bakî

Tenasüb, ilham ve tezat sanatlarıyla da birlikte kullanılır.
Bu yönüyle de ikiye ayrılır: İlham-ı tenasüb: İlham ve tenasüb sanatlarının
birlikte kullanılmasıyla yapılır. İki anlamı olan bir sözcüğün, dize ya da
beyit içinde belirtilmemiş anlamıyla diğer bazı sözcüklerin arasında anlam
bakımından bağlantı kurularak yapılır. Örnek:

Ne güzel vâkıadır bu ki asup can gözünü

Hâb-ı gaflette geçen ömrümü rü’yâ gördüm

Zatî

(Can gözünü açıp gaflet uykusunda geçen ömrümün bir rüya
olduğunu görüp anlamam ne güzel bir olaydır. Rüya, düş kelimelerinin
kastedilmeyen ikinci anlamının hâb ve rüya sözcükleriyle ilişkisi vardır.)

İlham-ı tezad: İlham ve tezat sanatları birlikte kullanılır.
İki anlamı olan bir sözcüğün dize ya da beyit içinde belirtilmemiş anlamıyla
anlamlı bir sözcük arasında ilişki kurmak şeklinde yapılır. Belirtilmeyen anlam
cinas yoluyla sağlanır. Örnek:

Serverlik ister isen üftâdelik şiâr et

Kim düşmeden ayağa çıkmadı başa bâde

Fuzulî

(Burada ayak önce kadeh sonra gerçek ayak anlamlarıyla
kastediliyor. Fuzulî beyitte sözcüğün vurgulamadığı ayak anlamı ile baş sözcüğü
arasında tezat yapıyor.)

TERDİD

Bir anlatımda sözü dinleyici ya da okuyucunun ilgisini
yoğunlaştırdıktan sonra konuyu hiç beklenmedik bir sonuca götürme yoluyla
yapılan edebi sanat. Sözün ciddi bir sonuca varması haline terdid-i sâdık,
varmamasına terdid-i mutâyip denir. Örnek:

Dizilirler ayakta

Ana baba ve kardeş

Hayal ırak… Irakta

Eder fiillerle güreş

Başından kayar yastık

Nura döner karanlık

Sırlar çözülür artık

Kırka çıkınca ateş

Necip Fazıl Kısakürek

TERZA RİMA

Üçer mısralık bentlerle kurulur. Bend sayısı belirsizdir.
Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye şeması şöyledir: Aba bcb cdc ded e.

İlk olarak İtalyan edebiyatında görüldü. Dante İlahi
Komedya’sını bu nazım şekliyle yazdı. Edebiyatımızda terza rima’yı Tevfik
Fikret, Şehrâyîn adlı tek şiirinde denemiştir. 1908’den sonra pek
kullanılmamıştır. Bu biçimde yazılmış kısa şiirlerin son mısrasının kuvvetli
olmasına dikkat edilir.

TESBİ

Bir gazelin beyitleri önünü beş mısra eklenerek yapılan
müsebba’dır. Müsebba musammatlardan bir nazım şeklidir. Kafiye şeması şöyledir:
Aaaaa (aa) bbbbb (ba) ccccc (ca). Tesbi, Türk edebiyatında çok az görülür.
İzzet Molla’nın Fuzuli’nin bir beytini, Leyla Hanım’ın da İzzet Molla’nın bir
beytini tazmin yoluyla oluşturduğu tesbi’ler de vardır.

TETABU-I İZÂFÂT

İkiden fazla ismin meydana getirdiği zincirleme tamlama.
Edebiyatımızda Türkçe, Farsça, Arapça kaidelere göre kurulmuş üç çeşit tetâbu’ı
izâfâta rastlanır. Türkçe kurala göre iki, Farsça kurala göre üç kelimeden
meydana gelen tamlamalar anlatımı bozmaz. Türkçe tetâbu’-ı izâfât’a örnek:

“Ahmet’in söylediklerinin doğruluk derecesinin
araştırılması…”

Farsça tetâbu’-ı izâfât’a örnek:

Ey vucûd-ı kâmilün âyin eclâr-ı feyz-I Hak

Âsitânım kıble-ı hâcât-ı erbâb-ı yakîn

Fuzulî

TEVÂRÜD

İki şairin birbirinden habersiz aynı mısrayı veya beyti
tesadüfen yazması.

TEVKİYE

Anlamla ilgili sanatlardandır. İki veya ikiden fazla anlamı
olan bir kelimenin yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kasdetmek. Birçok
edebiyatçı bu sanatı iham sanatıyla aynı kabul etmiştir. Fakat ihamda, ikiden
fazla anlamı olan kelimenin bir mısra veya beyitte bütün anlamları
kasdedilirken, tevriyede uzak anlamına işaret edilir. Örnek:

Kûyunda nâle kim dil-i müştâkdan kopar

Bir namedir Hicaz’da uşşakdan kopar

Nâili-Kadim

TRİYOLE

On mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım, sonra
dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda,
yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Dört
mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü
sağlaması gerekir. Kafiye şeması şöyledir: Ab aaaa bbbb. Örnek:

Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâlet var,

Nedir bu hâl-i perişanın ey hilâl-seher?

Sabâh-ı feyz-i bahâride mübtesem ezhâr

Çemen çemen mütemevvic nesîm-i anber-bâr:

Niçin? Ben anlamadım kimden etsem istifsâr?

Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâlat var!

Dem-i seherde yanında şu parlayan ahter

Hazan içinde solan bir çiçek gibi dil-ber

Sürûr fec ile şâdân iken bütün yerler,

Nedir bu hâl-i perişanın ey hilâl-i seher?

Tahsin Nuhid

VECİZE

Söyleyeni belli, kısa, anlamlı söz. Özdeyiş diye de bilinir.
Bireysem ya da toplumsal bir ilke, bir görüş, bir kanıyı en kısa yoldan
anlatır. Yaşam deneyimine ve gözleme dayanır. Vecizeler bağımsız yazıldığı
gibi, bir eserin içinde dağınık da bulunabilir. İslam büyüklerinin bu tür
sözlerine kelam-ı-kibar denir. Vecize önce eski Yunan edebiyatında yazılmıştır.
Klasizm edebiyatı döneminde, Larochefoacauld’ın Maximes (Vecizeler) adlı
eseriyle Avrupa’ya gelmiştir.

VEZN-İ ÂHAR

Halk şiiri nazım şekli. Aruzun müstef’ilâtün müstef’ilâtün
müstef’ilâtün müstef’ilâtün kalıbıyla murabba şeklinde yazılır. Her mısra bir
müstef’ilâtün cüzüne sığacak şekilde dört kelime veya kelime grubuna bölünür.
Birinci mısranın 2. Cüzü ikinci mısranın başına, ikinci mısranın 2. Cüzü üçüncü
mısranın başına, üçüncü mısranın 2. Cüzü dördüncü mısranın başına getirilir ve
bu cüzlerden sonra gelen cüzler birbirlerini izler. Örnek:

Ey vaslı cennet/kıl câna minnet/vay, serv-ı kamet/cân içre
cansın

Kıl câna minnet/vay serv-ı kamet/cân içre cansın/nev-res
fidansın

Vay serv-kamet/cân içre cansın/nev-res fidansın/suh-ı
cihansın

Cân içre cansın/nev-res gidansın/şûh-ı cihansın/gözden
nihansın.

Tokatlı Nurî 

Hakkında

Bu kısım siten hakkında bilgi verir. Burayı değiştirmek ve düzenlemek için admin->eklentiler->tanımı düzenle

Etiketler